More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  9 Nisan Ekonomi Haberleri 16.03.2025 22:42 (UTC)
   
 

Kurmaylar ekonomiyi tartıştı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleşen ekonomi değerlendirme toplantısında, Türkiye ekonomisinin olumsuz dış koşullardan belli ölçüde etkilendiğine dikkat çekilerek, bunun sebepleri ve alınabilecek tedbirler üzerinde durulduğu kaydedildi.


Başbakanlık yeni binada yaklaşık 5,5 saat süren toplantının ardından  yapılan yazılı açıklamada, özelikle uluslararası piyasalarda enerji ve  temel emtia fiyatlarındaki yükselişin yılın ilk çeyreğinde, ihracatta  kaydedilen yüzde 36'lık artışa rağmen, cari işlemler açığını olumsuz  etkilediğine dikkat çekildi.

Uluslararası piyasalarda, enerjinin yanısıra, temel gıda ürünleri  fiyatlarının da yüksek oranda artmasının yurtiçi fiyatlar üzerinde bir  baskı oluşturduğuna dikkat çekilen açıklamada, tüm bu olumsuz koşullara  rağmen, ekonomide büyümenin devam ettiği, sanayi üretiminin artığı  vurgulandı. Açıklamada, geçen yıl yaşanan ağır kuraklık nedeniyle düşen tarımsal  üretimde, bu yıl beklenen toparlanmanın, ekonominin büyümesini  destekleyeceği de kaydedildi.

Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yürütülmekte olan Stand-By  düzenlemesinin, gözden geçirme çalışmalarının, kısa süre içinde  sonuçlanmasının beklendiği kaydedilen açıklamada, global ortamdaki  sıkışıklığın devam etmesinden dolayı, makro ekonomik politika  uygulamalarında “ihtiyatlı duruşun” önemini koruduğu vurgulandı.

Kamu maliyesi hedeflerinin tutturulması,  yapısal reform programının kararlılıkla uygulanması ve Avrupa Birliği  sürecindeki adımlara ivme kazandırılmasının temel önceliği oluşturmaya  devam edeceği bildirildi.

Toplantıda gerek global, gerekse yurt içi ekonomik ve finansal  gelişmelerin yanı sıra geleceğe dönük görünüm ele alındığı belirtildi. Açıklamada, uluslararası finansal piyasalarda yaşanan krizin beklenenden  daha uzun sürdüğü ve bu krizin ABD başta olmak üzere gelişmiş  ekonomilerin büyüme hızında önemli bir yavaşlamaya yol açtığı ifade  edildi.

Açıklamada, uluslararası kuruluşlarca yapılan global büyüme tahminleri  son altı ayda üç defa aşağıya doğru revize edilirken, petrol, gıda ve  temel emtia fiyatlarındaki artışın yüksek seyretmesinin, küresel ölçekte  enflasyon ve büyümeyi olumsuz etkilediği belirtildi.

Türkiye ekonomisinin de bu gelişmelerden etkilendiği vurgulanan  açıklamada, yılın ilk çeyreğinde bütçe performansının öngörülenden de  güçlü olduğu, bu performansta, vergi gelirlerindeki artışın temel rol  oynadığının altı çizildi. Açıklamaya şöyle devam edildi:

“Hazine'nin borç çevirme oranının geçmiş dönemlere göre önemli ölçüde  azalmış ve güçlü rezerv pozisyonunun, global gelişmelere bağlı riskler  karşısında önemli bir güvence oluşturduğu görülmüştür. Kamu borç yükünde sağladığımız ilerleme bu dayanıklılığı daha da  desteklemektedir. 2007 sonu itibariyle Avrupa Birliği tanımlı kamu borç stoğunun GSYH'ya  oranının yüzde 38,8'e, kamu net borç stoğunun GSYH'ya oranının ise yüzde  29,1'e gerilediğini göstermektedir.”

Gerek özelleştirme programında sağlanan ilerlemeler, gerekse özel  sektörde gerçekleşen işlemlerin, Türkiye'nin doğrudan yatırımlar  açısından cazibesini devam ettirdiğini ortaya koyduğu vurgulanan  açıklamada, yatırım ortamını daha da iyileştirici adımlarda en üst  düzeyde izleme ve koordinasyon sağlandığı belirtildi.

Açıklamada, GAP Eylem Planı üzerinde yürütülen çalışmanın tamamlandığı  ve yakında kamuoyu ile paylaşılacağı da ifade edildi. Kamu mali  dengelerinde bugüne kadar sağlanan iyileşmenin korunarak, GAP Eylem  Planında yer alan projelerin hiçbir gecikme olmadan tamamlanmasını  sağlayacak bir orta vadeli mali çerçeve üzerinde çalışmaların sürdüğü  kaydedildi.

Küresel kriz havayolu şirketlerini korkutmuyor

Türk Havayolları (THY) ve SunExpress havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin, küresel ekonomik krizin havayolu şirketlerini korkutmadığını, özellikle bu yılla ilgili umutsuzluk yaşanmadığını belirtti.

THY'nin alt markası olan AnadoluJet'in tanıtımı için Adana'ya gelen Karlıtekin, son 1,5 yıldır Türkiye ve dünyada ekonomik kriz söylentilerinin yaygınlaştığını ancak, bunun bir türlü gerçekleşmediğini belirtti.

Her an ekonomik kriz olacak korkusuyla işletmelerin gelişemeyeceğini ifade eden Karlıtekin, “Kriz diye diye kriz yaşatılmak istendi. Ancak, olmadı. Bu söylemlerin altında yatanların tamamen boş olduğunu söyleyemeyiz. Yine de biz krizden korkmak yerine kendimizi geliştirerek büyüyoruz. Her zaman kendimize, 'Türkiye'nin konumu, bunun içerisinde havacılık sektörünün yeri ve burada da Türk Hava Yolları'nın konumu nedir' diye soruyoruz” dedi.

Karlıtekin, ileriye bakıldığında negatif etkilenme olacağı yönünde öngörülerinin bulunmadığını, yılın ilk çeyreğindeki göstergelerin de bu durumu ortaya koyduğunu, hatta pozitife doğru bir gidiş yaşandığını bildirdi.

Havayolu şirketlerinin ileri rezervasyon performansına göre ekonominin durumunu aylar önceden görebildiğini ifade eden Karlıtekin, şöyle devam etti:
“Rezervasyon performanslarına göre, yılın ikinci çeyreğinde işlerimiz gayet güzel, hatta normalin üzerinde ilerleyecek. Tüm dünyada kriz söylemleri ön plana çıkarken, 'ekonomi taban yaptı, yapacak' denilirken rezervasyonlara da bakarak gelecekten umutluyuz. Özellikle son dönemde, hac ve tatil rezervasyonlarında artış var. 2008 yılı Türkiye'de gerek turizm gerek iş aleminin havayoluna olan talebi açısından bir problem göstermiyor.
Gelecek yılla ilgili emin değilim. Bunun nedeni 1,5 yıldır 'kriz var, ekonominin dibini gördük' diye yapılan tartışmalar. Bu söylemlerin eylül-ekim itibariyle biteceğini, bir düz eğilime girileceğini tahmin ediyoruz. 2010 yılı itibariyle dünya ekonomisinde çıkış yaşanacağını düşünüyoruz, bütün tecrübelerimizle bunu görüyoruz. Özellikle turizm alanında, 2 yıl içinde büyük canlılık yaşanacağını öngörüyoruz. THY gibi SunExpress için de aynı öngörüler var. SunExpress'in da rezervasyon sistemlerine, tur operatörlerinden gelen taleplere baktığımızda durumun hiç de sanıldığı gibi olmadığını görüyoruz. Hakikaten Türkiye'ye olağanüstü bir talep var.”

Karlıtekin, havayollarına olan talebin arttığını, uçağa binmenin bir lüks olmaktan çıktığını ifade etti.

HAVA TRAFİĞİNDEKİ DURUM


Karlıtekin, Türkiye'de havayolu ulaşımının giderek geliştiğini, özel havayolu şirketlerinin hizmetleriyle özellikle İstanbul'da hava trafiğinin arttığını vurguladı.

Atatürk Havalimanı'nın belirli bir kapasiteye geldiğini anlatan Karlıtekin, şunları kaydetti:
“Şimdi Smart Projesi var. Hava trafik kontrol sistemini son derece modernize eden bir proje. Bunu Devlet Hava Meydanları yürütüyor. Bir yıl gibi bir sürede bu devreye girecek. Bir kere İstanbul'un göklerinde daha emin bir şekilde uçuş yapılacak ve muhtemelen yüzde 30 civarında ilave bir kapasite gelecek. Ancak, bu da kısa sürede dolacak.
Havalimanları, yaşanan yoğunluğa yetersiz kalmaya başlıyor. Havayolu şirketleri, kapasite artırımını sağlayacak yatırımları bekliyor. İstanbul'a üçüncü havalimanı gelebilir. Öyle bir devre geldik ki, yeter ki alt yapıyı hazırlayın, anında keşfediliyor ve dolduruluyor.”

Karlıtekin, artık vatandaşın hayat tarzının, davranış kalıplarının değiştiğini, havayolu ulaşımını zaman kazanabilmek için kaçınılmaz olarak görmeye başladıklarını, bunun da hava trafiğindeki yoğunluğun gün geçtikçe artmasına neden olduğunu belirtti.

Anayasa değişikliği için ortak karar şart

TED Ankara Koleji Mezunları Derneği, Anayasa taslağını düzenledikleri sempozyumla tartışmaya açtı. Prof. Dr. Süheyl Batum, "iktidar hangi kesimi hangi çoğunlukla temsil ederse etsin Anayasa değişikleri herkesin ortak hareket ettiği ve uzlaşmayla yapılan değişikliklerdir" dedi.


TED Ankara Koleji Mezunları Derneği tarafından TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde Anayasa Taslağı konulu bir sempozyum düzenlendi. Açılış konuşmasını yapan TED Ankara Koleji Mezunları Derneği Başkanı Ziya Savran yapılacak toplantının fikir alışverişini de sağlayacağını belirterek "İktidarın yapacağı anayasa değişikliği toplumun her kesimi yakından ilgilendiriyor. Akademisyenler ve sivil toplumun temsilcilerinin de katıldığı bu buluşmada yeni fikirlerin de gündeme geleceğine inanıyoruz" dedi.

Gündemde olan anayasa değişiklikleriyle "askeri anayasa, sivil anayasa gibi kavramların doğduğunu belirten Eski Dışişleri Bakanı ve Eski Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Ali Bozer şöyle konuştu:

"Yapılan yeni düzenlemelerde bu tarz kavramları kullanmak eski anayasayı yani mevcut durumu kötülemek oluyor. Bu tip yakıştırmaları yanlış buluyorum. Eski anayasaya ’askeri anayasa, sivil anayasa’ gibi yakıştırmalar yapılarak yeni anayasa taslağının propagandası yapılıyor."

ORTAK KARAR ŞART

Bahçeşehir Üniversitesi’nden Prof. Dr. Süheyl Batum da Anayasa’nın 2002 yılından bu yana sürekli değiştiğini söyledi. İktidarın anayasa değişikliği konusunda "har vurup harman savurduğunu" söyleyen Batum şöyle konuştu:

"Barolar Birliği ile beraber yaptığımız tavsiyeler dikkate alınmıyor. Anayasa değişimlerinin makul nedenlere dayanması gerekir. 2002 yılından beri sivil ve demokratik anayasa için çırpınılıyor. İktidar hangi kesimi hangi çoğunlukla temsil ederse etsin Anayasa değişikleri herkesin ortak hareket ettiği ve uzlaşmayla yapılan değişikliklerdir."

Üretimde verimlilik artışı şart

2000’li yılların başarı hikayesinin arkasındaki etkenlerden bazıları üretimde verimlilik artışı ve verimlik artışlarına göre reel ücretlerdeki makul artışlardı. 2008 yılına geldiğimizde, bu etkenlerin zayıflamakta olduğunu görüyoruz.

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde verimlilik artışları gereğinin önemi daha çok dışsal etkenlere de bağlı olabilen sermaye akımlarının döviz kurlarına olan etkilerinden kaynaklanıyor. Değerlenen yerli para ile rekabetçi kalabilmenin tek kaynağı üretimde verimlilik artışları oluyor. Türkiye son yıllara kadar bu dengeyi iyi götürmüştü.

ZORLUKLAR

Reel ücretlerin 2001 Krizi ile beraber hatırı sayılır bir biçimde düşmesi
de, 2001 yılı sonrasında üretimde maliyetlerin belli bir düzeyde tutulabilmesinin önemli etkenlerinden biriydi. 2002-2004 döneminde gerçekleşen enflasyon anketlerle ölçülen enflasyon beklentilerinden düşük olduğu halde, reel ücretler çok artmadı. Bu anlamda, aslında beklentiler gerçekleşmelerle büyük ölçüde uyumlu gitti denebilir.

Yabancı sermaye girişinin yoğun olduğu bir dönemde Türk Lirası ciddi boyutlarda değer kazanmış olsa bile, reel ücret artışları büyük ölçüde üretimde işgücü verimlilik artışlarının gerisinde kalınca, paranın reel değerlenmesi büyük ölçüde telafi edildi.

Gelinen noktada, paramızın reel değerlenmesini telafi edecek unsurların zayıflamış olması söz konusu. Dolayısıyla, bundan sonraki strateji üretimde verimliliği daha hızlı artıracak önlemlerin alınması olmalıdır.

Ekonomi çözülmesi zor, bazen de olanaksız, çelişkiler yumağıdır. Üretimde verimliliğin artırılması demek kısa dönemde işsizlikle mücadelenin daha da zorlaşması anlamına gelir. İşsizlikle mücadelenin öncelikli olduğu bir ortamda ise kısa dönemde verimlilik artışlarından vazgeçmek zorunlu olabilir. Siyasi açıdan, çözümlere yönelik birinci zorluk bu noktada.

İkinci zorluk, son dönemdeki enflasyon gerçekleşmelerinin enflasyon beklentilerini iyice bozmuş olması. Merkez Bankası’nın enflasyon beklentilerini yönlendirme gücü giderek zayıfladı. Enflasyon hedefi itibar yitirdi. Dolayısıyla, parasal otoritenin reel ücret gelişmelerini yönlendirebilme kabiliyeti azaldı. İşgücü piyasasına esneklik kazandırmak bu açıdan da çok önemli hale geliyor. Bu zorluğu yalnızca biz değil, Almanya, Fransa gibi gelişmiş ülkeler de
yaşıyorlar. Bu konuya yarın geri döneceğim.

YOLUN SONU

Verimlilik artışı ve reel ücret konularında yeterli gelişmeleri sağlayamamak uluslararası sermaye akımlarının hem bollaşması hem de daralması durumlarında Türkiye ekonomisini zora sokacak gibi görünüyor. Bir başka açıdan, uluslararası sermaye akımlarına güvenerek yapısal reformları savsaklamanın olanağı artık kalmadı. Çünkü, yabancı sermaye girişleri yoluyla paramızın reel değerlenmesi durumunda da, üretim artışları sağlamak artık zorlaşacak. Yabancı sermaye akımları kesildiğinde, paramızın reel değer kaybetmesi sorunlara çare değil, sorunların kaynağı olacak.

Kısacası, iktisadi açıdan Türkiye bir yol ayrımına geldi. Yüksek büyüme ve düşük enflasyonun ilacı, verimlilik artışı hızlanmadan ve reel ücret artışları makul düzeylerde tutulmadan, dışsal etkenler olmaktan çıkıp içsel yapı değişmeleri oldu. Bu konularda son birkaç yılı harcadık. Artık, yolun sonuna geldik
.

Anayasamız AB’ye % 100 uyumlu değil

Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Anayasa’nın AB normlarına yüzde 100 uyumlu olmadığını belirterek, "Çok eksiğimiz, yasal düzenlemelerimizde yanlışlarımız var. Bunun farkında olmamız gerekir" dedi.

Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı’nın (TEPAV) düzenlediği, "AB Müktesebatına Uyum Sürecinde Etki Analizi" projesi toplantısında konuşan Babacan, Türkiye’nin AB sürecini değerlendirdi. Türkiye’nin, demokrasiyi derinleştirmek, insan hak ve özgürlüklerini geliştirerek gerçek anlamda hukuk devleti olmak için çok adım attığını savunan Babacan, şunları söyledi: "Yasal düzenlemelerimizde eksikliklerimiz, yanlışlarımız var. Bunları adım adım düzeltmemiz gerekiyor. Önümüzde büyük bir reform gündemi var. Türkiye’nin, AB’ye dönük çalışmalarında yavaşlama olduğu söylemleri gerçekle uyuşmuyor. Eğer Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlet diyorsak, bunun bir standardı olması lazım. Demokrasiler sınıf sınıf. Biz Türkiye için birinci sınıf demokrasiyi hedefledik ve bu yolculuk birinci sınıf demokrasiye giden bir yolculuk. Hedefimiz çok açık. Atılacak reform adımının, ilgili bakanlıklarca sahiplenilmemesi halinde başarıya ulaşma şansının çok azdır. Biz, yaptığımız her şeyin sahibi olduk."

Güler: Nabucco projesi süratle

bitirilecek

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, bölge ülkeleri doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupaya ulaştırılmasını öngören Nabucco projesinin süratle bitirileceğini bildirdi.

Bakan Güler ve beraberindeki heyetin, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'deki 8. Türk-Macar Enerji Çalışma Grubu Toplantısı sona erdi.

Güler ve beraberindeki heyet, THY’nin Budapeşte-İstanbul seferi ile bugün TSİ 11.00’de Budapeşte'den ayrıldı.
Bakan Hilmi Güler, hareketinden önce Macaristan ziyaretiyle ilgili, Bakanlık olarak çok geniş bir katılımla geldikleri Macaristan’da, Nabucco projesindeki kararlılık ve bu projenin bir an önce hayata geçirilmesiyle ilgili, Macaristan Başbakanı, Ekonomi ve Ulaştırma Bakanı, son olarak ise Macaristan Dışişleri Bakanı ile ikili, çok yararlı görüşmeler yaptıklarını bildirdi.

Güler, görüşmelerde, projenin bir an önce bitirilerek hem Türkiye'ye hem de AB'ye ihtiyacı olan doğal gazın sağlanabilmesi için mutabakata vardıklarını belirtti.

Güler ayrıca, Macaristan'da yaptığı temasların ardından projenin çok daha hız kazanacağını, Macaristan’ın Nabucco projesi konusunda koordinatörünü seçtiğini, Türk ve Macar koordinatörlerin birlikte yapacakları çalışmalarla projenin süratle bitirileceğini vurguladı.

Bakan Hilmi Güler, dün Macaristan Parlamentosunda Başbakan Ferenc Gyurcsany tarafından kabul edilmiş, yaklaşık yarım saat süren görüşmede, Türkiye ve Macaristan'ın, Nabucco projesinin bir an önce hayata geçirilmesi için birlikte hareket etme kararı almışlardı.

Bakan Güler, Gyurcsany ile yaptıkları görüşmenin ardından sırasıyla Macaristan Ekonomi ve Ulaştırma Bakanı Csaba Kakosy, daha sonra ise Macaristan Dışişleri Bakanı Kinga Göncz ile görüşmüştü
.

Hükümette ’tarım toparlanır büyümeyi 

destekler’ umudu


HÜKÜMET,
küresel krizden etkilenen ekonomiye dönük yeni önlemler alınabileceğini resmen duyurdu. Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Ekonomi Değerlendirme toplantısı beş buçuk saat sürdü. Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in son makro gelişmeleri kapsayan bir sunum yaptığı toplantıya, Maliye Bakan Kemal Unakıtan, Devlet Bakanları Mehmet Şimşek, Kürşad Tüzmen, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, AKP Genel Başkan Yardımcıları Şaban Dişli ve Reha Denemeç’in yanı sıra, bazı milletvekilleri katıldı.

EKONOMİ BELLİ ÖLÇÜDE ETKİLENDİ
:
Toplantı bitiminde yapılan açıklamada, ekonominin olumsuz dış koşullardan "belli ölçüde" etkilendiği, bunun nedenleri ile alınabilecek önlemler üzerinde durulduğu belirtildi. Toplantıda ayrıca tarımdaki toparlanmanın büyümeyi destekleyeceği sinyali verildi.

ENERJİ VE GIDA BASKISI: Uluslararası piyasalardaki enerji ile temel emtia fiyat artışlarının cari açığı olumsuz etkilediği vurgulandı. Ayrıca temel gıda ürünleri fiyatlarındaki yüksek artışın yurtiçi fiyatlar üzerinde bir baskı oluşturduğunun altı çizildi. Açıklamada, geçen yılki ağır kuraklığın düşürdüğü tarımsal üretimde toparlanma beklediği belirtildi. Toparlanmanın da ekonomik büyümeyi destekleyeceği bildirildi.



 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 87 ziyaretçi (137 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol