More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  27 Nisan Ekonomi Haberleri 16.03.2025 15:54 (UTC)
   
 

Buğday spekülasyonu emekçiyi vuruyor

Serbest piyasanın “görünmez eli”ne terk edilen buğday piyasasında spekülasyon her geçen gün büyüyor. Bu sene buğday rekoltesinin, geçtiğimiz yıla göre dahi düşük olacağı yönündeki söylentiler yüzünden herkes istifçilik peşinde koşarken, yükselen buğday fiyatları ekmek fiyatlarına yansıyor.

Buğday rekoltesinin bu sene, zaten düşük olan 2007 yılı rekoltesinin dahi altında kalacağı söylentileri, buğday piyasasında şiddetli spekülasyonlara neden oluyor. Pek çok “oyuncu”nun buğday istifleme peşinde koştuğu piyasada Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) düzenleyici görevini yerine getiremediği ve buğday fiyatlarının sürekli yükseldiği gözleniyor. TMO buğday ithalatı yapmak zorunda kalırken, fiyatlardaki yükseliş başta ekmek olmak üzere emekçi ve yoksulların temel gıdalarının fiyatlarını da yukarı doğru zorluyor.

“Kendine yeten” Türkiye buğday ithal ediyor
TMO, dün 500 bin ton ekmeklik buğday ithalatı için uluslararası ihale açtı. İhalede teklifler 18 Mart Salı günü alınacak.

Ofisin halihazırda sene başından bu yana 410 bin yon ithalat bağlantısı yaptığı, bunun 285 bin tonunun gerçekleştirildiği belirtiliyor. Önümüzdeki hafta yapılacak ihaleyle birlikte, Türkiye yılın ilk çeyreğini yaklaşık 900 bin ton buğday ithalatı ile kapatmış olacak. Bu rakam, Türkiye’nin yaklaşık 17 milyon ton olan 2007 yılı buğday üretiminin yüzde 5’inin üzerinde bulunuyor.

Türkiye’nin ayrıca, geçtiğimiz hasattan bu güne 1,2 milyon ton fiili buğday ithalatı yaptığı belirtiliyor. Mayıs ayının ortasından itibaren buğday hasadı başladığı düşünüldüğünde, bu tarihe kadar yapılacak ithalat ile, Türkiye 2007-2008 hasat yılında buğday üretiminin en az onda biri kadar da buğday ithalatı yapmış olacak.

Buğday spekülasyonu fiyatı yükseltiyor
Diğer yandan, kıtlık söylentileri ve TMO’nun müdahale yetersizliği sonucunda buğday fiyatları yükselmeye devam ediyor.

Önceki gün bir toplantı yapan TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, Türkiye’nin halen 2 milyon ton civarında buğday stoğunun olduğunu, ancak kamuoyunda, Türkiye’de buğday stoku kalmadığı, ortalıkta bir “kıtlık havasının estiği” yönünde, bu işle ilgili herkesin olumsuz psikolojiyi satın almasına neden olan demeçler yayınlandığını kaydetti.

TMO’nun bir ay içerisinde piyasaya yaklaşık 500 bin ton buğday süreceğini belirten Kemaloğlu, ayrıca buğday ithalatını kolaylaştırmak için gümrük vergilerinin düşürüldüğünü belirtti. Düşük ithalat vergisi uygulamasının normalde 31 Mayıs’ta sona erdiğini ifade eden Kemaloğlu, gerekirse uygulamanın hasat aylarında da sürdürülebileceğini kaydetti.

Spekülasyonun fiyatları yukarı itiyor olduğunu belirten Kemaloğlu, “Bizim temel derdimiz, piyasa psikolojisi. Piyasanın psikolojisi yüksek rakamlara alıştırılırsa, hasat başlangıcında da benzer endişeleri yaşayabiliriz. TMO’nun düzenleyici kurum olarak piyasalara mal sürmeye devam etmesi ihtiyacı doğabilir” değerlendirmesinde bulundu.

TMO düzenleme görevini yapmıyor
Geçtiğimiz hafta bir açıklama yapan Konya Ticaret Borsası Başkanı Mehmet Kara, ekmeklik buğday fiyatının şubat ayı içerisinde yüzde 20 yükseldiğini belirtmişti. Çiftçi ve tüccarın fiyatlardaki yükselişin süreceğini bekleyerek buğdayı elinden çıkartmadığını belirten Kara, TMO’nun piyasayı düzenlemekte geç kaldığını savunmuştu.

Yetkililer TMO’ya sürekli olarak tüccar ve sanayiciden alım talebi geldiğini, kimsenin elindeki buğdayı satmak istemediğini ancak herkesin TMO’dan alım yapmaya çalıştığını belirtiyorlar. Ofisin sürekli piyasaya ürün verdiğini, en son 100 bin ton ürün için talep topladığını belirten yetkililer, piyasadaki spekülatif fiyat hareketlerinin etkisiyle, sanayicilerin ihtiyacı kadar değil, kapasitelerinin tamamı kadar talepte bulunduğunu, 1 milyon tona yakın talep geldiğini anlattılar.

Emekçinin ekmeğiyle oynuyorlar
Ekmeklik buğday fiyatlarında yükselmeyle birlikte, emekçilerin temel gıdası olan ekmeğin fiyatı da yükselişe geçti. Ekmek zammı konusunda uncular fırıncıları, fırıncılar uncuları suçluyor, ancak geçtiğimiz pazartesi İzmir’de ekmeğe yüzde 12,5 zam yapıldı bile.

İstanbul’da ise henüz zam yapılmadı ancak İstanbul Fırıncılar Odası zam yapmamak için bir dizi “şart” öne sürmüş durumda. İçişleri Bakanlığı’nın ihtiyaç dışında fırın açılmasını yasaklamasını ve TMO’nun un ithal ederek un fiyatını düşürmesini talep eden İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Fahri Özer, “fırıncılardan yüzde 25-30 düzeyinde olan bakkal bayi karlarını düşürmelerini istediklerini ama bu tedbirler alınmazsa, yapılacak şey kalmayacağını” söyledi
.

Yoksulun enflasyonu yüksek

DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası Araştırma Dairesi'nce yapılan araştırmada, geçen yılın şubat ayından bu yana enflasyonun en yoksul yüzde 20'lik kesim için yüzde 11,36, en zengin yüzde 20'lik kesim için yüzde 9,16 oranında gerçekleştiği ifade edildi. Araştırmada, kira, ekmek ve toplu taşıma fiyatları üzerinden, harcama kalıbı ağırlıkları da dikkate alınarak hazırlanan Temel Harcama İndeksi'nin de yıllık yüzde 16,72 oranında artış gösterdiği kaydedildi.

Birleşik Metal-İş'in araştırmasına göre, kiralardaki yıllık fiyat artışı yüzde 15,79, ekmekte yüzde 18,68, toplutaşımada yüzde 13,71 oldu. En fazla fiyat artışının gıda ürünlerinde gerçekleştiği belirtilen araştırmada, "Temel gıda ürünleri için enflasyon yüzde 15 ile 40 oranlarında gerçekleşti. Buna göre mutfaktaki enflasyon yüzde 20'leri aştı. Kimi ürünlerde yıllık fiyat artışı yüzde 50'lerin üzerine çıktı. En yüksek artış limonda yüzde 126 ile gerçekleşti" denildi. Araştırmada, "Dar gelirlinin tükettiği ucuz ürünlerdeki artışlar emekçinin canını daha çok yaktı" değerlendirmesinde bulunuldu.

Araştırmaya göre, gelir gruplarına göre enflasyon, önceki yılın şubat ayına göre, en yoksuldan en zengine doğru sırasıyla yüzde 11,36, 10,94, 10,59, 10,15 ve 9,16 oldu. Önceki yılın aralık ayına göre enflasyon aynı sıra ile yüzde 3,79, 3,37, 3,13, 2,76, 2,14, şubat ayı için aynı sırayla yüzde 1,98, 1,69, 1,52, 1,29, 0,87 oranlarında gerçekleşti.

AÇLIK SINIRI 775 YTL
Memur-Sen'in yaptığı araştırmada da, şubat ayı için 4 kişilik ailenin açlık sınırı 775, yoksulluk sınırı 2 bin YTL olarak hesaplandı. Memur-Sen AR-GE'nin araştırmasına göre, 4 kişilik bir ailenin tüketmesi zorunlu gıdalar için harcaması gereken ve açlık sınırı olarak belirlenen tutar 775 YTL 53 YKr oldu
.

Gerçek işsizlik oranı yüzde 20.3’ü buluyor

MB ve TÜSİAD’ın ortak çalışmasına göre, Türk insanının geliri arttı ama devlet yardımları da hesaba katılırsa, geliri artanlar, gıda ve giyim gibi zorunlu harcamalarını azalttı. Gerçek işsizlik oranı da yüzde 20.3 düzeyinde.

Ahmet Ergen
NTV-MSNBC

ANKARA - Merkez Bankası ve TÜSİAD’ın ‘Türkiye’de hanehalkı’ araştırması, işgücü, gelir, harcama ve yoksulluk açısından çarpıcı sonuçlar içeriyor.

Kişi başına gelir, 2001’deki 2 bin 650 YTL’den 2006 sonunda 7 bin 900 YTL’ye yükseldi. Milli Gelir revizyonu ile rakam, 10 bin 500 YTL’yi aştı. Ancak gelirler hesaplanırken ağırlığı artan işsizlik ve yaşlılık maaşlarıyla burslar ve devlet yardımları da dikkate alındı. Yardım alan hane oranı yüzde 16.1. Belediyeler ve valiliklerin yardımları yakacak, kira ve gıda ağırlıklı. Faiz gelirlerindeki azalma, üst grupların gelirini azalttı.

HİZMET AĞIRLIKLI HARCAMALAR ARTTI
Hanehalkının mal tüketimleri 2002-2006 döneminde 3.5 puan azaldı. Hizmet ağırlıklı harcamalarsa aynı oranda yükseldi. Gelir düzeyi arttıkça gıda, giyim ve konut harcamalarının payı azaldı. Genelde artan hizmet harcamalarında sağlık, haberleşme, lokanta ve otel giderleri de azalırken motorlu taşıt alımı harcamaları arttı. Başta düşük gelir grubundakiler olmak üzere harcamaların da daha fazla borçlanarak finanse edildiği belirlendi.

2002’den 2004’e kadar yüzde 16.8 olan tasarruf eğilimi, tüketim harcamalarının artmasıyla 2005’te yüzde 10’a geriledi.

9.7 MİLYON KİŞİ GÜNDE 4.3 DOLARIN ALTINDA HARCIYOR
12.9 milyon kişi yoksul kapsamına girerken 9.7 milyon kişinin günde 4.3 doların altında harcama yapabildiği bulundu. Kentlerde yoksulluk oranı iyileşti ancak kırsal kesimde genel bir bozulma var.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2007 yılı için yüzde 9.9 olarak açıkladığı işsizlik oranı, iş aramayan, iş olursa çalışmaya hazır olan, iş bulmaktan ümidini kaybeden ve mevsimlik çalışan kitlenin de katıldığı hesaplama sistemiyle yüzde 20.3 olarak belirlendi.

UNDP: Türkiye'de 5 milyon genç işsiz
Türkiye’de gençlerin yüzde 40’ı ne okuyor ne çalışıyor. Çalışan gençlerin yarısı işinden memnun değil
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) “Türkiye’de Gençlik” konulu İnsani Gelişme Raporu, Türkiye’de genç nüfus arasında işsizlik oranının vardığı boyutları bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
Rapora göre Türkiye’de 15-24 yaşları arasındaki yaklaşık 12 milyon gencin yüzde 40’lık bölümü olan 5 milyon genç atıl durumda. Yani 5 milyon genç ne okuyor ne de çalışıyor. Atıl gençliğin 2.2 milyonunu kadınlar oluşturuyor. Ayrıca fiziksel engellilerin sayısı 650 bin, tüm ümitlerini kaybetmiş ve iş aramaktan vazgeçmiş gençlerin sayısı 300 bin; sokak çocukları, sokakta yaşayan gençler ve yerinden olmuşların sayısı da 22 bin olarak ifade ediliyor.
Değişimin taşıyıcı gücü olarak tanımlanan gençler arasında işsizlik oranının yüzde 19’a çıktığı da belirtiliyor.
Ekonomide son dönemde yaşanan büyümenin istihdam yaratmamasının en önemli ekonomik sorun olarak gösterildiği raporda, yüksek enflasyon kaygısının yerini işsizlik endişesinin aldığı belirtiliyor.
İşlerinden memnun değiller
Gençlerin büyük bir kısmı işsiz ve atıl olmanın sıkıntısını yaşarken, çalışan gençler de farklı sıkıntılar içerisinde.
Araştırmaya göre yeni bir iş bulmak isteyen gençlerin oranı yüzde 49.1. Dolayısıyla çalışan gençlerin yarısı işinden memnun değil.
Gençlerine iş bulamayan Türkiye, gençlerini eğitmekten de uzak. Eğitim harcamaları oranları OECD ülkelerinin hâlâ çok altında. OECD ülkelerinde ilk ve ortaöğretim süresinin tamamı için öğrenci başına ortalama 81 bin 485 dolar harcanırken, bu rakam Türkiye’de 40 bin doların altında.
Çocuklar çalışıyor
Genç işçilerin yüzde 22’sinin, çıraklığa başlamanın yasal yaşı olan 15 yaşından önce çalışma hayatına girdiği ifade edilirken, eğitim harcamaları açısından da durumun hiç iç açıcı olmadığına ilişkin veriler mevcut.


Su şirketleri petrol ile yarışıyor!

İZMİR - İnsanın en temel hakkı olan su, uluslararası tekellerin en önemli kar alanlarından biri haline geldi. Dünya nüfusunun yüzde 5’ine su satan tekellerin yıllık gelirleri, daha şimdiden petrol gelirlerinin yarısına ulaştı. Su alanında da özelleştirme politikaları yaygınlaşırken, özelleştirme sonuçları “yüksek ücretli su” olarak halka yansıdı.

22 Mart Dünya Su Günü, uluslar arası tekellerin yarattığı “suyun meta yüzü” gerçeğini gündeme getirdi. Dünya üzerinde yaklaşık 1,5 milyar insan temiz kullanamayarak her türlü salgın hastalığa açık hale gelirken, uluslar arası tekeller, suyun başını tutarak, karlarını artırdı. Dünya nüfusunun yalnızca yüzde 5’i suyu uluslararası tekellerden satın aldığı halde, şirketlerin su satışından elde ettiği yıllık gelirler daha şimdiden petrol gelirlerinin yarısına ulaşmış durumda. Bu karlılık da, uluslar arası tekellerin suya olan ilgisini artırıyor.

SU KAYNAKLARINDA MÜLKİYET EL DEĞİŞTİRİYOR

Dünya genelinde su kaynaklarının büyük bölümü kamu mülkiyetinde bulunuyor ve su hizmetleri ortalama olarak Asya ülkelerinde yüzde 99’u, Afrika’da yüzde 97’si, Orta ve Doğu Avrupa ile Güney Amerika’da yüzde 96’sı, Kuzey Amerika’da yüzde 95’i, Batı Avrupa ülkelerinde yüzde 80’i kamu kurumları tarafından yönetiliyor. Ancak, son 20–30 yıllık süreçte bu durum değişmeye başladı. Su da artık meta olarak özel şirketlerin ilgisini çekiyor.

SÜREÇ, GATS İLE BAŞLADI

1994 yılında Dünya Ticaret Örgütü’nü oluşturan ülkelerin imzaladığı Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS), bütün hizmet sektörlerini olduğu gibi suyu özelleştirme kapsamına aldı. Suyu da artık kamu hizmeti olarak kabul etmeyen GATS’a göre, su da alınıp satılabilen bir meta oldu. GATS, sadece suyun yerelde boru hatlarıyla iletimini değil, su kaynaklarının da kamudan özel sektöre satışını amaçladı.

TÜRKİYE’DE DE ARTIK SU META

Türkiye’de de su özelleştirme sürecine girdi. 12 Eylül askeri darbesi, su alanında da özelleştirmenin önünü açtı. Darbeden bir yıl sonra çıkartılan İSKİ yasasıyla hizmetin özelleştirilmesine olanak sağlandı. Maliye Bakanlığının iznine bağlı olarak belediyelerin uluslararası kuruluşlara borçlanabilme olanağının da sağlanmasıyla su ve kanalizasyon sektöründe yeni bir idari yapılanma ortaya çıktı. Bu yapılanma ve özelleştirme GATS ile genişletildi. Türkiye’de, Edirne, Antalya, Bursa, Çeşme/Alaçatı ve İzmit belediyeleri su hizmetleri özelleşti.

SUYUN ÜCRETİ ARTTI

Su hizmetlerinin özelleştirildiği bütün ülkelerde, şirketlerin ilk yaptığı, su ücretlerini artırmak oldu. Bolivya’daki Cochomamba kentinde, kamunun elinde bulunan su hizmetlerini 1999 yılında Hollandalı Bechtel şirketi satın aldı. Satış işleminden birkaç hafta sonra hiçbir yatırım ya da iyileştirme yapmaksızın su satış fiyatlarını yüzde 200 arttırdı ve halk su alamaz hale geldi. Halk, şirketin su satış fiyatlarını indirmeyi reddetmesi üzerin ayaklandı. Uzun dönem devam eden mücadele sonunda, Hollandalı Bechtel, ülkeden ayrılmak zorunda kaldı.

Gana’da Dünya Bankası, kredi anlaşması için ülkedeki su dağıtımın özelleştirmesini şart koştu. Güney Afrika Cumhuriyeti’nde özellikle yoksul bölgelerde ön ödemeli sayaç sistemi yerleştirildi. Bu yeni cihazlara peşin ödeme ile yüklenen kontörler bittiğinde kolera mikroplu su içmek zorunda kaldı.

‘Kişi başı gelir 33 yıldır yerinde sayıyor’

32. İktisatçılar Haftası nedeniyle düzenlenen “Geçmişten Geleceğe Türkiye ve Dünya” konulu toplantılar dizisinin ikinci gün oturumunda konuşan Merkez Bankası eski Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Özatay, 1975 yılında kişi başına düşen gelirin aradan geçen 33 seneye rağmen yerinde saydığını vurguladı.
İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda devam eden 2. gün oturumlarına ABD’de yaşanan ekonomik kriz ve bu krizin yansımaları damgasını vurdu. “Küreselleşme ve Kriz” başlıklı ilk oturumda konuşan Özatay, günümüzde Türkiye ekonomisinin, 2001 yılındaki ekonomi ile karşılaştırılamayacak kadar iyi durumda olduğunu savunurken, “En azından bankacılık sektörü çok daha sağlam. Son altı yıldır büyüme de oldukça arttı” dedi. Bunun yanında, 1975 yılında kişi başına düşen gelirin aradan geçen 33 seneye rağmen yerinde saydığını vurgulayan Özatay, 2001’de uygulamaya konulan 'İstikrar Programı'nın artık miladını doldurduğunu söyledi. Yeni bir programın oluşturulması gerektiğini belirten Özatay, potansiyel büyüme hızının da artması gerektiğini söyledi.

ASYA PARASI ORTAYA ÇIKACAK
Gazeteci Osman Ulugay ise, tüm dünyadaki güç dengelerinin bozulduğunu, ekonomik ve siyasi gücün Batı'dan Doğu'ya kadar kaydığını söyledi. Önümüzdeki 10 yılda "Asya parası" adında bir para türünün çok revaçta olacağını söyleyen Ulugay, “Kendi stratejimiz olmalı. Piyasanın sürüklediği yere gitmek zorunda değiliz” dedi.
Doç. Dr. Ahmet Öncü ise, uluslararası çatışmaların giderek arttığını, devletlerarası işbirliğinin gerçekleştirilememesi durumunda ABD’de başlayan bu krizin yalnızca bir başlangıç olduğunu söyledi. Küreselleşmenin eskisi kadar revaçta olmadığını vurgulayan Öncü, “Belli ki devletler geri geliyor. Bundan sonraki gidişat devletleştirme ve kamulaştırmadır. Çünkü büyük bir tehdit söz konusu, örneğin, ya Çin alırsa bankalarınızı? Ama bankalar devletin olursa bu tehdit ortadan kalkar” diye konuştu.

 

Yasa onaylandı: Belediye A.Ş. hizmetinizde

Yerelleşmenin en önemli adımlarından biri olan, belediyelerin merkezden bağımsız ve kendilerini finanse edebilen “şirketler” haline gelmelerini sağlayacak belediyeler yasası Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı.

Bu yasayla belediyeler özel şirketler gibi çalışabilecek, kamuya ait ne varsa rant için satışa sunabilecek, buralarda yaşayan emekçiler kent merkezlerinin dışına sürebilecek.

“Büyük güçlü belediyeler kuruyoruz” yalanıyla geçirilen yasa, yerel seçimler öncesine AKP’nin çıkarları doğrultusunda düzenlemeler yapmasına da yarayacak. 862 belde belediyesi ile 283 ilk kademe belediyesi kapatılacak ve 43 yeni ilçe kurulacak.

4 kanun başbakanlığa gönderildi
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül'ün onayladığı 5747 sayılı, “Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”, 5748 sayılı “Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”, 5749 sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve 5750 sayılı “Expo 2015 İzmir Yönlendirme Kurulunun Tüzel Kişilik Kazanması, Gelir ve Harcamaları ile Denetimi ve Tasfiyesi Hakkında Kanun” yayımlanmak üzere başbakanlığa gönderildi.

20 bin yaşlıya maaş darbesi

SOSYAL Güvenlik Kurumu (SGK), 20 bin yaşlı ve engelliye ödediği maaşın yersiz ödendiğini öne sürerek yüzde 50 fazlasıyla geri istedi. SGK, “65 Yaşını Doldurmuş, Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun"a göre önce maaş bağladı, ardından da “yersiz ödeme” yapıldığı gerekçesiyle yaklaşık 20 bin kişiye borç çıkardı. Sosyal Güvenlik Kurumu’nca borçlu çıkarılanların büyük çoğunluğunu yaşlılar, 6 bin 500’ünü de engelliler oluşturuyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, CHP'li M. Rıza Yalçınkaya’nın borçlu çıkartılan kişi sayısına ilişkin soru önergesini yanıtladı. Yalçınkaya, yasaya göre aylık almakta iken, maaşı kesilmiş ve yersiz ödeme yapılmış olduğu tespit edilen birçok vatandaşa, yersiz ödenen paranın yüzde 50 fazlasıyla borç çıkartıldığını belirtirken “iki böbreği de çalışmayan, haftada 3 kez diyaliz makinesine girmekte olan yüzde 80 engelli ve 430 YTL maaş alıyor diye borçlandırılan, kira ödeyen, aldığı tüm parasını kendi sağlık harcamasına yatıran bir vatandaşımızdan, yersiz ödeme yapıldı diye 6 milyara yakın para istenmesini bir insanlık ayıbı olarak görmekteyim” dedi.
Çalışma Bakanı Çelik ise SGK tarafından çıkarılan borç miktarının tahsil edilmek
üzere mahalli maliye teşkilatlarına bildirildiğini söyledi.

Elektrik daha ucuz olabilir

Tüketici Hakları Derneği (THD), elektriğin pahalı olmasının nedeninin kamu yararına ve tüketici haklarına aykırı yanlış enerji politikaları olduğuna dikkat çekti. THD, elektriğin ucuzlatılabilceğine vurgu yaptı.
THD Genel Başkanı Turhan Çakar, dün yaptığı basın toplantısında dünyanın en pahalı elektriğinin Türkiye’de olduğunu belirtti. Türkiye’de elektriğin yüzde 50’sinin doğal gaz ile üretildiğini kaydeden Çakar, ithal edilen doğal gazın fiyatındaki artışların elektrik fiyatlarının da artmasına yol açtığını dile getirdi. Üretilen enerjinin birim maliyeti hidrolik santrallerde 0.4 cent/kwh iken, kamu elindeki doğal gaz dönüşüm santrallerinde 6.9 cent/kwh olduğunu bildiren Çakar, özel sektörden doğal gaz kaynaklı enerjinin 9.3 cent/kwh birim fiyatı üzerinden alındığına dikkat çekti. Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TEK) 30 genel müdürlüğe bölünmüş olmasının elektrik fiyatlarına 2 cent/kwh ek maliyet getirdiğinin altını çizen Çakar, BOTAŞ’ın tahsil edemediği borçları doğal gaza zam yaparak karşılamaya çalışmasının da elektrik fiyatlarını yükseltiğini söyledi. “Elektrik kayıp ve kaçaklarının 1.5 milyar dolayındaki maliyeti elektrik fiyatlarına yansıtılıyor” diyen Çakar, elektrikten alınan yüzde 18’lik KDV’nin ve diğer kesintilerin halkın elektriğe yüksek fiyattan ulaşmasına yol açtığını belirtti.
Türkiye’nin termik santrallerini dünya standartlarında işletmesi halinde yılda Afşin Elbistan A Santrali’nin ürettiğinin 6 katı kadar enerji daha üretilebileceğini kaydeden Çakar, doğal gaz bağımlılığından kurtulunması gerektiğine işaret etti. Çakar, “Linyit kaynaklarımızın yüzde 60’ı, hidrolik kaynaklarımızın yüzde 75’i, rüzgar ve jeotarmal kaynaklarımızın ise neredeyse tamamı kullanılmamaktadır” dedi.

Kredisini erken ödeyene ceza indirimi

Sanayi Bakanlığı, mortgage kredilerinde tüketicinin üzerindeki yükü azaltacak yeni bir düzenleme hazırladı. Düzenlemeye göre, konut kredisi verilmesi, hayat sigortası ve konut gibi isteğe bağlı sigortaların yaptırılması şartına bağlanamayacak. Böylece kredi masrafı azalacak. Düzenleme ile ayrıca erken ödeme ücretinin üst sınırı düşürülüyor. Sabit faizli mortgage kredisinin geri ödemesini vadesinden önce ödemek isteyen müşterilere yüzde 2 değil, bundan sonra binde 5 oranında azami erken ödeme ücreti uygulanabilecek.

Yaza kadar yasalaşacak
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da değişiklik öngören düzenlemesinde, tüketici açısından sakıncalı görünen mortgage kredisindeki zorunlu sigorta uygulaması da değiştirildi. Görüşe açılan ve yaz tatilinden önce yasalaştırılması tasarlanan düzenlemeye göre konut finansmanı kuruluşu tarafından kredi verilmesi, hayat sigortası, konut sigortası gibi yapılması isteğe bağlı sigortaların yaptırılması şartına bağlanamayacak. Böylece, örneğin 10 yıl vade ile 100 bin YTL mortgage kredisi kullanan bir tüketici, 5-6 bin YTL civarında tutan sigortayı yaptırmak zorunda olmayacak.
Düzenlemenin gerekçesinde, uygulamada konut finansmanı kuruluşu tarafından kredi verilmesinin, hayat sigortası, konut sigortası gibi yapılması isteğe bağlı sigortaların yaptırılması şartına bağlandığına işaret edildi. Gerekçede şöyle denildi:
"Bu sigortaları yaptırmayan tüketicilere bankalar tarafından kredi kullandırılmamaktadır. Ayrıca bu sigortalar tüketiciler için ek maliyetler getirmekte ve bu sigortayı yaptırmak isteyen tüketicilerin başka bir sigorta kuruluşunu tercih etmesi engellenmektedir" denildi. Yeni düzenleme ile sigorta yaptırmak isteyen kredi müşterisi, bankanın kendisine sunduğu şirketten sigorta yaptırmak zorunda kalmayacak.

Ceza dörtte bire iniyor
Yeni yasal düzenlemede mortgage kredisinde erken ödeme ücreti de düşürüldü. Mevcut düzenlemede, sabit faizli mortgage kredisi kullananlar, borçlarını vadesinden önce ödemek isterlerse, yüzde 2'ye kadar ceza ödemek zorunda bulunuyor. Yeni düzenlemede, cezanın üst sınırı yüzde 2'den binde 5'e indirildi. Erken ödeme ücreti, gerekli faiz indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı kuruluşuna erken ödenen tutarın binde 5'ini geçemeyecek. Böylece kredi müşterisinin ödeyeceği ceza dörtte bir oranına inecek.

AKP: IMF ile yola devam

Mayıs 2008'de, halkın yıllardır "IMF politikalarının ürünü" diyerek ilişkiden duyulan memnuniyetsizliği belirttiği Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Türkiye'nin yaptığı stand by anlaşmalarının sonuna gelinirken, AKP hükümeti yeni bir isim altında ilişkileri devam ettirmeyi planlıyor. Konuyla ilgili dün Reuters haber ajansına bir açıklama yapan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin mayısta bitecek standby anlaşmaları yerine başka IMF programı seçeneklerini değerlendirdiğini söyledi.
“Türkiye’nin bir stand-by anlaşmasına ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum” diyen Şimşek, bunun yerine ya bir program-sonrası gözlem ya da önlem niteliğinde bir stand-by anlaşması seçeğinin düşünüldüğünü belirtti. Şimşek, “Kamu sektörünün IMF’den daha fazla fon almadan da yoluna devam edebileceğine güvenim var. Dolayısıyla bir stand-by anlaşması olasılığı yok” dedi.

Bu konuda kesin bir kararın alınmadığını ve bunun mayıs ayına kadar belirleneceğini söyleyen Şimşek, IMF'nin son gözden geçirmeleri karara bağlamak için 14 Mart'ta Türkiye'deki bütün emekçilerin güçlerini birleştirerek karşı çıktıkları mezarda emeklilik ve sağlık hakkını ortadan kaldırılmasını içeren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası'nın (SSGSS) TBMM’den geçmesini beklediğini belirtti. Bunu "TBMM'de meydana gelen bazı gecikmeler" olarak niteleyen Şimşek, bundan dolayı yapılamayan son iki gözden geçirmenin birleştirilerek, stand-by anlaşmasının mayısta sona ermesinden önce bir defada yapılmasının gerekeceğini söyledi. Birgün Ekonomi

* * *
Şimşek: Özelleştirmeler sağolsun

PİYASALARDAKİ gidişat ve sıcak parayla finanse edilen cari açıkla ilgili kaygılarla ilgili soruları da yanıtlayan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin bu yıl uluslararası piyasalardan alacağı tahmin edilen 5.5 milyar dolarlık kredinin 2 milyar dolarını çektiğini kaydetti. Dolayısıyla piyasa koşulları düzelmese bile, Türkiye’nin iki yıl dış finansman almadan yoluna devam edebileceğini iddia eden Şimşek, “Diyelim ki piyasalar kapandı, sadece bize değil, herkese. Biz ayakta kalabiliriz. Rahatça piyasalara başvurmadan, esas olarak iki yıl rahatlıkla ayakta kalabiliriz. Neden mi? Elbette hoş bir deneyim olmaz ama 5 milyar doları aşkın ve büyük bölümü nakit olan bir özelleştirme geliri akışımız var” dedi.


Başkent'in gazı Global-Energaz'a satıldı

Ankara'nın doğalgaz dağıtımı, yapılan özelleştirme ihalesi sonucunda KDV hariç 1 milyar 610 milyon dolar bedelle Global-Energaz ortaklığına satıldı.

Doğalgaz dağıtımı için cuma günü yapılan ihalede pazarlık aşamasına 1 milyar 606 milyon dolarlık fiyatla başlanmıştı. İhaleye katılan hiçbir şirket fiyat artırımına gitmezken fiyat “yalvar yakar” bir şekilde sadece 4 milyon dolar artırılabildi.

İhaleye Zorlu Petrogas, Çalık, Gaz Natural-Nurol, Global Yatırım-Energaz, Limak ve Elektromed şirketleri katılmıştı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in talebiyle EGO’nun doğalgaz bölümünü belediyenin özelleştirmesi için Meclis’ten "Doğalgaz Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" adında bir yasa çıkartılmıştı. Gökçek’in doğalgazı kendisinin özelleştirme ısrarının sebebi belediyeyi içine soktuğu borç batağıydı.

Yasanın çıkarılmasının ardındaki gerçeğe uygun olarak doğalgaz özelleştirmesinden gelecek olan paranın Büyükşehir Belediyesi’nin BOTAŞ ve Hazine’ye olan 1 milyar dolar borcunun ödenmesinde ve yıllardır tamamlanamayan metro inşaatının bir kısmının tamamlanmasında kullanılacağı söyleniyor.

 

 

Erdoğan, Sabiha Gökçen için ‘pazarlık yaptı’

EKONOMİ SERVİSİ

Sabiha Gökçen Havalimanı ek terminal işletmesini 1.9 milyon dolar teklifle alan konsorsiyum, açılışı bir yıl erken yapacak

 

İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nda inşa edilecek yeni dış hatlar terminalinin temeli atıldı. Temel atma törenine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 30 aylık inşa süresini kısaltmak için pazarlık yaptı. İşletmeyi üstlenen konsorsiyumdan terminali 29 Ekim 2009’da hizmete açmak için söz aldı.
Limak Holding , GMR Infrastructure ve Malaysia Airports Holdings Berhad (MAHB) ortaklığıyla kurulan İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı Yatırım Yapım ve İşletme A.Ş (İSG) tarafından yapılacak olan yeni dış hatlar terminalinin temeli atıldı. Bu üç şirket tarafından kurulan konsorsiyum Temmuz 2007’de havalimanının 20 yıllık işletme ihalesini 1.932 milyon dolar teklifle kazanmıştı. Konsorsiyum 250 milyon euro’luk yatırımla yeni dış hatlar terminalinin yanı sıra 60 yataklı bir otel ve 5350 araçlık otopark yapacak. Temel atma törenine katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 5 yılda havayollarında yolcu sayısının yüzde 115 oranında artarak 72 milyona çıktığını söyledi. Erdoğan, eskiden sadece zenginlerin seçkinlerin dışında kimsenin yaklaşamadığı havayoılu ulaşımına artık herkesin ulaşabildiğini söyledi.
Konuşmasında Uşak, Zonguldak, Antalya, Gazipaşa (Antalya), Balıkesir, Sivas, Tokat, Hatay havalimanları bugün tam kapasiteyle çalışır hale geldiğini söyleyen Erdoğan, törenin sonunda inşaat süresi için pazarlık yaptı.
 “Ben böyle 30 aylık sürelere alışkın değilim” diyen Erdoğan inşaatı gerçekeleştirecek yatırımcıları sahneye davet etti, “Şimdi pazarlık yapacağız” dedi. Erdoğan, “Bunun 3’te kaçını düşürelim” diye sorduktan sonra İSG Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir inşaat süresinin 18 aya düşürelebileceğini belirtti. Bunun üzerine Erdoğan yeni terminalin 29 Ekim 2009’da açılacağını söyledi.


Hükümetten kesenin ağzını açma kararı

Faiz dışı fazla hedefini aşağı revize eden hükümet buradan yaratacağı kaynağı GAP, istihdam paketi ve mahalli idareler için kullanacak. Karar, yaklaşan yerel seçimlere ‘yatırım’ olarak değerlendiriliyor

Hükümet, ülkenin net borç ödeyebilme imkanının büyüklüğünü gösteren faiz dışı fazlayı kademeli olarak düşürme kararı aldı. Buradan sağlanacak kaynak için üç harcama adresi gösterildi: GAP, mahalli idareler ve istihdam paketi. Hükümet işsizlik fonundan da GAP ve istihdama kaynak aktarmayı hedefliyor. Bu nedenle bütçe harcamalarındaki artıştan özellikle mahalli idareler yararlanacak. Bu tasarrufun yaklaşan yerel seçimlere yönelik olduğuna dönük değerlendirmeler yapılıyor.
Dün Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan tarafından açıklanan ve 2008 - 2012 yılları arasını kapsayan orta vadeli mali çerçeveye göre, daha önce bu yıl GSHY’ya oranı yüzde 4.2 olacağı açıklanan faiz dışı fazla yüzde 3.5’e düşürüldü. Oran 2009’da yüzde 3’e, 2010’da yüzde 2.7’ye, 2011’de yüzde 2.5’e, 2012’de de yüzde 2.4’e inecek.

3 harcama adresi
Söz konusu karar “Hükümet kesenin ağzını açıyor mu? Harcamalar artacak mı?” yorumlarına neden olurken, her iki bakan da yaptıkları açıklamada mali disiplinden taviz verilmeyeceğini vurguladılar. Bununla birlikte orta vadeli mali çerçevenin hazırlanma amaçları arasında, “istihdam paketi, mahalli idareler reformu ve GAP yatırımlarına hız kazandırılması” sayıldı.
Geçen yıl başlangıçta yüzde 6.5 olarak hedeflenen, daha sonra yüzde 5.5’e revize edilen faiz dışı fazlanın milli gelire oranı, eski milli gelir hesabına göre yüzde 4.2 olarak gerçekleşmiş, TÜİK’in yeni hesaplama yöntemine göre belirlediği gayri safi yurt içi hasılaya (GSYH) göre ise yüzde 3.5 düzeyinde çıkmıştı. Bu durum yeni yöntemde milli gelir hacminin eskiye göre daha büyük çıkmasından kaynaklandı. Orta vadeli mali çerçeve ile 2008 için öngörülen faiz dışı fazla hedefinin geçen yılki gerçekleşme ile aynı düzeyde öngörüldüğü dikkati çekti.

Borç oranı düşecek
Geçen yıl yüzde 38.8 düzeyinde gerçekleşen AB tanımlı kamu borç stokunun GSYH’ye oranı, orta vadeli mali çerçevede 2008 yılı için yüzde 37 olarak öngörüldü. Bu oranın 2009’da yüzde 35’e, 2010’da yüzde 33’e, 2011’de yüzde 31’e ve 2012’de yüzde 30’a kadar düşürülmesi hedeflendi.
Merkezi yönetim bütçe açığının geçen yıl yüzde 1.6 düzeyinde gerçekleşen GSYH’ya oranında 2008’e ilişkin hedef de yüzde 1.9’dan yüzde 1.4’e revize edildi.
Merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 2007’de yüzde 20.6 düzeyinde gerçekleşen GSYH’ye oranı, bu yıl ve gelecek yıl için yüzde 20.4, 2010’da yüzde 20.3, 2011’de yüzde 20.2, 2012 için de yüzde 20 olarak hedeflendi.
Bu kapsamda vergi gelirlerinin milli gelire oranı geçen yıl olduğu gibi bu yıl ve 2009’da da yüzde 17.8 düzeyinde gerçekleşmesi, 2010’da yüzde 17.7, 20011’de yüzde 17.6, 2012’de yüzde 17.4’e düşmesi bekleniyor. Geçen yıl GSYH’nin yüzde 18.1’i kadar faiz dışı harcama yapan hükümet, bu oranı bu yıl için yüzde 17.7, 2009 için yüzde 18.1 olarak öngörüyor.

 

Unakıtan: Faiz dışı fazlaya değil, bütçe açığına bakarız
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, toplam kamu faiz dışı fazlasının yüzde 4.2’den yüzde 3.5’e düşürülmesinin mali disiplinde gevşeme anlamına gelmediğini ifade ederek şöyle dedi:
“Faiz dışı fazla daha önce yüzde 6.5’ti, yüzde 5.5’e indirdik. Yüzde 5.5’lik faiz dışı fazla, yeni GSYH hesaplarında yüzde 4.2’ye tekabül ediyor. Bu rakam, yeni borç ve bütçe yapısıyla yeni yatırım programına göre belirlendi.”
Mali disiplinde esas olanın faiz dışı fazla değil, bütçe açığı olduğunu söyleyen Unakıtan, faiz dışı fazla aşağı yönlü değişirken, bütçe açığının yüzde 1.9’dan yüzde 1.4’e çekildiğini kaydetti.
“Faiz dışı fazla sihirli bir rakam değildir. İlla şu kadar olacak, eskiden neyse aynen duracak diye bir şey yok” diyen Unakıtan, vergi gelirlerinde kalıcı artışlar olursa, faiz dışı fazla ve bütçe hedeflerini bozmamak kaydıyla yatırım bütçesinin artırılabileceğini belirtti. Unakıtan, “Türkiye’nin eski krizlere dönmemesi lazım. Kapı kapı dolaşıp borç dilenmektense kendi kaynakları ile ayakta durması lazım. Onun için de sağlıklı vergi gelirleri gerekiyor” dedi.


Bu büyümeye takla atarlar’

Yeni mali çerçevede harcama artışlarının GAP, mahalli idare paylarındaki artış ve istihdam üzerindeki yüklerin azaltılmasından kaynaklandığını bildiren Unakıtan, özelleştirme gelirlerinin GAP ile ulaştırma başta olmak üzere altyapı yatırımlarına aktarılacağını söyledi.
Büyüme oranlarının Avrupa ortalamalarının üzerinde olduğunu ifade eden Unakıtan şöyle devam etti:
“Avrupa ülkeleri bizim bu pek memnun olmadığımız yüzde 4’lerde, 5’lerde büyümeyi görseler takla atarlar. Biz de böyle bir büyüyebilsek diye. Bizde durgunluk falan olmaz da eski büyümeler olmaz. Yüzde 9.1 büyüme görür müyüz, büyümeyiz arkadaş, kusura bakmayın. Dünya toz duman gidiyor bize de tesiri olacak.”

‘Vergi artışına gerek yok’

Bütçenin iyi gittiğini savunan Unakıtan, “Yeise kapılacak bir durum yok. İşleri etkileyecek bir durgunluk söz konusu değil. Rahat olun” dedi.
Finansman maliyetlerinin azaltılmasının gerektiğini vurgulayan Unakıtan, bu nedenle 2011’de vergi gelirlerinin azalacağını ifade etti. Yakında açıklanacak olan nisan bütçe sonuçlarına göre açıkta hedeflerin altında kalındığını kaydeden Unakıtan, Türkiye’nin durumunun iyi olduğunu, vergi artışına ihtiyaç bulunmadığını da söyledi.

 

Şimşek: Enerji ve gıda olmasa enflasyon hedefe uzak değil
Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, faiz dışı fazla verilmeye devam edileceğini belirterek şunları söyledi: “Mali disiplinde herhangi bir gevşeme söz konusu değildir. Türkiye’de stagflasyon yani durgunluk içerisinde enflasyon var, demek için çok erken.”
Enflasyondaki artış eğiliminin Türkiye’ye özgü olmadığını, tüm dünyada bulunduğunu belirten Şimşek, “Biz hiçbir şekilde yüksek enflasyona razı değiliz, olmayacağız. Hiçbir koşulda düşük tek haneli enflasyondan vazgeçmemiz mümkün değil” dedi. Şimşek, enerji ve gıda çıkarıldığında enflasyonun hedeften çok uzak olmadığını ifade etti.
Kamu harcamalarının niteliğinin önemli olduğunu kaydeden Şimşek, istihdamı artıracak, GAP’ta üretimi yükseltecek harcamaların enflasyonist olmadığını söyledi. GAP Eylem Planı’nın yakında Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacağını söyleyen Şimşek projeye yılda 3.5-4 milyar YTL kaynak aktarılacağını bildirdi. Şimşek, bu yıl ise bu tutarın 1 milyar YTL olacağını kaydetti.

Koç, en büyük muharip gemi projesine başladı

 

Başbakan Erdoğan’ın katıldığı törenle yapımına başlanan Türk özel sektörünün en büyük muharip gemi projesinin sahibi Koç Topluluğu, dört gemiyi 2012 yılına kadar teslim edecek

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gemi inşa sektörü alanında hedeflerinin, sektörün dinamizmi ile üniversitelerin bilimsel birikimini birleştirerek, bir sinerji elde etmek olduğunu belirterek, “Öncelikli amacımız Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dışa bağımlılığını en aza indirmek ve milli kaynak imkânlarını geliştirmektir” dedi.
Erdoğan dün Sahil Güvenlik Komutanlığı’na 4 arama kurtarma gemisi yapacak olan Koç Grubu’na ait  RMK Marine ve yine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na 16 adet yeni tip karakol botu yapacak olan Dearsan Tersaneleri’nde düzenlenen kaynak törenlerine katıldı. Erdoğan RMK Marine’de düzenlenen törende yaptığı konuşmada, savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu araştırma ve üretimleri yapmak için seferber olduklarını söyledi.
Gemi inşa sanayinin hızla gelişen stratejik alan olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Dearsan Tersanesi’nde karakol botlarının ilk kaynağını yaptık. Şimdi de RMK Marine’de arama kurtar gemilerinin ilk kaynağını atacağız. Bu projeler ülkemiz sanayimizin geldiği gurur verici noktayı gösteriyor. Son 5.5 yılda sanayimiz büyük bir atılım içine girdi. Gemi inşa sanayimiz 2002 yılında dünyada 23 sırada yer alıyordu. Bugün ise 4. sırada” diye konuştu.
Erdoğan, TSK için inşa edilecek gemilerdeki yerli imalat oranının yüzde 65-70 oranında olmasının gurur verici olduğunu söyledi.

Koç: Kalifiye eleman sıkıntısı var

Koç Holding Şeref Başkanı ve RMK Marine Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç da konuşmasında RMK Marine şirketini nasıl kurduğunu anlattı.
“Sahil Güvenlik Arama Kurtarma Gemi Projesi”nin, özel sektörün yüklendiği ilk ve en önemli muharip gemi projesi olduğunu ifade eden Koç, yapacakları 4 gemiyi taahhüt ettikleri tarihe yetiştirmek için gece-gündüz çalışacaklarını söyledi. Bu alanda kalifiye elemanın büyük bir önem taşıdığını dile getiren Koç, “Teknik adam sıkıntısı yalnız bizim memlekette değil dış dünyada da mevcut. Şimdilik Türk gemi sanayii için en büyük darboğazı burada görüyorum” dedi.
Erdoğan ve beraberindekiler daha sonra düğmeye basarak ilk kaynağı yaptı. Törenin ardından Koç, Erdoğan’a bir plaket sundu.
Dearsan Tersanesi’nde yapılan törende konuşan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ise, bu projeyle askeri muharip gemilerin ilk defa özel tersanelerde gerçekleşeceğini belirterek, “Botlar tamamen milli olacak. TSK’nın silah teknolojileri bakımından dışa bağımlılığının azaltılması her alanda meyvelerini vermiştir” dedi.
Savunma Sanayinin cirosunun 2007 yılında 2 milyar doları aştığını dile getiren Gönül, “2003’te TSK’nın ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranı yüzde 25 iken, 2007’de bu oran yüzde 41.6’ya çıktı. Hedefimiz 2010 yılında bu oranı yüzde 50’ye çıkarmak” diye konuştu.
Konuşmaların ardından protokoldekiler ilk kaynağı atarak botların inşasına start verdi. Törenlere Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Kadir Topbaş, Celalettin Cerrah ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Bu arada Dearsan Tersanesi’nde 2006 yılında meydana gelen iş kazası sonuçu 2 işçi ölürken 6 işçi de yaralanmıştı. Yine 13 Şubat 2008 tarihinde de Cevat Toy isimli işçi iskeleden düşerek hayatını kaybetmişti.

 

İlk teslimat 2011’de yapılacak
RMK Marine, Milli Savunma Bakanlığı’nın, Sahil Güvenlik Komutanlığı için açtığı dört adet “Sahil Güvenlik Arama Kurtarma” gemisi ihalesini 2006 yılında kazanarak, özel sektör tarihindeki en büyük muharip gemi projesini alan ilk tersane olmuştu. Sözleşmesi 2007 yılında imzalanan ihale gereği isimleri “Dost”, “Umut”, “Yaşam” ve “Güven” olan dört gemi inşa edilecek.  Arama kurtarma görevlerinin yanı sıra karakol, kaçakçılığı önleme, yangın söndürme, kirlenmeyi önleme gibi konularda da faaliyet gösterecek gemilerden “Dost”  2011 yılında teslim edecek.

Murat Ülker, Godiva’nın başında, Cem Kozlu yönetimde

Ülker’de çok önemli değişiklikler var. Ana şirket Yıldız Holding’in, geçen yıl satın alınan Godiva’nın ve Yıldız’ın amiral gemisi Ülker Bisküvi’nin yönetimleri yeniden yapılandırıldı.
Bu yapılandırmanın en dikkat çeken tarafları yönetimlerde profesyonel sayısının artması, İcra Kurulu yapılanmasının kaldırılması...
Murat Ülker, artık Godiva Yönetim Kurulu’nun başında. Cem Kozlu yönetimde. Arkadaşımız Songül Hatısaru’nun haberi ile gruba transferini duyurduğumuz Jim Zaza da yönetim kurulunda.  Godiva’nın CEO’su Jim Goldman ve Christian Von Stieglitz’le birlikte Godiva’da 3 yabancı, 3 yerli dengesi kurulmuş oluyor.
Ülker’e daha önce katıldığını bildiğimiz Mahmut Mahir Kuşçulu da Godiva yönetiminde yer alıyor. Yönetim kurullarında son durum şöyle:
 Yıldız Holding Yönetim Kurulu:
Murat Ülker, Orhan Özokur, Ali Ülker, Atilla Kurama (CEO), Fikret Işık ve Mehmet Köse.
Godiva Yönetim Kurulu: Murat Ülker, Atilla Kurama, Cem Kozlu, Jim Goldman, Jim N. Zaza, Christian Von Stieglitz ve Mahmut Mahir Kuşçulu.
Ülker Bisküvi Yönetim Kurulu: Murat Ülker, Orhan Özokur, Ali Ülker, Necdet Buzbaş, Cengiz Solakoğlu, Mahmut Mahir Kuşçulu.

1 milyar dolar sözü

Özellikle Godiva yapılanmasının önemli hedefleri var. Ülker aldığında şirketin cirosu 450 - 500 milyon dolar civarındaydı. Bu yıl 600 milyon dolar hedefleniyor.  Normalde el değiştirme yıllarında performans kayıpları olur ama Godiva’nın ciddi büyüme hedefi var.
Dahası, geçtiğimiz günlerde Atilla Kurama’nın arkadaşımız Songül Hatısaru’ya anlattığına göre, Murat Ülker, Godiva ekibinden 5 yıl içinde ciroyu 1 milyar dolara çıkarma sözü almış. Özellikle pazarlama tarafının güçlendiren son transferler ve adımlar, bu konudaki kararlılığın göstergeleri... 

Gucci’ye kaptırmadı
Jim Zaza transferi dışında, bu konuda ikinci bir ilginç gelişme daha oldu. Gucci, Godiva’nın Asya Pasifik’ten sorumlu yöneticisi Tom Chu’yu oldukça iyi şartlarda transfer etmek istemiş. Ancak Ülker ve Godiva yönetimi bu önemli kadroyu ikna ederek kalmasını sağlamışlar.
Ülker’de gıda grubunun kaptanlığını yapan Ali Ülker’le görüşmemizden edindiğim izlenime göre, önümüzdeki dönemde de Ülker’den yeni haberler eksik olmayacak... Bilişimde her an önemli bir ortaklık veya satın almalar olabilir. Son iki yılda birçok önemli markayı alan grup, yine parlak, geleceği olan markalar alabilir. Bir de enerji var. Artık eskisi gibi ‘Biz gıdacıyız, konumuz’ değil diyerek uzak durmadıklarını belirteyim. Ali Ülker’le grubu konuştuk:


Ali Ülker kimdir
İş hayatına, 1985 yılında Ülker Gıda’da Kalite Kontrol Departmanı’nda Stajyer olarak başlayan Ali Ülker, 1986-1998 yılları arasında çikolata üretim tesislerinde ve Atlas Gıda Pazarlama’da çeşitli kademelerde görev yaptı. 1998’de Atlas Gıda Pazarlama’da 2001’de Merkez Gıda Pazarlama’da Genel Müdür oldu. 2002’de Gıda Grubu Başkan Yardımcılığı’na atandı. Ali Ülker, 2005 yılından beri Ülker Grubu (Bisküvi, Çikolata, Şekerleme) Başkanı olarak görev yapıyor.
Ali Ülker, Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitim aldı. IMD ve Harvard’da çeşitli eğitim programlarına katıldı. De Boccard & Yorke Danışmanlık Şirketi ile Şirket İçi Kaizen Çalışması’nda (1992) ve IESC Satış Sistemini Geliştirme ve Şirket İçi Organizasyon Projesi’nde (1997) çalıştı. 1969 doğumlu Ali Ülker, evli ve ikiz çocuk babasıdır. Basketbol ve bilardo oynamaktan, balık avlamaktan, sinemaya gitmekten ve kitap okumaktan hoşlanıyor.

 

 

Ülker’in gündemi
Bilişimde ortaklık veya satın almalara açık. Ciroda 1 milyar dolara ulaşmayı hedefliyor
Yurtdışı yatırımları devam edecek
İhracatta 1 milyar doları geçmek istiyor
Türkiye’de Godiva shoplar açılacak
Toplam 400 milyon dolarlık yatırım yapacak
Godiva’da 600 milyon dolar ciro hedefliyor
Godiva-Ülker Bisküvi sinerjisiyle ‘çikolatalı bisküvi’ işinde yeni adımlar gelecek
Ülker Çikolata ve İdeal Kek’in halka arzı için uygun konjonktür bekleniyor
Yeni markalar için fırsatlara bakılıyor
Gayrimenkulde büyük projeler var
Enerjiye ilgi var  beklemede olacak


Rakamlarla Ülker Grubu
Beş sektörde faaliyet gösteriyor:
   
-
Gıda
    - Ambalaj
    - Bilişim
    - Gayrimenkul
    - Finans
Grup iş hacminin yüzde 80’i gıda
   
- Ambalajın payı yüzde 10
    - Bilişimin payı yüzde 5
    - Perakende payı yüzde 5 (BİM)  
65 aktif şirketi var
2007’yi 9.1 milyar dolar ciroyla kapattı
2008 hedefi 10 milyar doları geçmek
29 bin çalışanı var
40 fabrikada üretim yapıyor (9’u yurtdışında)


‘Pazarlamayı bağlı birim değil grup başkanlığı yaptık’ 
Neler yaptınız bu arada Godiva’da?
Yeni yönetim kurulu oluştu. Yeni departmanlar kuruldu, yöneticileri atandı. CEO’su görevine devam ediyor. Yönetim Kurulu’nda renkli simalar var: Başkan Murat Bey, Jim Zaza, Mahmut Kuşçulu (Nuh Kuşçulu’nun oğlu) Atilla Kurama (Yıldız Holding CEO’su) ve Cem Kozlu.
Jim Zaza transferi hangi saiklerle yapıldı?
Pazarlama işleri bizde grup başkanlıklarına bağlı birimler aracılığı ile yürüyordu. Ancak globalleşen bir şirkette pazarlamayı vurgulamak gerekir.
Pazarlamayı başkanlıklara bağlı bir müdürlük olarak değil, kendisini bir grup başkanlığı olarak yapılandırdık. Pazarlama Grup Başkanlığı tesis edildi ve Jim Zaza geldi. Jim Zaza’dan beklenti, globalleşen bir pazarda global olarak idare edilen markalar oluşturmak...

Ekonominin gidişi iyi değil, kararlar tartışılmıyor

Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, “Ekonominin gidişi iyi değil. Enflasyonda yıllık hedefi bir ayda yakalamaya başladıysanız, yıllardır odaklandığınız enflasyona endeksli ekonomi politikasının ne duruma geldiğini görürsünüz. Ekonomi politikalarının gözden geçirilmesi lazım” dedi.
59. Hükümet döneminde ekonominin koordinasyonundan sorumlu olan Şener, Ekoenerji dergisine verdiği röportajda, “Aslına bakarsanız, Türk ekonomisinin gidişi özellikle son veriler de açıkça göstermiştir ki iyi değil” dedi.
Büyüme performansının çok düştüğünü belirten Şener, “Ekonomi poliikaları günübirlik, herhangi bir gazetecinin bir sorusu üzerine, herhangi bir meydanda yapılan konuşma esnasında kulağa fısıldanan iki cümleyle ilan ediliyor. Böyle bir yapı sağlıksız bir yapıdır. Asıl sorun buradadır” diye konuştu.

Çay üreticisi en az 1 YTL taban fiyatı istiyor

 

Yaş çay sezonu başladı. Doğu Karadenizli üreticiler yaş çay taban fiyatının açıklanmasını bekliyor. Üreticilerin umudu taban fiyatın en az 1 YTL olması. Fiyat bu rakamın altında olursa üreticiler hükümeti protesto edecek.

Rize, Trabzon, Giresun, Artvin ve Ordu'da geçimini çaydan sağlayan yaklaşık 1 milyon üretici yaş çay taban fiyatının belirlenmesini bekliyor.
 
Üreticiler, geçen yıl 9 YKr destekleme pirimi ile 73 YKr olarak açıklanan yaş çay taban fiyatının düşük bulmuştu. Çay üreticisi bu yıl en az 1 YTL taban fiyat beklentisi içinde.
 
Rize Çay Üreticileri Derneği Başkanı Mustafa Muavin, çaya 1 YTL'nin altında taban fiyatı verilmesi halinde eylem kararı aldıklarını söyledi.
 
Üreticiler, ayrıca ürünlerinin ellerinde kalmaması için dekar başına 375 kilogram olarak uygulanan kotanın kaldırılmasını ya da yükseltilmesini istiyor. 2008 yılı yaş çay taban fiyatı bu ay içerisinde açıklanacak.
 
Çaykur, geçen yıl üreticiden aldığı 660 bin ton yaş çay karşılığında 420 milyon YTL ödeme yaptı. Kurumun üreticiye borcu bulunmadığı belirtildi.

Avrasya Zirvesi’nde barış ve enerjiyi konuşacaklar

MARMARA Vakfı’nın bu yıl 1-3 Mayıs tarihlerinde 11’incisini düzenleyeceği Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne enerji ve barış konuları damgasını vuracak. Bu yılki zirveye 35 ülkeden 21 bakan ve toplam 108 yabancı misafir katılacağını söyleyen Marmara Vakfı Genel Başkanı Akkan Suver, zirvede yine farklı konulara değineceklerini ve barış ile enerji konularının tartışılacağını vurguladı.

NABUCCO PROJESİ: 11’inci Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin ilk gününde enerji, ikinci günü ekonomi, son günü ise barış için diyalog konularının ele alınacağını söyleyen Akkan Suver şu bilgileri verdi: "Ülkemizden başta 9’un Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere Meclis Başkanı Köksal Toptan, Devlet Bakanlarından Kürşad Tüzmen, Nimet Çubukçu, Sait Yazıcıoğlu, Turizm ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, milletvekilleri ve üst düzey bürokratlar ile akademisyenler katılacak ve zirvede ayrıca "Nabucco Projesi" tartışılacaktır."

BARIŞ KONUSUNA ÖNEM VERİLECEK: Akkan Suver, ayrıca 2008 yılının Birleşmiş Milletler tarafından dünyada "Diyalog Yılı" ilan edilmesine dikkat çekerek şöyle devam etti: "Zirvede bu konuya ayrı bir önem verilecektir. İsrail ile Filistin, Azerbaycan ile Ermenistan, Kosova ile Sırbistan ve Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs’tan üst düzeyde katılımcılar, bu konuyu tartışmak, bölge ve dünya barışına katkıda bulunmak üzere davet edildi. Barış konusunda ayrıca kadının ve dinin etkinliği üzerinde de durulacak."

35 ülkeden katılım var

MARMARA Vakfı’nın düzenlediği zirveye aralarında ABD, Azerbaycan, Gürcistan, Bulgaristan, İsrail, Türkmenistan, Kırgizistan, İtalya, Belçika ve Rusya’nın bulunduğu 35 ülkeden katılım var. Zirvede eski cumhurbaşkanları, 21 bakan, bakan yardımcısı, milletvekilleri de bulunacak. Türkiye’den ise 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan katılıyor.

Bakü-Tiflis-Ceyhan hattındaki şirketlere 24 milyon dolar kredi

BAKÜ-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattı güzergahındaki işletmelere kredi ve teminat desteği verilmesi amacıyla BTC Şirketi, Ziraat Bankası ile Kredi Garanti Fonu (KGF) arasında işbirliği anlaşması imzalandı. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde düzenlenen törene, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, KGF Yönetim Kurulu Başkanı Faik Yavuz, BTC Şirketi Türkiye Genel Müdürü Can Suphi katıldı. Hisarcıklıoğlu, proje ile Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane, Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adana’daki KOBİ’lerin, tarımsal işletmelere katkı sağlamanın hedeflendiğini belirtti.

TEMİNAT BULAMAYANLAR: Projeden, iyi bir ticari fikri veya yatırım planı olan, işletme sermayesine ihtiyaç duyan ancak banka kredisi için gerekli teminatı bulamayan mikro, küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin yararlanacağını bildiren Hisarcıkoğlu, işbirliği anlaşmasının 10 yıl süreceğini bildirdi. Hisarcıklıoğlu’nun verdiği bilgiye göre, kefalet limitleri mikro işletmeler için 30 bin dolar, küçük işletmeler ve kooperatifler için 60 bin dolar, orta büyüklükteki işletmeler için 100 bin dolar olacak. Proje için istenen kredinin azami yüzde 80’ine kefalet sağlanacak. Hisarcıklıoğlu, KGF ve BTC şirketinin 2’şer milyon dolarlık eş finansmanı ile oluşturulan 4 milyon dolarlık fon, KGF’nin 5 kat kefalet hacmi yaratabilmesi ve Ziraat’in yüzde 20’lik payı ile birlikte yaklaşık 24 milyon dolar tutarında kredi hacmi oluşturulacağını belirtti.

Erdoğan’dan Esad’a: Asi’den su verin buğdayımız yanmasın

Suriye Devlet Başkanı Esad ve Başbakan Otri’den, Antakyalı buğday üreticisini vuran ’su krizi’ne çözüm arayan Başbakan Erdoğan, Antakyalı buğdaycılar için Asi Nehri üzerindeki barajın kapaklarının acilen kaldırılmasını istedi.

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, dün Ankara’dan Suriye Başkenti Şam’a uçarken, su sorunun da gündeminde olduğunu söylerken, görüşmelerinde "Asi’deki baraj kapaklarını acilen açın, yoksa susuzluktan buğday tarlada yanacak" mesajını verdi. Devlet Başkanı Beşar Esad ve Başbakan Naci Otri’den Antakyalı buğday üreticisini vuran "su krizi"ne çözüm isteyen Başbakan Erdoğan, Asi Nehri üzerindeki barajların kapaklarının erken indirilmesi nedeniyle yaşanan susuzluğa dikkat çekti.

BİR HAFTA İÇİNDE VERİLMELİ: Erdoğan, Antakyalı buğday üreticisini ayağa kaldıran Suriye ile yaşanan su krizi nedeniyle, partisinin Hataylı Meclis Başkanvekili Sadullah Ergin’i de son anda Şam heyetine dahil etti. Ergin, Suriye’nin daha önce baraj kapaklarını Mayıs ayında indirirken bu yıl nisanda indirdiğini belirterek, şöyle konuştu: "Önceki yıllarda bu dönem 10 metreküp olan su akışı, Asi üzerinde beş barajın kapaklarının erken indirilmesi nedeniyle 150 litreye kadar düştü. Bu su ise nehrin yatağını bile karşılamıyor. Buğdayda mayıs ayında hasat yapılıyor. Onun için acilen suya ihtiyaç var ve ne yapacaksak da bir hafta içinde yapmamız gerekiyor. Çünkü su, bir hafta içinde verilmezse, Antakya’daki buğday üreticisi için artık yapacak bir şey kalmaz."

KURAKLIK TEHDİDİ VAR: Antakya Ziraat Odası Başkanı Celal Civelek de, Suriye’nin 16 Nisan’da baraj kapaklarını indirirek suyu kesmesi üzerine Amik Ovası’nın kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, "Asi Nehri kurudu, buğdayını sulayamayan çiftçi perişan oldu" diyerek acil çözüm istediklerini açıkladı.

Sınırdaki mayınlar hızla temizlenecek


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Şam’da düzenlenen Türkiye-Suriye Ekonomi Forumu’nda, mayınlı arazileri temizleyerek tarıma açmak için gerekli çalışmaları yaptıklarını belirtti. Türkiye ile Suriye arasındaki mayınlı alanların kısü sürede temizlenmeye başlanacağını söyleyen Erdoğan, iki ülke arsındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için sınır kapılarının sayı ve kapasitelerinin artırılacağını dile getirdi. Türkiye ile Suriye arasındaki ticaret hacminin 2007 yılında 1.2 milyar dolara yükseldiğini belirten Erdoğan, bunun daha da artırılmasını arzuladıklarını söyledi. Erdoğan, "Başta enerji ve ulaştırma olmak üzere iki ülkenin birlikte yatırım yapabilecekleri önemli alanlar var" diyen Erdoğan şöyle konuştu: "Biz liderler olarak temaslarımızı sürdürüyoruz, ama bu buluşmada da sektörel bazda işadamları temaslarını sürdürecekler ve hız kazanacağız. 2007’de yürürlüğe giren Türkiye- Suriye Serbest Ticaret Anlaşması’nın olumlu etkisini pekiştirmek için işadamları ve insanlarımız arasında daha yoğun ilişkiler geliştirmek lazım. "

Azmedersek tekeden bile süt çıkarırız

KONUŞMASINDA Türkiye’nin son yıllarda elde ettiği ekonomik kazanımlardan örnekler vererek, Suriye’nin de bunu başarabileceğini söyleyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bizde bir söz var; tekeden bile süt çıkarır. Bu böyledir. Azmedeceksin, inanacaksın. Hiç merak etmeyin. Bütün mesele budur. Ele ele, omuz omuza bu işi çözeceğiz."

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 16 ziyaretçi (25 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol