More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  20 Nisan Ekonomi Haberleri 16.03.2025 15:07 (UTC)
   
 

 Mortgage krizinin faturası çalışana

Dünyanın en büyük bankası Citigroup, yüksek riskli tutsat (mortgage) kredilerinin yol açtığı kayıplarının faturasını çalışanına çıkarıyor. Citigroup Sözcüsü Dan Noonan, şirketin masraflarını azaltmak ve güçlenmeyi sürdürmek için bu yıl çok sayıda kişiyi işten atacaklarını kaydetti.
2 bin kişi daha atılacak
Sözcü, kaç kişinin işine son verileceğine ilişkin bilgi vermezken, New York Times gazetesi bugün, daha önce işten çıkarılacağı açıklanan 4 bin 200 kişiye ilaveten 2 bin kişinin daha işten çıkarılacağını yazdı. Gazetenin haberinde, işten çıkarılacak kişilerin çoğunun New York veLondra’da, bazılarının ise Avrupa ve Asya’da çalışanlar olduğu belirtildi.
Bankada çalışan ve adının açıklanmasını istemeyen bir kişi de Citigroup’un 2 bin kişiyi işten çıkaracağını söyledi.
Bugüne kadar 60 bin kişi işinden oldu
Citigroup’un üst yöneticisi (CEO) Vikram Pandit, ocak ayında 4 bin 200 kişinin işine son verileceğini ve arkasının geleceğini açıklamıştı. Dördünce çeyrekte 9.83 milyar dolar zarar açıklayan Citigroup, 2007’de bütün dünyada 375 bin kişiyi istihdam ettiğini açıklamıştı.
ABD’de mali hizmet şirketleri, tutsat kredilerinin geri dönmemesinden kaynaklanan kredi krizi nedeniyle 2007 yılının ortasından bu yana 60 binden fazla kişiyi işten çıkardı.

Kredi Kartı Faiz Oranlarında Düşüş

Kredi kartı işlemlerinde uygulanacak azami faiz oranları YTL'de düşürülürken, dolarda yükseltildi. Kredi kartı aylık azami akdi faiz oranı YTL'de yüzde 4.93'ten, yüzde 4.54'e indirildi, dolarda yüzde 2.52'den yüzde 2.59'a yükseltildi, euroda ise oran değiştirilmedi.

Merkez Bankası'nın Kredi Kartı İşlemlerinde Uygulanacak Azami Faiz Oranları Hakkında Tebliğde yaptığı değişiklik Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre, aylık azami akdi faiz oranı YTL için yüzde 4.93'ten yüzde 4.54'e düşürüldü. Dolarda ise aylık azami akdi faiz oranı yüzde 2.52'den yüzde 2.59'a çıkarılırken, euroda ise yüzde 2.30 ile sabit kaldı.

Aylık azami gecikme faiz oranı da YTL'de yüzde 5.68'den 5.29'a düşürülürken, dolar için ise yüzde 2.99'dan 3.12'ye yükseltildi. Euro için ise 2.86 olan azami faiz oranı değişmedi. Yeni oranlar 1 Nisan'dan itibaren geçerli olacak
.

Merkez Bankası'ndan İflas Uyarısı

Finansal dalgalanmadan toplam zararın 600 milyar dolar civarında olacağının tahmin edildiğini anımsatan Durmuş Yılmaz, likidite sorunu olarak başlayan krizin iflas krizine doğru yol aldığını söyledi.

"Para Politikaları" konulu konferansta konuşan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, uluslararası piyasalarda önemli bir dalgalanma olduğunu, risklerin ve belirsizliklerin arttığını söyledi. Geçen yılın ortalarından itibaren finans piyasalarında özellikle gelişmiş ülkelerde, ABD’de bir dalgalanmanın ortaya çıktığını, buna "eşik altı" denilen konut kredilerinde ortaya çıkan ödeme güçlüklerinin neden olduğunu ifade eden Yılmaz, dalgalanmanın boyutunun 2006 yılına göre daha yüksek seyrettiğini anlattı.

Az parayla çok iş yapma yöntemi

Merkez Bankalarının uzun müddet faiz oranlarını düşük seviyede tuttukları için yatırımların getiri oranlarının düştüğünü ifade eden Yılmaz, yüksek getiri oranlarına alışan yatırımcıların riskli işlemlere girişerek, düşük getiriden uzaklaşıp, yüksek getiri peşine düştüklerini savundu. Bunun, "az parayla çok iş yapma yöntemini" geliştirdiğini belirten Yılmaz, şu bilgileri verdi: "Bugün özellikle ABD’de yerel yönetimlerin ihraç ettikleri hizmetleri yapabilmek için tahvilleri sigorta eden şirketlerle sigorta ettikleri yükümlülükleri karşılaştırdığımızda, gerçekten çok büyük bir kaldıraç, borç, öz kaynak farkı olduğunu görüyoruz. Bugün bu piyasanın büyüklüğü 2 ile 70 trilyon arasında değişiyor. Fakat bunu sigorta eden şirketlerin sermayeleri 15 milyar dolar civarında. Kaldıraçlı işlemler, şu anda yaşadığımız sıkıntıların bir başka izahı. Dolayısıyla aşırı risk alma iştahı bizi bugünkü bulunduğumuz noktaya getirdi."

Likidite krizi iflaslara doğru gidiyor

Finansal dalgalanmadan toplam zararın 600 milyar dolar civarında olacağının tahmin edildiğini anımsatan Yılmaz, bugün itibariyle 180 milyar dolar civarında bir zarar gerçekleştiğini, bunların muhasebe kayıtlarında yerini aldığını söyledi. Bu zararın bugün 200 milyar dolar bile olsa ABD mali piyasası dikkate alındığında büyük bir rakam ifade etmediğine vurgu yapan Yılmaz, "Eğer bir ülkede iç borcu sürdürme dinamikleri iyi çalışmıyorsa, bizim 2001’de yaşadığımız gibi, kamu borçları yükseldiği için güven kayboluyor, güven kaybolunca yatırımcı yüksek prim talep ediyor, ilave borç verebilmesi için yüksek prim talep ediyor, bu da yeni borçlanmaların maliyetini yükseltiyor" dedi.

Hazinenin mali yükü arttığında kamu borçlarında güven kaybı oluştuğuna işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:

"İnsanlar satın aldıkları hazine bonosunu zamanında ödememesine karşılık sigorta satın alıyor. Eğer ilgili enstrümanı ihraç eden kuruluş, ülke borcunu ödeyemezse, sigorta şirketi diyor ki, ’Ben sana bunun borcunu ödeyeceğim. Bunun karşılığında şu kadar prim istiyorum.’ Bunu satın alan kişiler, bu 200 milyar dolarlık piyasa derinliği karşısında yatırımcıdan yüksek prim talep ediyor. Borçlanmanın maliyeti yükseliyor. Gelişmekte olan bir ülkedeki borç dinamiklerinin sürdürülememesinde yaşanan sorun gibi bu şirketlerin bilançolarına yansıyor. Şirketler işlerini görebilmek için borçlanmak istiyor. Borçlanmak için daha fazla prim ödemek zorunda kalıyorlar ve fasit dairenin içine giriyorlar. Sistemin özünü oluşturan risk, burada yatıyor."

Dünyada büyüme yavaşlayacak

Geçen yılın son çeyreğinde ve 2008 yılının ilk aylarında ABD ve Avrupa ülkelerinde açıklanan ekonomik verilerin, finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin reel sektöre de yayılmaya başladığına dair sinyaller verdiğini belirten Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Merkez Bankaları, bugüne kadar ortaya çıkan sorunu çözebilmek için piyasaya likidite verdiler. Şu ana kadar yaşadığımız sorun likidite sorunuydu, fakat bundan sonra artık iş, iflas sorununa doğru gitmek üzere. İflas sorununa gittikçe eğer verilen krediler geri dönmeyecekse, faiz oranları artık işlevini kaybediyor demektir. Dolayısıyla yavaş yavaş bu konuda piyasadan sinyaller gelmeye başladı. Yaşanan finansal dalgalanmanın dünyadaki büyümeyi yavaşlatacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki dönemde bütün ülkelerde bir yavaşlama olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bu yavaşlamanın süresi ve derinliğinin ne olacağı konusundaki görüşler farklı."

Yabancının risk alma iştahı azalırsa...

ABD’deki bir ekonomik yavaşlamanın AB ülkelerini, oradan da Türkiye’yi etkileyeceğini kaydeden Yılmaz, yabancıların risk alma iştahının azalıp, başka piyasalarda ortaya çıkan zararlarını telafi etmek üzere Türkiye’deki yatırımlarını bozmaya kalkmaları, satışa geçmeleri durumunda bunun Türkiye piyasasına etkisi olacağını vurguladı.

Türkiye’deki bankaların yurt içinde tüketiciye verdikleri otomotiv, beyaz eşya gibi kredileri finanse etmek üzere yurt dışından döviz borçlanması durumunda içerideki kredilerin maliyetinin yükseleceğine işaret eden Yılmaz, bugün bu konuda herhangi bir sıkıntısı olmadığını, göstergelerin ihracatta büyüme hızının devam ettiğini ortaya koyduğunu
söyledi.

Büyüme, fiyat istikrarı ve finansal istikrar birbirine alternatif değil

Geçen yılın ilk çeyreğinden itibaren dünyanın birçok ülkesinde fiyat artış hızlarında yukarı doğru bir ivmeleme meydana geldiğini, 2007 yılında Türkiye’nin, 2006 yılı sonuna göre enflasyonda düşüş sağlayan ülkeler arasında yer aldığını ifade eden Yılmaz, bu dönemde 60 ülkede enflasyon hızının 2 puana yakın yükseldiğini, ancak Türkiye’de 1,3 puan düştüğünü anlattı.

Merkez Bankasının, son günlerdeki dalgalanmada faiz oranlarını düşürmediği yönünde eleştirildiğini anımsatan Yılmaz, şöyle konuştu: "Şu andaki koşulları dikkate aldığımızda fiyat istikrarı, ekonomik büyüme ve finansal istikrar, birbirlerinden farklı hedefler değillerdir. Bütün ülkelerin yapmaya çalıştığı husus, üretimde ekonominin temellerini zarara uğratmadan bu hengameden çıkmak. Dolayısıyla fiyat istikrarı, ekonomik büyüme, finansal istikrar, birbirlerinin alternatifi değil, tamamlayıcılarıdır."


Türkiye’de bankacılık sektörünün risk oluşturacak yabancı para açık pozisyonu taşımadığına değinen Yılmaz, "Sermaye yeterlilik oranı, yasal sınırın ve AB ortalamasının oldukça üzerinde seyrediyor. Bankaların likidite pozisyonlarına baktığımızda sağlıklı ve güçlü olduğunu görüyoruz. Banka dışı kesimin yabancı para açık pozisyonu, 2007 yılının 2. çeyreğinde 51 milyar dolar olmuştur" dedi.

Kur aşağıda gidebilir, yukarı da gidebilir

Kur riskinin değişkenlik gösterebileceği uyarısında bulunan Yılmaz, "Kur riski, sadece tek yönlü değil. Aşağı da gidebilir, yukarı da gidebilir. Dışarıdan borçlanan iş adamlarımızın bu gerçeği hiçbir zaman unutmamaları gerekir. Bu çerçeveden baktığımızda geliri yabancı para cinsinden olan firmaların kur riskine karşı doğal bir korumaya karşı oldukları düşünülebilir. Geliri YTL olan firmaların ise kur riskini çok iyi yönetmeleri gerekmektedir" diye konuştu.

Durmuş Yılmaz, Türkiye’nin kalkınması, milli gelirin artması için krediye erişim olanaklarının herkese eşit olması, kredi kullanımının artması gerektiğini vurguladı. Son 7 yıldır uygulanan disiplinli maliye politikalarının desteği ile kamu kesiminin dış şoklara karşı daha sağlam bir görünüm sergilediğine işaret eden Yılmaz, "Merkezi yönetim toplam borç stoku içinde döviz cinsinden ve dövize endeksli borç oranı yüzde 31 seviyesindedir" dedi.

EMO Genel Kurulu’nda enerji politikaları eleştirildi

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası 36. Genel Kurulu’nda Türkiye’deki özelleştirmeleri, uygulanan enerji politikalarını ve dünyadaki enerji savaşlarını masaya yatırdı.
TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası 36. Genel Kurulu’nda Türkiye’deki özelleştirmeleri, uygulanan enerji politikalarını ve dünyadaki enerji savaşlarını masaya yatırdı.
Perpa Ticaret Merkezi A Blok Kongre Salonu’nda gerçekleşen kurulda farklı iki liste açıklandı. Meslekte Birlik Grubu’nda yönetim kurulu başkanlığına Enver Cebi aday gösterilirken Demokrat Mühendislerde ise Erhan Karaçay aday oldu. Genel kurulda ilk sözü alan 35. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Erol Celepsoy, “Petrol şirketlerinin, silah şirketlerinin kasalarını dolduran savaş ve işgal insanlık tarihine kara sayfalar eklemeye devam ediyor” derken Türkiye’de uygulanan ekonomi programının temel felsefesinin bu gelişmelere bağlı olduğunu söyledi. Özelleştirmelerin dışa bağımlılığı artırdığını aktaran Celepsoy, GSS’ye de tepki gösterdi. Enerjideki arz güvenliğinin uluslararası sermayenin tercihlerine terk edildiği belirten Celepsoy “Biz karşı çıkarsak yapamazlar” dedi.
EMO Genel Başkanı Kemal Ulusaler de özeleştirme kapsamında yapılan satışları eleştirerek, “Bizim söylediklerimiz bazı çıkar çevrelerine ters geliyor. Enerji kaynakları konusunda gerekli yatırımlar yapılmıyor” dedi. Bazı milletvekillerinin, “Odaların defterlerini düreceğiz” dediğini aktaran Ulusaler, mücadeleye devam edeceklerini kaydetti.
Dünkü oturum, çalışma raporunun okunmasıyla son buldu.

Petrol Çağı sona yaklaşıyor

Petrolün varil fiyatı 100 doların üzerinde seyrederken, Bush'un alternatif yakıt girişimlerine dönmek yerine petrol şirketleri için vergi indirimi peşinde koşması maskaralık. Başkan, enerji imparatorluğunun parçalanmadan önce çıkardığı sesleri duymazdan geliyor; Petrol Çağı çöküyor

Timothy Egan

Geçen hafta Yüksek Mahkeme'nin merdivenlerinden Beyaz Saray'ın basın odasına, küresel ticaret piyasalarından Alaska'nın karlı doruk-larına kadar yarım düzine kadar bölgede tarihin çatırdadığını duyabilirdiniz. Petrol Çağı sona yaklaşıyor. Bu yıl değil belki. Belki beş yıl içinde de değil. Fakat yaklaşan çöküşün emareleri açıkça ortada.
Beyaz Saray'dan başlayalım. Bir hafta önce Başkan Bush, Amerikan tarihindeki en büyük kâr rakamlarına daha yeni imza atan petrol şirketlerinin vergilerinin azaltılması için kırk takla attı. Ancak kendisine, bir galon benzinin 4 dolara çıkması ihtimali (ki bu fiyat birçok aileyi gıdayla temel ulaşım arasında tercih yapmak zorunda bırakacaktır) hakkında ne düşündüğü sorulduğunda öylece kalakaldı. "Bekleyin, az önce ne dediniz?" diye sordu başkan. İlk sorunun sahibi olan muhabir, birçok analizcinin fiyatın bu düzeye çıkacağı tahmininde bulunduğunu sözlerine ekleyince Bush, "A evet, ilginç, bunu daha önce hiç duymamıştım" dedi.

Dünya rezervleri inişe geçecek
Bush'un pek dışarı çıkmaması anlaşılabilir bir durum. Fakat geçen haftaki Kaliforniya gezisinde etrafına biraz dikkatli baksaydı, bazı benzin istasyonlarında fiyatın 4 doların da üzerine çıktığını görürdü. Derken çarşamba günü petrol, varil başına 104 dolarla tarihinin en yüksek seviyesini gördü. Bu rakamı hatırlayın. Zira üç yıl önce petrolün varil fiyatı bunun ancak yarısıyken Bush, büyük petrol şirketlerinin ek yatırımlar yapması için tek başına piyasanın yeterli girişimi sağlayacağını söylemişti. Bugün gelinen noktada fiyat 100 doların üzerinde ve Bush alternatif yakıtlara yönelik o girişimlere dönmek yerine petrol şirketleri için vergi indirimi peşinde koşmakla meşgul.
Exxon Mobil'in böyle bir girişimde bulunması için 40.6 milyar doları vardı. Geçen yıl elde ettikleri kâr buydu; yani dakikada 77.220 dolar kazandılar. Güzel. Açgözlülük iyi. Hepsi serbest piyasaya övgüler düzüyor ve hisse sahipleri tatlı kârlar elde ediyor. Fakat dünya petrol rezervlerinin kısa süre içinde inişe geçeceği bir dönemde Amerikan vergi mükelleflerinden dolaylı olarak bunu desteklemelerini istemek muazzam bir maskaralık.
Bush petrol sanayinin vergi indirimleri olmaksızın yeni rafineriler inşa etmeyeceğini ima etti. Orada dur işte -32 yıldır tek bir rafineri yapmadılar ki. Yaptıkları şey, var olanların da canına okumak. Kıtlık da gayet iyi; Enron, yedi yıl önce Kaliforniya'daki sahte enerji krizini kışkırttığında bunun ne kadar iyi olduğunu göstermişti.
Benzinin mevcut ve muhtemel fiyatı hakkında hiçbir fikri olmayan, fakat petrol şirketleri tarafından pek bir beğenilen Bush, geçen hafta petrol üretiminin artırılması çağrısında bulununca dünya petrol kartelleri kendisiyle yine dalgasını geçti. Onların ürünlerinin en büyük tüketici olmaya devam ettiğimiz sürece, Suudilerin desteği ve hastalıklı yaltakçılıkları hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Bir sonraki sahne: Yüksek Mahkeme. Geçen çarşamba Alaska'nın Cordova köyünden bir grup balıkçı, tüccar ve köylü o günün duruşmasını bekliyordu. Yüksek Mahkeme, ülke tarihindeki en vahim petrol kirlenmesi vakası nedeniyle verilen 2.5 milyar dolarlık tazminat kararı hakkında Exxon'un temyiz başvurusunu ele alıyordu.
11 milyon galon ham petrolün 2 bin kilometrelik sahil şeridine yayıldığı olay, 19 yıl önce bu ay gerçekleşmişti. İnsanların paniğe kapılmış olduğu Valdez limanındaydım ve hiç beklemediğim bir şey gördüm: Alaska Körfezi'ndeki 10 metrelik dalgalara bana mısın demeyen balıkçılar, kaydettikleri cennetin karşısında çocuklar gibi ağlıyordu. Hayatlar mahvolmuştu. Geçim kaynakları tükenmişti. Tabiat, hâlâ bilmediğimiz bir şekilde değişmişti.

Exxon tazminata direniyor
Exxon balıkçıların ve diğer insanların zararlarını karşılama sözü verdi. Bugüne kadar 400 milyon dolar ödediler, fakat jürinin 14 yıl önce karara bağladığı asıl büyük tazminat meblağından yırtmak için bir avukat ordusunu seferber ettiler. Söz konusu olan 2.5 milyarlık tazminat, Alaska'daki 32 bin mağdurun her biri için 75 bin dolara tekabül ediyor; Exxon içinse üç haftalık kârına bile değil.
Bu olayların ortak noktası petrol. Petrol Çağı bize, tekel John D. Rockefeller'in tekelini ve Beyaz Saray'a da uzanan yolsuzlukları getirdi. Kârla fazlasıyla şişmiş, hatalarının bedelini ödemek için de fazlasıyla burnu havada bir sanayi ve bir enerji imparatorluğunun ufalanmadan önce çıkardığı seslere karşı sağır olan bir başkanla son bulabilir.

ATO: Büyüme yavaşladı

Ankara Ticaret Odası (ATO), 2007 yılında milli gelir artışının yüzde 4.5 olduğunu, yatırımlardaki artışın da yüzde 3.3’de kaldığını belirterek, “Sağlıklı bir ekonomi için milli gelirden daha fazla artması gereken yatırım hızı, 2007 yılında tehlikeli bir biçimde azaldı” açıklamasını yaptı.


ATO’dan yapılan açıklamada, ekonominin bozulduğu dönemlerde büyük hızla daralan ve büyümeye negatif yönde etki eden yatırımların 2007 yılında alarm vermeye başladığı kaydedildi. Ekonomide yüzde 3.4 küçülme yaşandığı 1999 yılında yatırım harcamalarında reel olarak yüzde 16.2 azalma görüldüğü belirtilen açıklamada, aynı durumun 2001 krizinde de yaşandı ifade edildi. Açıklamada, 2001 krizinin ardından yatırım harcamalarındaki artışın büyümeye de hız kazandırdığı kaydedilerek, şöyle denildi:

“2002 yılında yüzde 14.7 büyüme gösteren yatırım harcamaları, ekonominin yüzde 6.2 büyümesine neden oldu. Türkiye, 2003 yılını ise yüzde 14.2’lik yatırım harcaması artışı ve yüzde 5.3’lük GSYİH artışıyla kapattı. 2004 yılına gelindiğinde yatırım harcamaları yüzde 28.4 ile son yılların en üst seviyesine ulaştı. Aynı doğrultuda ekonomide de olağanüstü büyüme yaşandı ve GSYİH yüzde 9.4 artış gösterdi. 2004 yılının ardından yatırırım bazında gerileme eğilimi görüldü. Yatırım harcamaları 2005 yılında yüzde 17.4’e, 2006 yılında ise yüzde 13.3’e geriledi. Söz konusu dönemlerde GSYİH ise yüzde 8.4 ve yüzde 6.9’luk büyüme gösterdi. Yatırım harcamalarındaki gerileme 2007 yılında da devam etti ve 2002 yılından sonra ilk kez yatırımlardaki büyüme hızı yüzde 3.2 ile Gayri Safi Milli Hasıla büyüme hızı olan yüzde 4.5’in altında kaldı.”

YATIRIMLAR AZALINCA BÜYÜMEYE KATKISI DA AZALDI”

Açıklamada, yatırımların büyümeye en fazla katkıyı yaptığı yılın 6.3 puanla ekonominin yüzde 9.4 büyüdüğü 2004 yılı olduğu belirtilerek, “2004 yılından sonra, yatırımlardaki gerileme büyümeye olan katkısının da azalmasına yol açtı. Yatırımların büyümeye katkısı 2005 yılında 4.2 puan, 2006 yılında 3.4 puan, 2007 yılında ise 0.8 puan oldu” denildi.

“MAKİNE VE TEÇHİZAT YATIRIMLARI DURMA NOKTASINDA”

Açıklamada, 1999 yılında toplam yatırımlarda yüzde 16.2 daralma görülürken, kamu yatırımlarındaki daralma oranının yüzde 5.1, özel sektördeki daralma oranının da yüzde 19 olarak gerçekleştiği kaydedildi. Açıklamada, 2000 yılını kamu ve özel sektörün yüzde 17.5 oranında büyümeyle tamamladığı, toplam yatırımlarda da aynı oranda büyüme görüldü belirtildi. Açıklamada, 2001 yılında, krizin etkisiyle toplam yatırımların yüzde 30 oranında gerilerken, kamu yatırımlarının yüzde 20.2, özel sektör yatırımların da yüzde 32.9 oranında küçüldüğü ifade edildi.

Açıklamaya göre, krizin ardından özel sektör yatırımları ekonominin lokomotifi olurken, özel sektörün de lokomotifi, “üretime yönelik yatırım olarak” tanımlanan makine ve teçhizat yatırımları oldu. 2003 yılında yatırımlardaki yüzde 14.2’lik artışta özel sektörün yüzde 23.7 oranında artan yatırım harcamalarının etkisi oldu. Kamu yatırım harcamalarının yüzde 15.1 gerilediği söz konusu yılda özel sektörün makine ve teçhizat yatırımları yüzde 30.9 oranında büyüdü. Yatırımların toplamda yüzde 28.4 artarak yüz güldürdüğü 2004 yılında özel sektörün yatırımları yüzde 36.1 artarken bu yatırımlar içinde makine ve teçhizat yatırımları yüzde 48.2 oranında arttı. Aynı yıl kamu sektörü için verimli bir yıl olmadı. Kamu yatırımları yüzde 6.6 oranında küçülürken, makine ve teçhizat yatırımları yüzde 6.8 oranında geriledi.

2004 yılında görülen olumlu tablo 2005 yılından itibaren bozulmaya başladı. Yüzde 17.4’lük yatırım harcamalarının büyümesiyle kapatılan 2005 yılında kamu yatırım harcamaları yüzde 25 oranında artarken, özel sektör yatırım harcamaları yüzde 16.2’ye, özel sektörün makine ve teçhizat yatırımı harcamaları da yüzde 21.4’e geriledi. 2006 yılında toplam yatırımlar yüzde 13.3, kamu yatırımları yüzde 2.6, özel sektör yatırımları yüzde 15.0 artış gösterirken, özel sektör makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış yüzde 12.2’ye geriledi.

Bozulma 2007 yılında da devam etti. 2007 yılında toplam yatırım harcamalarındaki artış yüzde 3.3’te kalırken, kamu yatırımları yüzde 7.6, özel sektör yatırımları da yüzde 2.7 artış gösterdi. 2007 yılı özellikle makine ve teçhizat yatırımları için olumsuz geçti. Özel kesim makine ve teçhizat yatırımlarında, sadece yüzde 0.7 artış yaşandı. Üretimin temeli olan özel sektör makine ve teçhizat yatırımları durma noktasına geldi.

KAMU YATIRIMI AZALTTI, ÖZEL SEKTÖR ARTIRDI

Açıklamada, 1998’den 2007’ye kadar geçen sürede GSYİH içinde yatırımların payında azalma görüldüğü, toplam yatırımlar içinde kamunun payının azaldığı, özel sektörün payının arttığı belirtildi. Açıklamada, anılan dönemde kamunun baraj, yol gibi inşaat yatırımlarına hız verdiği için yatırımlarında ağırlığı inşaat sektörünün oluşturduğu kaydedildi. Son 10 yıllık dönemde, yatırımda öncülüğü özel sektörün üstlendiği, bu yatırımları daha çok borçlanmayla gerçekleştirdiği belirtilen açıklamada, 1998-2007 döneminde özel sektörün borçlarının yatırımlarından fazla arttığı ifade edildi.

“YATIRIM OLMADAN ÜRETİM OLMAZ”


ATO Başkanı Sinan Aygün, dünya ekonomisindeki daralmanın Türkiye’yi etkilemeyeceği düşüncesinden bir an önce uzaklaşılarak önlem alınması gerektiğine dikkat çekerek, yatırım olmadan üretim olmayacağını vurgulandı. Devletin resmi rakamlarının yaklaşan tehlikenin büyüklüğünü net bir biçimde ortaya koyduğunu belirten Aygün, şunları söyledi:

“Türkiye’nin yüksek işsizlik oranına çözüm bulması için her yıl GSYİH’nın en az yüzde 25 ila 27’si düzeyinde yatırım yapması gerekiyor. Son yıllarda yatırım artıyor gibi gözükse de aslında yerinde sayıyor. Yatırımların yerine borçlar artıyor ancak artan borçların da yatırıma katkısı olmuyor. Yatırımlar artmadığı sürece Türkiye gerçek büyümeyi yakalayamayacak ve istihdam
yaratamayacaktır.”

Garanti, şube ve personel artışında birinci

Bankacılık sektöründe hızlı bir büyüme yaşanan son bir yıllık dönemde Garanti Bankası, şube ve personel sayısını en çok artıran banka oldu. Toplam şube ve personel sayısına göre ise Ziraat Bankası birinci sırada yer almaya devam ediyor.


Garanti Bankası Mart 2007-Mart 2008 döneminde şube sayısını 132 artırarak 629’a, personel sayısını da 3 bin 8 artırarak 15 bin 354’e çıkardı. Şube ve personel sayısını en fazla artıran banka olan Garanti’yi şube artışında 112 ile Yapı ve Kredi, personel artışında da bin 563’le Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) izledi. Yapı Kredi’nin 725 şubesinde 14 bin 504, TEB’in 285 şubesinde ise 5 bin 626 kişi çalışıyor.

TOPLAM SAYIDA ZİRAAT BİRİNCİLİĞİNİ KORUYOR


Toplam şube ve personel sayısında ise Ziraat Bankası birinciliğini korudu. Mart sonu itibariyle Ziraat Bankası bin 257 şube ve 20 bin 953 çalışanı ile en büyük şube ağı ve personele sahip banka olmaya devam etti.

Ziraat Bankası’nı şube sayısında 952, personelde de 19 bin 949 kişi ile İş Bankası izliyor. Şube sayısında 728’le Akbank, 725’le Yapı ve Kredi, 602 ile Halkbank ilk beşte yer alıyor. Personel sayısında da Ziraat ve İş Bankası’nın ardından 15 bin 354 kişi ile Garanti, 14 bin 504 kişi ile Yapı ve Kredi, 13 bin 748 kişi ile Akbank geliyor.

11 ÖZEL BANKADA 77 BİN 648 KİŞİ ÇALIŞIYOR

Özel sermayeli 11 mevduat bankasının Mart sonu itibariyle toplam şube sayısı 3 bin 759, personeli de 77 bin 648 olarak gerçekleşti. Özel bankaların sayısı, blok olarak ING Bank N.V.’ye satılan 365 şube ve 6 bin 42 personeli bulunan Oyak Bank’ın yabancı bankalar grubuna geçmesiyle 12’den 11’e indi. Bu satış dolayısıyla özel mevduat bankaları grubunun toplam şube sayısında son bir yıldaki artış 123, personel sayısındaki artış da 3 bin 611’le düşük kaldı.
Mart sonu itibariyle özel bankalar içinde İş Bankası 952 şube ve 19 bin 949 personelle birinci sırada yer aldı.

Aynı tarih itibariyle sayıları 18 olan yabancı sermayeli mevduat bankalarının toplam şube sayısı bin 795, personeli de 38 bin 609 olarak belirlendi. Bu grupta Finansbank 413 şube ve 9 bin 355 personelle birinci durumda.

Vakıfbank, Ziraat ve Halkbank olmak üzere kamu sermayeli üç mevduat bankasının toplam şube sayısı 2 bin 246, toplam personeli de 41 bin 393 düzeyinde bulunuyor.

Mart sonu itibariyle 13 kalkınma ve yatırım bankasının toplam şube sayısı 51, personel sayısı da 5 bin 357 olarak belirlendi. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesindeki Birleşik Fon Bankası A.Ş.’nin tek şubesinde çalışan sayısı ise son bir yılda 45 kişi azaltılarak 288’e düşürüldü.

 Pirinç cambazlarını ihbar edin

Başbakan Tayyip Erdoğan, pirinç fiyatlarındaki artıştan ’cambaz’ diye nitelendirdiği spekülatörleri sorumlu tutarken, vatandaşa da "Bunlarda ar diye bir şey yok. Bu cambazları ihbar edin, gereğini yapalım" çağrısında bulundu.

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) 17’nci Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, pirinç fiyatlarına değindi. "Şimdi de pirinç spekülatörleri çıktı" diyen Erdoğan, vatandaştan bu "cambazları" ihbar etmelerini istedi.

BUNLARDA AR YOK: Erdoğan, "Bunlarda ar diye birşey yok. Afedersiniz depolarda bulunanları saklamak suretiyle kalkıp vatandaşa daha pahalı pirinç nasıl satarım diye düşünüyorlar" diyerek, şunları söyledi: "Benim ülkemde biz milletçe gerektiğinde şunu da yaparız, gerekirse pirinç yemem, bulgur da yerim. Ama bizim buna da ihtiyacımız yok. Çünkü pirincimiz var. Yine pirinç ithal etmek suretiyle vatandaşımızın damak tadını da evvel Allah kaçırmayız. Ama bu tür spekülatörlere de aldanmayın, bu cambazlara aldanmayın. Gerekirse ihbarda bulunun. Bunların üzerine üzerine gideceğiz. Her türlü oyunların içine girenlere milletçe hep beraber hesabını sormak zorundayız" diye seslendi."

NEZLE OLMAYIZ: Erdoğan, Türkiye ekonomisinin 5.5 yılda yaşadığı onca olumsuzluğa rağmen, büyümeye, gelişmeye devam ettiğini söylerken, şunları dile getirdi: "Türkiye ekonomisi öyle artık rüzgardan nem kapan, birileri hapşırınca nezle olan bir ekonomi değildir. Yapısal reformları gerçekleştirdik, gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Mali reformlar gerçekleştirdik, gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bankacılık sektörünü, mali sektörü sağlam temeller üzerinde inşa eden reformlar yaptık. Sosyal Güvenlik Yasasını çıkardık. Nasıl engellemeler yapıldığını gördünüz. Adeta bu noktada, sosyal devlet noktasında bir devrim gerçekleştirildi."

DURUŞUMUZU MUHAFAZA ETTİKÇE: "Biz işimizi yapacağız. Biz iş üreteceğiz" diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Türkiye’nin geleceği aydınlık, bundan hiç endişeniz olmasın, önü açık. Bundan hiç kuşkunuz olmasın, tereddütünüz olmasın. Yeter ki millet olarak, sivil toplum örgütleri olarak, işçi işveren örgütleri olarak kazanımlarımıza sahip çıkalım. Yeter ki demokrasi konusundaki hassasiyetimizi, umudumuzu, hayallerimizi yitirmeyelim. İnanın bu kararlı duruşu, bu cesur duruşu bu sağlam duruşu muhafaza ettiğimiz sürece, çözemeyeceğimiz sorun yoktur."

Güven ve istikrarı zedeleyeni tarih de millet de affetmez

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, verilen inşaat ruhsat, satılan otomobil ve buzdolabı sayısı ve toplam kredi miktarındaki artışla, takipteki kredilerdeki gerilemeyi örnek göstererek, bunların "güven ve istikrar"ın işareti olduğunu söyledi. Türkiye ekonomisinde her 2-3 yılda bir kriz yaşanan dönemlerin geride bırakıldığını, kriz kelimesinin lugattan çıkarıldığını söyleyen Erdoğan, "Eğer bu güveni zedelerseniz, bu istikrarı zedelerseniz tarih de bu zedeleyenleri affetmez, millet de affetmez" dedi. Erdoğan, "Türkiye’nin zor elde ettiği, ağır bedellerin ardından elde ettiği istikrarı korumak noktasında son derece kararlı ve sağlam duracağız. Türkiye’nin yakaladığı bu kalkınma ivmesinden, bu ilerleme bu büyüme ivmesinden geri dönüş asla olamayacaktır" dedi.

Sanal gerilim çıkarınca yatırımcı tereddüt ediyor

TÜRKİYE’de umut verici gelişmeler yaşandığını belirten Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu: "Bunu bozduğunuz anda, tereddütler, soru işaretleri oluşturduğunuz anda, sanal gerilimler çıkardığınız anda gayet tabiidir ki özel sektör yatırım konusunda tereddüt etmeye başlıyor. Hatta sadece özel sektör değil, ekonominin tüm aktörleri bir tereddüt içine giriyor ve harcamaları kısıyor. İyimser bakışn ekonomi noktasında hayati derecede önemli."

Bolat koltuğunu Vardan’a teslim etti

MÜSİAD’da 15 yıldır MÜSİAD’da görev yapan ve son 4 yıldır Genel Başkanlık koltuğunda oturan Ömer Bolat, görevini Başkan Yardımcısı Ömer Cihad Vardan’a teslim etti. MÜSİAD’ın bundan sonraki çalışmalarına aynı görüş ve tempoyla devam edeceklerini söyleyen Cihad Vardan, "Genelde ülkemizin ve özelde de üyelerimizin gelişmesine yönelik olarak bugüne kadar gerçekleştirmiş olduğumuz faaliyetlerimizi sürdüreceğiz" dedi. Meclis Başkanı Köksal Toptan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra 8 bakanın katıldığı genel kurulunda konuşan Bolat, "Alacağına şahin, borcuna güvercin olan maliyenin, uzun süredir biriken tedarikçilere ve müteahhitlere olan kamu borçlarını ödemelerini yapması piyasalarda cansuyu etkisi yapacaktır" dedi.

 





 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol