More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  28 Nisan Ekonomi Haberleri 16.03.2025 22:56 (UTC)
   
 

 KKT Enflasyona direnen sektörlere Rekabet incelemesi başlıyor

Rekabet Kurulu Başkanı Nurettin Kaldırımcı, fiyatların beklenin üzerinde arttığı sektörlerde sistemli inceleme yapacaklarını söyledi.

Kaldırımcı, OYAK ve benzer bazı kamusal kurumlara önceden sağlanmış rekabete aykırı avantajların da kalkacağını açıkladı.

REKABET Kurulu (RK) Başkanı Nurettin Kaldırımcı, yakın gelecekte kendilerine çok şikayet gelen bazı konularda inceleme yapacaklarını açıklayarak, bunların başında enflasyona direnen bazı sektör ve pazarların geldiğini söyledi. Merkez Bankası, TÜİK, DPT gibi kuruluşlar ile bu konuda diyalog ve işbirliğine gideceklerini söyleyen Kaldırımcı, "Maliyetlerin yüksek olduğu, dolayısıyla fiyatların da beklenenin üzerinde arttığı sektörlere, ürün pazarlarına dönük önümüzdeki dönemde kurumumuz bünyesinde sistematik çalışmalar yapılacaktır" diye konuştu. Kaldırımcı RK Başkanlığı’na seçildikten sonra ilk kez basının karşısına çıkarak, Ekonomi Muhabirleri Derneği üyeleri (EMD) ile sohbet toplantısı düzenledi. Kaldırımcı, OYAK ve buna benzer bazı kurumlara önceden sağlanmış rekabete aykırı kamu avantajlarının kalkacağını söyledi. Kamudaki vakıf-yardımlaşma kuruluşlarının rekabete aykırı durumlarının bir vaka olduğunu söyleyen Kaldırımcı, şöyle dedi: "Bu yapı böyle gitmeyecek. Bazı gruplar kamu imkanlarını şimdiye kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemlerde bu kadar rahat kullanmayacak. Ya kamu otoritesi, ya siyasi irade müdahale edecek ya da kamuoyu, böyle bir yapı ve işleyişi artık uygun görmeyecektir. Toplumsal tepki olacaktır, sivil toplum güçlenecektir."

PİRİNÇ MESAİSİ: Pirinç konusunu izlediklerini kaydeden Kaldırımcı şu değerlendirmede bulundu: "Şüphesiz olan biten her şeyin farkındayız. Ama biz durduk yerde ani çıkışlar, ani inişler için müdahil olmak gibi bir acelecilik içinde olamayız. Teşebbüslerin ilgili piyasaların rekabetçi ve güvenilir bir ortamda çalışmaları esastır. Bunların dışına çıkıldığı, örgütlü olduğunu hissettiğimiz anda, öyle bir riskin varlığı durumunda resen ön araştırma, soruşturma açma gibi bir yetkiye sahibiz. Pirinç ve diğer gıda maddeleri dolayısıyla da kurumumuzda yoğun bir mesai sarfedilmektedir, bunu söyleyebilirim."

ELEKTRİKTE AYRIM: Elektrik Piyasası Kanunu’nu değiştiren tasarıya, dağıtım ve üretim şirketlerinin hukuken ayrışmasına dönük madde eklenmesini talep ettiklerini de açıklayan RK Başkanı şu bilgiyi verdi: "2011 ya da 2012 olarak belirlenecek geçiş dönemi sonunda hukuken ayrışmaya gidilmesini istiyoruz. Perakendecilik, dağıtım, üretim yapan firmaların hukuken ayrışmasını, ayrı tüzel kişilikler içinde örgütlenmesini istiyoruz."

FT: Türkiye-AB yakınlaşması tarafların yararına

İngiltere'de yayımlanan günlük ekonomi ve siyaset gazetesi Financial Times, AB ile Türkiye arasındaki yakınlaşmanın her iki tarafın da çıkarına olduğunu yazdı.

Gazetenin yorum sayfalarında yer alan John Tornhill imzalı, "Türkiye'nin Avrupa Umutlarına Darbe Vurmanın Tehlikeleri” başlıklı yazıda, "AB'nin son 50 yılda istikrar ihraç etmekte büyük başarı kaydettiği, AB'ye üyelik amacının İspanya ve Portekiz'in faşist diktatörlüklerden kurtulmasına yardımcı olduğu" belirtildi.

"Birliğin pek çok orta ve Doğu Avrupa ülkesinin dönüşüm sürecinde de etkili olduğu" belirtilen yazıda, "AB'nin sihirli iksiri Avrupa içinde aynı istikrar ve kabulü yaşamak için can atan Türkiye için neden etkili olmasın?" ifadesi kullanıldı.
"Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olan çevrelerin ülkenin çok büyük, çok fakir ve Avrupa'ya çok yabancı olduğu görüşlerini savunduğuna" dikkat çekilen yazıda, bu çevrelerin Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkarken ortaya koydukları diğer görüşlere de yer verildi.

"Türkiye AB'nin katı üyelik kriterlerini yerine getirse bile bütçe gerekçeleri nedeniyle 2014 yılından önce ülkenin Birliğe üyeliğinin mümkün olmadığı" ifade edilen yazıda, "o tarihe kadar AB içindeki kamuoyu görüşlerinin değişebileceği ve Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin görevinden ayrılabileceği" kaydedildi.

Yazıda, "O tarihe gelindiğinde zaten belki Türk halkının kendisi, AB'ye tam üyeliğin politik egemenliklerinin ziyadesiyle sulandırılması anlamına geleceği sonucuna varabilecek" ifadesi kullanıldı. Yazıda, "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son seçimden bu yana reform sürecini sürdürmekte başarısız olduğu ve daha ziyade yargıyla bir bilek güreşi içine hapsolup kaldığı" öne sürüldü. Yazıda, "Türkiye'nin AB'nin demokratik normlarına ulaşmak için önünde daha alması gereken uzun bir mesafe bulunduğu" da savunuldu.

Yazının son bölümünde de "büyük belirsizliklere rağmen AB ile Türkiye arasındaki yakınlaşmanın her iki tarafın da çıkarına olduğu” vurgulandı.

"Türkiye'nin üyelik sürecinin engellenmesinin aptalca olacağı" ifade edilen yazıda, "AB'nin sihirli iksirinin zehre dönüştürülmemesi ve yaratılan istikrarın bozulmasının önlenmesi gerektiği" kaydedildi.

İstikrarın kıymetini bilelim

 

AKP Manisa Milletvekili ve TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, bugün Manisa’da vergi rekortmenlerinin açıklandığı törene katıldı. Törende konuşan Arınç, ekonomik gidişatın iyi olduğunu savunarak, “Dünyanın içinde bulunduğu global ekonomik krizden Türkiye çok daha az etkileniyorsa, bu ekonomik istikrarın olduğunu gösterir. Hükümet olarak, muhalefet olarak, başka kurum ve kuruluşlar olarak siyasi ve ekonomik istikrarın önemini ve kıymetini hep birlikte bilelim” dedi.

Manisa Vergi Dairesi Başkanlığı, 2007 yılı kurumlar ve gelir vergisi rekortmenleri için ödül töreni düzenledi. Törende gelir vergisi ve kurumlar vergisinde ilk 20’ye girenlere plaket verildi. Ayrıca ‘Ülkemi Seviyorum Belgemi Alıyorum’ kampanyasında ödül kazanan öğrencilere de bisiklet, bilgisayar fotoğraf makinesi dağıtıldı.

Törene katılan AKP Manisa Milletvekili ve TBMM eski Başkanı Bülent Arınç, Türkiye’de global krize rağmen ekonominin bozulmamasının istikrarın sonucu olduğunu öne sürdü. Ekonominin yolunda gitmesi için siyasi ve ekonomik istikrara ihtiyacımız duyulduğunu belirten Arınç, şunları söyledi:

“Bunların birinin ölümü diğerinin de ölümü demektir. Çalkantılar olmasın, işler normalleşsin, halk iradesi doğrudan sandığa yansısın. Amacımız budur. Çalkantılar, acabalar, korkulardan en çok etkilenen ekonomidir. Onun bunun tavırlarıyla, eylemleriyle, çıkardıkları gürültülerle bir ülkede ekonomi sarsılıyorsa, o ülkede istikrardan bahsedemezsiniz. Dünyanın içinde bulunduğu global ekonomik krizden, Türkiye çok daha az etkileniyorsa, bu ekonomik istikrarın olduğunu gösterir. Hükümet olarak, muhalefet olarak, başka kurum ve kuruluşlar olarak siyasi ve ekonomik istikrarın önemini ve kıymetini hep birlikte bilelim. Ne olur bu istikrarı bozacak davranış ve tavırlar içinde olmayalım. Hassas dengeleri bozmayalım.”

Bülent Arınç, Türkiye’ye son yıllarda giren yabancı sermayedeki artışın ülkeye duyulan güvenden kaynaklandığını da savundu.
Daha sonra gelirler vergisi ve kurumlar vergisinde ilk 20’ye girenlere plaketleri verildi. Bülent Arınç, kurumlar vergisinde ilk üçe giren Soma Ege Linyit İşletmesi, Polinas A.Ş., Tırsan Kardan A,Ş'nin plaketlerini firma temsilcilerine verdi. Kurumlar vergisi ve gelir vergisinde ilk 20 sırada yer alan diğer vergi mükelleflerine de Vali Refik Arslan Öztürk, Belediye Başkanı Bülent Kar, MHP Manisa Milletvekili Erkan Akça, Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Sait Gürlek, plaketlerini verdi.

2 bin KOBİ'ye 150 milyon YTL'lik faiz desteği

KOSGEB, 1000+1000 KOBİ Yatırım Destekleme Programı ile 2 bin küçük ve orta ölçekli imalat sanayi işletmesine toplam 150 milyon YTL’lik “kredi faiz desteği” verecek

Program; orta, yüksek ve ileri teknoloji ile orta-düşük ve düşük teknoloji sektörlerinde olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. KOBİ'lerin kullanacağı kredinin faizinin KOSGEB tarafından karşılanması şeklindeki destek ile 5 bin kişiye istihdam yaratılması hedefleniyor. Kredinin yüzde 40’ını oluşturan 400 milyon YTL’si Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve diğer kalkınma öncelikli yörelerde kullanılacak. 1 Mayıs’ta başlayacak başvurular, 30 gün sürecek. Başvurular KOSGEB’in internet sitesinden yapılacak.

1000+1000 KOBİ Yatırım Destekleme Programı’nı tanıtan Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, programın OECD sektör sınıflamasına uygun hazırlandığını belirterek, faiz destek kredisinin orta yüksek ve ileri teknoloji ile orta-düşük ve düşük teknoloji sektörlerinde kullanılacağını söyledi. KOBİ’lere nakit kredi ödemesi yapılmayacağını dile getiren Çağlayan, toplam 2 bin KOBİ’nin makine teçhizat alımı yoluyla gerçekleştirecekleri yatırımlarının destekleneceği söyledi.

20 MİLYON YTL’LİK İHRACAT, MARKALAŞMA KREDİSİYLE DESTEK 170 MİLYON’A ÇIKACAK

Orta yüksek ve ileri teknoloji sektörlerinde bulunan bin KOBİ’ye işletme başına 100 bin YTL’lik, orta-düşük ve düşük teknoloji bulunan bin KOBİ’ye ise işletme başına 50 bin YTL’lik kredi faiz desteği verileceğini açıklayan Çağlayan, toplam 150 milyon YTL’lik faiz desteği verileceğini kaydetti. Çağlayan, “Ayrıca, bu modelde talep edildiği taktirde işletme başına 10 bin YTL’lik ihracat, teknoloji, kalite, markalaşma gibi alanlarda hibe olarak 2 bin KOBİ’ye 20 milyon destek sağlanacak. Böylece, verilecek destek miktarı 170 milyona çıkacak” dedi.

1 MİLYAR YTL’LİK KREDİ HACMİ YARATILACAK

Kredide bire 6 oranı uygulanacağının altını çizen Çağlayan, faiz desteği ile 1 milyar YTL’lik kredi hacmi yaratılacağını kaydetti. Kredinin 18 ile 24 ay vadeli sıfır faiz olacağını dile getiren Çağlayan, şöyle konuştu:

“Faiz desteğinin yüzde 20’si 1-9 çalışanı olan ve yıllık net satış hasılatı 1 milyon YTL’yi aşmayan mikro ölçekli işletmelerde, yüzde 50’si 10-49 çalışanı olan ve yıllık net satış hasılatı 5 milyon YTL’yi aşmayan küçük ölçekli işletmelerde, yüzde 30’u da 50-249 çalışanı olan ve yıllık net satış hasılatı 25 milyon YTL’yi aşmayan orta ölçekli işletmelerde kullandırılacak.”

“KALKINMADA ÖNCELİKLİ BÖLGELERDE POZİTİF AYRIMCILIK YAPTIK”

Çağlayan, program kredisinin yüzde 40’ını oluşturan yaklaşık 400 milyon YTL’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve diğer kalkınmada öncelikli yörelerde yer alan KOBİ’lere kullandırılacağını söyledi. Kalkınmada öncelikli bölgelere özel imkanlar sağladıklarının altını çizen Çağlayan, bir anlamda pozitif ayrımcılık yaptıklarını söyledi. İstihdam sorunu olan illerde emek yoğun, istihdam artırıcı sektörlere öncelik verdiklerini vurgulayan Çağlayan, 2 bin KOBİ’nin 900’ünün kalkınmada öncelikli yörelerde olacağını ifade etti.

KREDİ GARANTİ FONU GARANTÖR OLACAK

Kredi kullandırılacak KOBİ’lerin teminat yetersizliği durumunda Kredi Garanti Fonu A.Ş. tarafından garantörlük imkanı da sağlanacağının altını çizen Çağlayan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Orta ileri teknoloji sektöründe yer alanlar 3 yeni istihdam sağlamak zorundalar. Bu üç yeni istihdamın ikisi meslek lisesi, meslek yüksek okulu, üniversite mezunu veya doktora yapanlardan seçilecek. Orta-düşük teknoloji sektörlerde de 2 yeni istihdam yaratılacak, biri de mesleki eğitim görmüş olacak. Böylece, program kapsamında toplam 5 bin yeni istihdam yaratılacak. Yeni istihdam edilecekler kredi vadesi boyunca çıkarılamayacak. Ücretlerinin, SSK ve vergi ödemeleri düzenli olarak yapılacak. Koşullara uymayan KOBİ’lere temerrüt faizi uygulanacak”

BAŞVURULAR 1 MAYIS’TA BAŞLAYACAK

Destek modelinde ilk kez teklif çağrısı yöntemini kullanacaklarını belirten Çağlayan, bu model sayesinde KOBİ’lerin proje mantığını kavrayacaklarını kaydetti. Çağlayan, 1 Mayıs’tan başlamak üzere 30 günlük başvuru süresi verdiklerinin altını çizerek, başvuruların internet üzerinden yapılacağını söyledi. Bu programla kamu bankaları eliyle yürütülen KOSGEB destek programlarının ilk kez özel bankalara açıldığına dikkat çeken Çağlayan, “Ziraat Bankası, HalkBank’ın yanı sıra İş Bankası, Yapı Kredi Bankası, Garanti Bankası, Türk Ekonomi Bankası ve Alternatifbank aracılığı ile destek vereceğiz” diye konuştu.

DEVLET TOPLAM YAKLAŞIK 190 MİLYON YTL GELİR ELDE EDECEK

5 bin kişiye yaratılan istihdam sonrasında devletin SSK ve gelir vergisi ödemelerinden 40 milyon YTL’lik gelir elde edeceğinin altını çizen Çağlayan, makine ve teçhizat alımında da kullanılacağından 100-150 milyon YTL’lik KDV’nin de devlete kazandırılacağını dile getirdi. Yerli makine sanayisinin de gelişeceğini vurgulayan Çağlayan, ayrıca programın ekonomiye yeni ve taze bir dinamizm kazandıracağının belirtti. Çağlayan, piyasaların ihtiyacı olan yeni likidite enjekte etmiş
olacağını ifade etti.

Şanghay’ın 24 saat yaşayan modern semti, Cennet ve Dünya

Günün birinde yolunuz Çin’in en modern kenti Şanghay’a düşerse, merkezdeki gökdelenlerin arasında dolaşmaktan yorulup eski kent dokusunu görmek isterseniz Şintiendi’ye (Xin Tian Di) uğrayın. İsmi Cennet ve Dünya anlamına gelen semtin, sömürge günlerinden kalan iki katlı binaları özenle korunmuş.

İstanbul’un Ortaköy’üne benziyor. Lüks restoran, kafe ve barların, ünlü markaların arasında geçmişin izlerini keşfedeceksiniz.
Çin’in resmi başkenti Pekin’se, ekonomi başkenti de Şanghay. Şanghay’a gelenler, henüz 200 yıl öncesine kadar küçük bir balıkçı köyü olduğunu söylediğimde çok şaşırıyor. Zamanın Batılıları ne zaman Çin’in zenginliklerini sonuna kadar kullanabileceğini keşfetmiş, o zaman yerleşmek için en iyi mekán olan Şanghay’ı seçmiş. Karayoluyla yolculukların zor olduğu bir çağda, deniz kıyısındaki şehir iklimi, ulaşımı, lojistik imkanları açısından ideal tercihti. Çin’in kötü günlerine tanık oldu. Afyon bağımlılığı, Boxer ayaklanmasının bastırılması, Japon işgali... Günümüzde ise Çin’in aynası. Şanghay Belediye Başkanı, Çin Cumhurbaşkanı kadar prestijli. 200 yılda yavaş yavaş gelişen Şanghay, son 20 yılda bir dünya metropolüne dönüştü. Kent halkı geçmişten bu yana yabancılara alışık. Çin’in tüm kentlerinde turistler ilgi çekerken, bu kentte kimse dönüp bakmaz. Hong Kong gibi rahat gezersiniz kenti.

ŞİNTİENDİ’NİN SLOGANI: DÜN YARINLA BULUŞUYOR

Tarihin garip cilvesi, ülkede sömürgeciliğe son verip Çin Halk Cumhuriyeti’nin temellerini atan Çin Komünist Partisi de bu şehirde, bir balıkçı teknesinde kurulmuştu. ÇKP ilk parti kongresini de Şanghay’da yaptı. Şimdilerde bu kongrenin yapıldığı semt, şehrin kalbi ve en lüks bölgesi. Bir açıkhava müzesini andırıyor, kongrenin yapıldığı salon halka açık. Şintiendi, tıpkı İstanbul’un Ortaköy’ü gibi. Biraz daha geniş alana yayılmış ve çevrede klasik Şanghay-Yabancı mimarisi hakim. Modern mimarinin bulunduğu bir bölgeyi de içeriyor. Çinliler burada kıskanılacak bir mekán yaratmış. Adı Türkçe okunuşuyla Şintiendi (Latin harfleriyle yazılışıysa Xin Tian Di) ve anlamı "Cennet ve Dünya" demek.

Semti değerli yapan nedenlerden biri de artık Şanghay’da çok az kalan 1-2 katlı yapıları. Rengi Pekin klasik mimarisinin de etkin olduğu gri briketler. Şintiendi’de Şanghay’ın yüksek binalarının arasında nefes alınıyor. Bu özelliğiyle, dev Şanghay kentinde en ilgi çekici mekan. Tüm taksi şoförlerinin biliyor. Sokakları sadece yayalara açık. Semt eski yerleşim ve yeni yerleşim olarak ikiye ayrılıyor. İki bölgenin arasından küçük bir cadde geçiyor.

Çekiciliğinden ötürü Şintiendi için birçok slogan da türetilmiş "Dün, Yarın’la Şanghay’da Bugün karşılaşıyor" gibi...

ESKİ BİR ŞANGHAY EVİNİ MERAK EDİYORSANIZ

Pekin’e gelenler bilir. Gezmedilerse bile mutlaka duymuşlardır; kentin eski yerleşim yerlerine "hutong" deniyor. Benzeri bir yerleşim ise Şanghay’da var ve adı "longtang". Bunlar ayrı bir yazının konuları ancak Şanghay belediyesi de tıpkı Pekin’in ünlü "hutong"ları gibi "longtang"larını turizme kazandırıp para makinesine dönüştürmüş durumda. Ancak diğer bir yerleşim ise Şikumın (Shikumen) denilen anlamı "taş çerçeveli kapı" olan yerleşim türü. Şıkumınlar ise zamanında daha çok yabancıların oluşturduğu yerleşim yerlerine verilen ad. Mimarisinde Fransız ve Çin hakimiyeti var. Ama belediyeden önce özel sektör adım atmış ve bir Şikumın müzesi bile kurmuş. İşte Şintiendi’deki "Şikumın Açık Ev Müzesi" böyle bir yer. Burası eski bir Şanghay evinin nasıl olduğunu görmek isteyenler için en doğru adres. Eski, küçük bir ev müzeye dönüştürülmüş. İki katlı yapıda toplam 10 oda var. Gramafon, eski Şanghay dergileri, klasik bir Çin mutfağı, yatak odalarıyla eski filmlerden çıkmış gibi. Giriş 20 yüen (yaklaşık 3.8 YTL). Müzenin hemen karşısında "2’inci Kat Çayevi"ne uğrarsanız, keyifli bir çay tadımından sonra, üst katta açılan taş köprüden karşıya geçebilir, ücretsiz olarak müzeyi gezebilirsiniz.

ANABEL LEE’DEKİ TÜRKİYE MAVİSİ

Şintiendi semti kafe ve barlar, Çin ve dünya mutfağının sunulduğu restoranlar, çayevleri, sanatevleri, alış veriş dükkánları, sinema salonlarıyla çevrelemiş. Haliyle buranın en güzel tarafı klasik mimarinin olduğu kuzey bloğu. Uzunlamasına küçük bir meydanı var ve kışın dahi hava yağmurlu değilse oturulabiliyor. Kentin iklimi İstanbul’dan biraz daha ılıman. Buradaki kafelerde Çin’de kolay kolay bulamayacağınız güzel pastaları tadabilirsiniz. Geceleri daha hareketli ve ışıklı. Meydana bakan dükkánlardan birinde şair Poe’nun Annabel Lee’sinin adı verilmiş. Desenli mefruşat, mendil, yatak örtüleri için farklı renkler var.

Şintiendi’de hemen her ülkeden bir imgenin yansımasını görebiliyorsunuz. Türkiye’yi çağrıştıran tek şey Annabel Lee’de satılan desenlerden biri. Turkuaz mavisinin kullanıldığı desene "Türkiye Mavisi" adını vermişler.

Zen mutfağı, adından da anlaşılacağı gibi Doğu mutfağının tüm izlerini taşıyor ve son yemekler derece şık görünümlü. İsteyen yemek çubuğuyla isteyen çatal-kaşık gürültüsüyle yemeğini yiyor. Güney bloktaki caz barda konser veren grubu içeride, sıkışık mekanda dinlemek yerine, dışarıda oturarak dinlemek daha zevkli. Pekin’deki ünlü Yasak Şehir’in içindeki Starbuck’s kafe çehreye uymadığı gerekçesiyle geçen yıl kapatılmıştı (açılmasına izin neden verildiyse!) Şintiendi’de de bir Starbuck’s var (Kafe zinciri bu tür mekanları hiç kaçırmıyor, Çin’deki Türkiye’den önce açmıştı) ve çehreye uyum sağlamış, haliyle kapatılma olasılığı yok. Bu kafenin Çin açısından en güzel tarafı sigara içilmesinin yasak olması. Çok dolu değil, fiyatlar Türkiye’den daha pahalı. Paulaner hafta sonları anlaşılmaz biçimde kalabalık ve müşteriler dışarıya taşıyor.

Güney bloktaki "Yè Shanghai" Şanghay yemeklerini merak edenler için ideal seçim. Ancak Çin’in diğer eyaletlerine göre Şanghay mutfağı pek ağız tadımıza uymuyor. Şintiendi’de 100’e yakın kaliteli restoran, kafe var. Kente geldiğinizde, turist rehberlerini dikkatle inceleyin.

TAKSİCİLER NEHRİ GEÇMEYİ PEK SEVMİYOR

Çin’in diğer kentleriyle kıyaslarsanız, Şanghay’da hayat pahalılığı yüksek. Şintiendi’deki fiyatlar ise kent ortalamasının da üstünde. Bu kentin en kötü tarafı akşamları, hele ki hafta sonuysa ve bir de yağmur yağdıysa, taksi bulamamak. Bulsanız bile Pudong tarafındaysanız karşı tarafa geçmek pek kolay değil. Çünkü taksi şoförleri iki yaka arasındaki güzergaha girmeyi pek sevmiyor. Halbuki Huangpu Nehri’nin üzerindeki köprü de, iki yaka arasındaki tünel de ücretsiz.

Şintiendi’yi modern ve klasik olarak ikiye bölen Şingya (Xing Ye) Caddesi’nin hemen devamında ise Taipingçiao Gölü var. Şintiendi’nin kalabalığından kurtulup nefes almak isteyene alternatif sunuyor. Yürüme mesafesinde ve taksiye de gerek yok!

2008’de bankalar limitleri fazla zorlamamalı

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, küresel kriz koşullarının egemen olduğu 2008’in ilk çeyreğinde bankacılık sektörünün gaz kesmeden büyümeye devam ettiğini ve İş Bankası olarak biraz yavaşlama politikası içinde olduklarını belirterek, bankacılıkta yaşanan rekabete ve yabancı sermaye ilgisine yönelik önemli açıklamalarda bulundu.

Özince, “Bugün ülkemizde sermaye birikimi açısından yapılması gereken çok fazla şeyler vardır. Ve bizlerin de, devletin de yapması gereken çok şeyler var. Yağmur duasına çıkmış gibi yabancı sermaye beklemekle hiçbir yere varılamayacağını düşünmemiz lazım. Mademki biz büyük bir ülke olmak istiyoruz, mademki nüfusumuzun büyüklüğünden kendimize bazı güçler atfediyoruz ve kültürel zenginliğimizle, bugüne kadarki tarihi birikimimizle övünüyorsak, sermaye konusunda da kendi içimizde geliştirecek bir ulusal politikanın somutlaştırılması gerekir” dedi.

YABANCI SERMAYENİN BAŞIMIZ ÜSTÜNDE YERİ VAR AMA

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Özince, ANKA'nın sorularını yanıtladı. Bankacılıkta son dönemde yaşanan sermaye politikaları ve sermayedar değişiminin yararlı olduğunu, Türkiye’ye sürekli sağlıklı bir kaynak aktaracak bir mali sektör gerektiğini söyleyen Özince, “Yerli sermayedar arzusu ve kapasitesi buna yetmiyorsa mutlaka bizim devletimizin ve yetkili otoritenin uygun gördüğü yabancı sermayedarlar ülkemize gelmelidir. Başımızın üstünde de yerleri vardır. Başımızın üstünde yeri var derken de biz de onlardan böylesine kamusal bir lisansla yapılan iş için de yerli sermaye bankalardan beklediğimiz her türlü hususu bekleyeceğiz. Ancak Türkiye’nin sorunu sadece bankacılık sektöründeki yabancı sermaye artışı sorunu değildir. Türkiye’nin hemen tür alanlarda yerli sermayenin zayıf olmasıdır. Bankacılık, sigortacılık değil, sınai alanlarda da çok ciddi bir yabancı sermaye artışı söz konusu” diye konuştu.

DÜNYANIN 16. BÜYÜK EKONOMİSİ GÜÇLÜ SERMAYE İLE OLUR

Uluslararası sermayenin Türkiye’ye gelmesine karşı olmadığını vurgulayan Özince, “Ama Cumhuriyetin ilk yıllarında o günün çok kıtlık koşulları ve bilgileriyle ulusal sermaye oluşturulmaya çalışılmışsa bu anlamsız bir politika değildir. Bugünde mutlaka ulusal sermaye konusunda adım atmamız lazım. Güçlü, büyük devlet olacağım diyorsanız mutlaka kendi sermaye piyasalarınızı geliştirmelisiniz. Dünyanın 16’ıncı büyük ekonomisi olan ülkesiyiz diyen bir ülkenin buna uygun sermaye piyasası yoksa ve ülkesel servetini sermayeye tahvil edemiyorsa, sürekli suni yağmur gibi yabancı sermayeye el açıyorsa, yabancı sermaye gelsin diye yağmur duasına çıkıyorsa bu ülke ne yaptığını bilmiyor ve yaptığı işi yanlış yapıyor demektir. Her ülkenin mutlaka her alanda olduğu gibi, savunma politikası, dış politikası, kültürel politikası nasıl varsa, sermayeyle ilgili de ulusal politikası olması şarttır. Yoksa görevinizi eksik yapıyorsunuz, devlet olmanın bir parametresini ihmal ediyorsunuz demektir” şeklinde görüşünü açıkladı.

KÜRESELLEŞME ÖNÜNÜZE GELEN HER ŞEYİ YEMEK YUTMAK DEĞİLDİR

Küreselleşme sürecinin de doğru algılanması ve yorumlanmasından yana olduğunu kaydeden Ersin Özince, “Uzun lafın kısası küreselleşme böyle önünüze gelen her şeyi yutmak, önünüze ne konursa yemek değildir. Bunu dünyanın yetkin ülkeleri böyle yapmıyor. Benim gördüğüm örnek alabileceğim hiçbir ülke böyle davranmıyor. 16’ıncı büyük ekonomi isek, ilk 15 ülkenin ne yaptığına iyi bakmak lazım. Öyle tesadüfen kof bir vücutla 16’ıncı olmak hiçbir işe yaramaz. Aynı zamanda akıllı ve stratejik davranmayı bilen olmak lazım” dedi.

FELAKET ORTAMI OLASILIĞI GÖZLEMİYORUM

Ersin Özince, küresel kriz koşullarının egemen olduğu ve felaket senaryolarının tartışıldığı 2008’in ilk çeyreğiyle ilgili görüşlerini açıklarken, “Ben halen Türkiye’de bir felaket ortamı olasılığı gözlemiyorum. Ancak Türkiye’nin dünyanın içine girdiği durgunluktan etkileneceğini, bunun yanı sıra dünyanın yaşamakta olduğu finansal krizin Türkiye’yi etkileyeceğini buna ilaveten Türkiye’deki siyasi ve ekonomik zayıflamanın da işlerimizi bir miktar olumsuz etkileyeceğini ben de aynen düşünüyorum. Ancak Türkiye siyasi iklimin ve dolayısıyla ekonomik iklimin çok hızlı değişebildiği bir ülke. Bu konuda doğru adımlar ve istikrarsızlık bulutlarını hızla dağıtacak adımlar atılırsa, ki bunu biraz zor görüyorum, işleri çabuk düzeltebilir. Bilakis bu ortamı Türkiye fırsata bile çevirebilir. Bunun yapılamadığı bir senaryoda, bir de işi süratle kötüleştirecek gelişmeler de olursa, o durumda felaket olmasa da işlerin daha da zorlaşabileceğini düşünüyorum. Bu kötüleşme en fazla hangi alanda olur, en fazla enflasyon ve faiz konusunda tabi ki. Bu hasarlar da sonuçta düzeltilebilir, ama çok daha fazla emek ve zaman ister” değerlendirmesini yaptı.

BİZ YAVAŞLAMAYI TERCİH ETTİK, AŞIRI PROMOSYONDAN KAÇINIYORUZ

Özince, 2008’in ilk çeyreğinde özellikle bankacılık sektöründe büyümenin devam ettiğini, bankaların gaz kesmediklerini hatırlatarak, “Büyümenin gerçekleştiği bu süreçte kamu bankaları da dahil belli başlı bankalarımızın tavırları etkili oldu. Doğrusunu isterseniz İş Bankası olarak bu konuda biraz farklı bir siyaset içindeyiz. İncelediğinizde geçen yıldan bu yana büyümemizde biraz yavaşlama gözleyebilirsiniz. Bu eğilim muhtemelen bu yılın ilk döneminde bazı rakiplerimize göre görülebilir. Türkiye’nin geleceğinden karamsar değiliz, ama biraz daha tedbirli olmakta yarar görüyoruz. Ve tedbirsiz davranışın da ekonomiye de müşterilerimize de bir şey sağlamayacağını biliyoruz. Bu nedenle biraz fiyatlarımız arttırdık. Özellikle tüketime yönelik işlerde de aşırı promosyona gitmiyoruz” dedi.

KREDİ VE FAİZ RİSKİNİ KENDİMİZ DE TATMAK MÜŞTERİMİZE DE TATTIRMAK İSTEMİYORUZ

Özince, temkinli bir politika izleme nedenlerini ise şu sözlerle dile getirdi :

“Birincisi likidite açısından çok sağlam olmak istiyoruz. İkincisi kredi riskini de faiz riskini de ne tatmak ne de müşterilerimize tattırmak istiyoruz. Müşterilerimize şartlar değişti, faizleri yükselttik hadi ödeyin bakalım demek istemiyoruz. Onun için biraz yavaşladık. Bu bizi bir-iki dönem belki etkileyebilir ama biz maratoncuyuz. Yavaşladık derken aşırı rekabete, karsız rekabete girmiyoruz anlamında kullanıyorum. Şubeleşmede, istihdamda ve yatırımlarımızda bu politikaya bağlı bir çizgi izlemeye devam ediyoruz.”

TÜRK BANKALARININ ZARAR AÇIKLAMA LÜKSÜ YOK

"Dünya bankaları sürekli zarar açıklıyor. Sizce Türk bankaların zarar açıklama lüksü var mı?" şeklindeki soruya Özince, “Lüksleri de yok, gerek de yok. Onun için biz çok aşırı kaldıraçlı gitmeyen bir bankayız. Biraz dikkatli gitmek durumundayız. Maalesef 2007 ve 2008’de ekonomimizin hamle yapması açısından uygun geçmedi, geçmeyecek de görünüyor. Dikkatli olmakta ve ayağımızı yorganımıza göre uzatmakta fayda var. Kendi imkanlarımızı çok iyi hesaplayarak iş yapmalıyız. Kişi bazında da şirket bazında da böyle düşünmek lazım. İlla felaket senaryosu çizmeye gerek yok. Hiçbir şey kaybetmeyelim. Mümkünse bizde enflasyon 2 puan artmasın, mümkünse faiz de 2 puan artmasın. Felaket falan olmayacak, ama en ufak kötüleşmeyi dahi önlemeye çalışalım” değerlendirmesini yaptı.

DIŞ FONLAMADA ZORLUKLARA HERKES HAZIRLIKLI OLMALI

Bankaların dış fonlama konusundaki gelişmeleri değerlendiren Özince, her bankanın bu konuyu kendi politikası çerçevesinde ele alacağını, uluslararası sermayeye sahip bankaların da grup politikaları içinde davranacağına işaret ederek, “Malumun ilanı olacak ama şunu söylemeliyim ki bankacılık kesimin de reel sektörümüzün de önemli yurtdışı borçları var. Bu borçları tüm Türk borçlular olarak çok uygun fiyatlar ve vadelerle aldık. İyi ettik de aldık. Şimdi bunları aynı şartlarla, fiyat, vade ve diğer teminatlar açısından uzatamayabiliriz. Nedeni de birincisi bu borçları verenlerin durumları bozuldu. İkincisi bizim kredibilitemizde de iyileşme değil kötüleşme görünüyor. Basel II, bizim gibi ülkelerin risklerinin alınması açısından daha da sıkılaştırıldı ve sıkılaştırılacak gibi görünüyor. Dolayısıyla işlerimizi daha dikkatlice yaparak bu borçları ödeyebilmeyi ve azaltabilmeyi mümkün kılacak bir ihtiyat içinde olmak lazım. Ben Türkiye’ye gelecek yabancı fonların ve kredilerin de çok azalacağını düşünmüyorum. Nereden bakarsanız Türkiye’de kaliteli borçlular ve projeler var. Ama bir miktar fiyat artışı ve vade kısaltması ve daha selektif bir borç verme temayülü göreceğiz. Buna herkesin kendini hazırlaması gerekir. Bu süreç zaten başladı ve yaşanıyor” dedi.

İŞ BANKASI OLARAK YÜZDE 20 LER CİVARINDA BÜYÜMEYİ ÖNGÖRÜYORUZ

İş Bankası’nın küresel piyasalardaki gelişmelere rağmen, iş programında koyduğu hedefleri revize ederek azaltma, düşürme gibi bir tavır içine girmediğini belirten Özince, “Bu hedefleri her an yeniden değerlendiririz ve gerekirse revize de ederiz. Eğer işler çok iyi gider ve mucize olur da işler patlarsa hedefleri yeniden değiştiririz. Ancak öngörümüz her iş alanında reel anlamda büyümektir. Reel derken en azından yüzde 20’ler civarında ve bazı kalemlerde yüzde 20’ye yakın büyüme sağlayabilmeyi ümit ediyoruz. İş Bankası özelinde en önemli gelişme karlılık olmaya devam eder. Çünkü biz sürekli serbest sermayemizi ve gelir getiren aktiflerimizi iyileştirmeye devam ediyoruz” diye konuştu.

SEKTÖRDEKİ KARSIZ REKABETTEN ÜZÜNTÜ DUYUYORUM

2008’de genelde karlı bir yıl geçirmeyi hedeflediklerini kaydeden Özince “ Pazar payımızı da genel itibariyle korumayı öngörüyoruz. Korumak dememin nedeni sektörde halen çok randımansız, karsız bir rekabetin olmasından duyduğum üzüntü. Örneğin bazı rakiplerimizin çok yüksek fiyatlarla kaynak topladığını, bazı rakiplerimizin de çok düşük fiyatlarla uzun vadeli krediler vermeye çalıştığını, sonra bunu komisyon ve yan unsurlarla desteklemeye yöneldiklerini izliyoruz. İş Bankası olarak bankacılığı karlı yapmak istiyoruz. Neden diye soracak olursanız, kar hırsı gözümüzü bürümüş de ondan değil. Bugün bankacılığı, bir zahmet devlet tahvili getirisi kadar karlı idare edemezsek istediğiniz kadar piyasa payı elde edin, yatırım bankası analistlerine aman işler iyi biz Türkiye’de bir pay ele geçirdik bunu büyüteceğiz deyin çok anlamlı olmayabilir. Türkiye gibi bir ülkede iş yapmanın, nakit sermaye bağlamanın alternatif maliyetlerini, imkanlarını dikkate alarak yüzde 20’ler üzerinde değerlendiremiyorsanız karlı iş yapmıyorsunuz demektir. Karlı iş yapmıyorsanız da önce sermayedarlarınızın başına sonra da vergi mükelleflerinin başına dert olursunuz” değerlendirmesinde bulundu.

LİMİTLERİ SONUNA KADAR ZORLAMAMAK LAZIM

İş Bankası’nın en önemli avantajlarından birinin bilançosunda gerek aktif gerekse pasif yönüyle tercihinin ve ağırlığının Türk Lirası olduğunun altını çizen Özince, bankalara bu konuda yaptığı uyarıları şu sözlerle özetledi:

“Aktif ve pasif yönetimi de tabi ki her bankanın kendi bileceği iş, ama Türkiye’de aşırı kaldıraçlı gidilmeyeceğini gördük. Sermaye yeterlilik rasyolarının limitine kadar dayanarak hareket etmenin doğru olmadığını gördük. Türkiye’de bankacılık yaparken, şartlar çok iyi, faizler düşecek ve bu nedenle geleceği iyi görüyoruz diye hareket etmek doğru değil. Türkiye’de bankacı kendine ne kadar güven duyarsa duysun dikkatli olmak zorundadır. Dikkatli olmak demek de korkak olmak ve yarınlar için sürekli felaket senaryoları yapmak ve buna inanmak anlamında alınmamalı. Biz İş Bankası olarak diyoruz ki hızlı büyümek hızlı küçülmek bize göre değil. Biz her zaman istikrarı tercih ederiz. Mucize yaratacağız gibi Balkanların ve Ortadoğu’nun en büyük bankası olacağız gibi yaklaşımlarımız olmaz. İtidal ve sakin davranmaktan kimseye zarar gelmez. Son söz olarak diyorum ki 2008’de limitleri zorlama konusunda oldukça dikkatli olmak lazım.”

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 92 ziyaretçi (143 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol