More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  12 Nisan Ekonomi Haberleri 16.03.2025 15:59 (UTC)
   
 

 Başbuğ, operasyonun perde arkasını anlattı


Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ, Kuzey Irak operasyonunun perde arkasını anlattı. Mehmetçiğe Ocak ve Şubat ayında 3 bin metre yükseklikte, eksi 29 derecede eğitim verildiğini belirten Başbuğ, 'Günde 2 saat uyuyup 8 gün çarpıştılar ' dedi.


İLKER BAŞBUĞ KKTC'DE

Şubat ayı içerisinde Irak'ın kuzeyine yapılan askeri harekatla ilgili detaylı bilgi veren Orgeneral Başbuğ, operasyona ilişkin kendisine yöneltilen soruların başında, “harekatta elde edilen bu üstün başarının” nelere dayandığı sorusu geldiğine işaret ederek, şunları söyledi:

“Operasyonun başarısının altında, alınan hesaplı risk yatmaktadır. Komutanlar, gerektiği zamanlarda hesaplı riskleri de alabilmelidir. Hesaplı risklerin esas itibariyle iki nedenle alınır: bölücü terör örgütü üzerinde baskın tesiri yaratarak,bölücü terör örgütüne en etkili darbeyi vurmak, operasyonu en az zayiatla tamamlamak. Bu nedenlerle operasyonun bölücü terör örgütünün en hazırlıksız olduğu, beklemediği zaman ve yerde icra edilmesi planlanmıştır.”

OPERASYONUN PLANLAMASI

“Operasyonun ne zaman, nereye, hangi birliklerle ve ne kadar süreli olarak icra edileceğinin, aralık 2007 ayında belirlendiğini” belirten Başbuğ, “Bu belirleme tamamen kendi istihbarat birimlerimizin elde ettiği bilgilere dayalı olarak yapılmıştır. Operasyonun icrası sürecinde kendi istihbarat vasıtalarımızın ve ABD istihbarat vasıtalarının elde ettikleri bilgiler kullanılmıştır” dedi.

Operasyona katılacak birliklerin, ocak ve şubat ayları boyunca operasyona yönelik eğitim ve hazırlık yaptığını ifade ederek, “Hesaplı risklerin alındığı operasyonlarda en küçük noksanlık veya hata kabul edilemez' diyen Başbuğ, meteorolojik şartların zorluğu ve değişkenliğinin en büyük risk olduğunu, bu riskin, ancak bu risklere karşı en mükemmel eğitimi almış ve en mükemmel teçhizatla donatılmış birlikler tarafından alınabileceğini vurguladı.

3000 METREDE EKSİ 29 DERECE EĞİTİM

Birliklerin 3000 metre yükseklikte, eksi 29 dereceye varan hava şartlarında sürekli eğitim yaptığını kaydeden Başbuğ, şöyle devam etti:

“Personelin fiziki dayanıklılığının artırılması eğitimine de özel önem verilmiştir. Verilen bu eğitim sayesinde, personel 40 kilograma varan yükleriyle üstün hareket yeteneği kazanmış, yine bu eğitim sayesinde bazı birliklerimiz, operasyon boyunca yani 8 gün ve gece süresince toplam sadece 16-17 saat uyuma ve dinlenme ile görevlerini aksaksız ve mükemmel şekilde yerine getirebilmişlerdir.”

“BU BİRAZ DA MUCİZEDİR...”

Bu eğitim sayesinde, birliklerin bu zor operasyonu hiçbir idari zayiat vermeden tamamlayabildiğini belirten Başbuğ, “Aslında bu biraz da mucizedir. Bundan şu sonuç çıkmaktadır; gerçek şartlarda mükemmel eğitim almış birliklerin yenemeyeceği hiç bir zorluk yoktur. Başarıda elbette birliklerin sahip oldukları teçhizat ve kullanılan teknolojik imkanlar da önemli rol oynamıştır” dedi.

Elde edilen başarının sadece bu faktörlere bağlı olmadığını vurgulayan Başbuğ, şunları söyledi:

“Diğer temel faktörler ise; Türk Silahlı Kuvvetlerini, dünyanın en önde gelen ordularının başında yapan değerlerdir. Bunlar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin üstün disipline sahip oluşu, en küçük rütbelisinden en büyüğüne kadar kendilerine verilen görevlere yürekten bağlı olmaları ve başarıdan başka hiçbir şeyi düşünmemeleri, komutanlarının üstün liderlik niteliklerine sahip olmasıdır.”

Orgeneral Başbuğ, “operasyonun esas itibariyle üç komando tugayı tarafından, büyük ölçüde gece süresince ve tamamen yaya olarak ve özel taktikler uygulanarak icra edildiğini” kaydetti.

“Operasyon birliklerinin, kışlalarından büyük bir gizlilik içerisinde 21 şubat günü ileriye yanaştığını ve aynı gece de operasyonun icrasına başlanıldığını” anlatan Başbuğ, bu durumu, ne bölücü terör örgütünün ne de medyanın tespit edebildiğinin altını çizdi.

“BUGÜNE KADAR OPERASYONLARDA ELDE EDİLEN EN BÜYÜK YÜZDE

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, operasyonla ilgili olarak, şunları söyledi:

“Bu operasyon; bölücü terör örgütü üzerinde, bugüne kadar hiçbir operasyonda elde edilemeyen derecede bir baskın tesiri yaratarak; operasyon bölgesinde bulunan ve bölgeye takviye olarak gelen toplam 350'ye yakın teröristin 240'ını etkisiz hale getirerek ki bu netice yüzde olarak bölgedeki teröristlerin yüzde 70'inin etkisiz hale getirilmesidir, bu da bugüne kadar operasyonlarda elde edilen en büyük yüzdedir. Bölücü terör örgütü unsurlarına unutamayacağı bir darbe vurarak, derin kar ve şiddetli soğuklarda terör örgütleriyle mücadele tarihine emsalsiz bir örnek olarak geçmiştir. Bu operasyonu icra edenlerle Türk ulusu ve Türk ulusunun dostları gurur ve sevinç duymalıdır. Farklı tarafta ve düşüncede olanlarınsa endişe duymasından tabii bir şey olamaz.”

TERÖR ÖRGÜTÜNE DIŞARIDAN DESTEK

Türkiye'nin 1984 yılından beri bölücü terör örgütünün yarattığı terör tehdidi altında, terör olaylarıyla iç içe yaşayan bir ülke olduğunu belirten İlker Başbuğ, “Bir ülkedeki terör örgütünün, dışarıdan destek almadan varlığını devam ettirmesi olanaksızdır” dedi.

Orgeneral Başbuğ, şunları kaydetti: “Bölücü terör örgütüne destek veren bazı ülkeleri, bugüne kadar birçok kez uyardık. Uyardığımız tüm ülkeler, dolaylı veya dolaysız bir şekilde terör örgütüne destek vermeye devam ettiler. Örneğin, Kıbrıs'ın güneyinde bulunan bazı bölücü terör örgütü destekçileri tarafından, örgütün dağ kadrosuna eleman temin edildiği ve örgüte maddi destek sağlandığı da bilinmektedir.”

TOPYEKÜN MÜCADELE

Terörle mücadele faaliyetlerinin, devlet tarafından ve topyekün şekilde yürütülmesi gerekliliği üzerine duran Orgeneral Başbuğ, şöyle dedi:

“Esas itibariyle güvenlik, ekonomi, sosyo-kültürel (eğitim ve sağlık dahil), psikolojik harekat ve uluslararası alanda, birbirleriyle paralel ve eş zamanlı olarak yürütülmelidir. Çünkü bu faaliyetler birbirini tamamlamaktadır. Faaliyetlerin bu şekilde etkin yürütülmesi, terörle mücadelenin sürecini kısaltır.

Devlet tarafından yürütülecek bu topyekün mücadelenin ana hedefi; örgüte ve destekleyicilerine terörle istedikleri hedeflere ulaşamayacaklarını göstererek, diğer bir deyişle onların başarı umutlarının yok edilmesidir.

Örgütün başarı umutlarının ayakta kalmasına yardımcı olacak davranış ve sözler, terörle mücadelede yapılabilecek en büyük hatadır. Bedeli daha fazla kan dökülmesidir.

Terörle mücadelede, Türk Silahlı Kuvvetleri dahil güvenlik kuvvetlerine düşen görevse teröristleri neredeyse arayıp, bulup etkisiz hale getirmektir.

Bu nedenle güvenlik kuvvetleri her fırsattan istifadeyle yurt içinde ve yurt dışında, bölücü terör örgütüne, icra edeceği operasyonlarla etkili darbeler vurmalıdır. Bir operasyonla terör örgütü tamamen etkisiz hale getirilemez.

Bölücü terör örgütüyle mücadelede güvenlik kuvvetlerinin ana hedefi ise, terör olaylarını kabul edilebilir en düşük seviyeye indirerek, terör örgütünün marjinalize edilmesidir.”

“Terör olaylarının kabul edilebilir en düşük seviyeye indirilebilmesi içinse bölücü terör örgütünün silahlı kadrosuna devamlı darbeler vurulması ve devamlı zayiat verdirilmesi” gerektiğini kaydeden İlker Başbuğ, “Bölücü terör örgütünün silahlı kadrosu etkisiz hale getirilemeden, marjinalize edilemeden, diğer alanlarda alınacak tedbirlerle terörle mücadelede bir yere varılamaz. Terörle mücadele tarihi bu durumun örnekleriyle doludur” dedi.

ÖRGÜTE KATILIM

Güvenlik kuvvetlerin örgütün silahlı kadrosunu etkisiz hale getirirken, örgüte katılım hala devam ediyorsa terörle mücadele beklenenden de uzun sürer” diyen Orgeneral Başbuğ, “Bu görev devlete düşmektedir. O halde yapılması gereken, örgüte çeşitli nedenlerle katılanların örgüte neden katıldıklarının tespiti ile buna karşı gerekli tedbirlerin alınmasıdır” ifadesini kullandı. Orgeneral Başbuğ, şunları söyledi:

“Katılımın ana nedenleri, örgütün; yaptığı propaganda faaliyetleriyle bazı kişileri kandırması ve yine bu kişilerin işsiz olmalarını istismar etmesi ve örgüte katılmaları için onları zorlamasıdır. Örgütün eline özellikle bu şekilde düşenlerin anne ve babalarının duyduğu üzüntüyü de anlıyoruz. Elbette katılımın diğer nedenleri de vardır. Örgüte katılımların engellenmesi ve kontrol altına alınması gerçekleştirilirken, aynı zamanda dağdaki teröristlerin örgütten ayrılması üzerinde de önemle durulmalıdır.”

PSİKOLOJİK MÜCADELE

“Terörle mücadelenin aslında psikolojik mücadele olduğunu, bu çerçevede, kamuoyuna ve medyaya görevler düştüğünü” ifade eden Başbuğ, şunları kaydetti:

“Kamuoyu terörle mücadelenin süreci ve özelliklerine ilişkin doğru ve açık şekilde bilgilendirilmeli ve yetkililerce bilinçsiz yapılan açıklamalarla gerçek dışı beklentilerin içine de sokulmamalıdır.

Terörle mücadele bir süreçtir. Bu süreç zor bir süreçtir. Bu süreç acılıdır. Bu süreç sabır ister, kararlılık ister. Bu mücadelede hiçbir zaman karamsarlığa yer yoktur. Karamsar düşüncelerin ifadesi, örgüte yardımla eş anlamlıdır.

Bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyse bir silahlı mücadeledir. Bu mücadelede görev alan komutanlara düşen temel görev, bu mücadelenin en az zayiatla yürütülmesidir.”

"Rüşveti alan da veren de mel'undur"

CHP lideri Deniz Baykal; İzmir Gaziemir, Aliağa metro istasyonları açılışında Başbakan Erdoğan'a yönelik sert açıklamalarda bulundu.


CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP'ye yöneltilen “uzlaşın” çağrılarıyla ilgili “Biz cumhuriyetin temellerine, anayasamıza, Atatürk'e ihanet ederek, hiç kimseyle yapay, sahte, yılışık ilişki içine girmeyiz” dedi.

Baykal, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen bazı yatırımların açılışını gerçekleştirmek üzere geldiği İzmir'de, Adnan Menderes Havalimanı yakınlarındaki İsabey Çiftliğinde partililerle bir araya geldi, CHP'li ilçe belediye başkanlarıyla toplantı yaptı.

Daha sonra İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan Sarnıç ve Gaziemir alt geçitlerinin açılış törenine katılan Baykal, burada yaptığı konuşmada, CHP'ye yöneltilen “uzlaşın” çağrılarını değerlendirdi.

AK Parti hükümetinin 5.5 yıllık dönemde ülkenin temellerini sarstığını, bunun sonuçlarının yeni yeni görülmeye başlandığını ileri süren Baykal, ortaya çıkan büyük sıkıntılara kendilerinin de üzüldüğünü ifade etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, kendilerine “uzlaşalım” dediğini dile getiren Baykal, ancak bir memlekette uzlaşmanın temelinin anayasa olduğunu, herkesin bu çerçevede bir araya gelmek durumunda olduğunu belirtti.

Anayasaya göre, herkesin kardeş ve eşit olduğunu, kimsenin mezhebine, inancına, dinine göre ayrılamayacağını vurgulayan Baykal, bir ülkede insanların bir yerlere gelmesinin yolunun, inancı, mezhebi değil, aklı, fikri ve hizmet kabiliyeti olması gerektiğini kaydetti.

Türkiye'de son dönemde bunun tersi bir tablo bulunduğunu, inancın siyasete karıştırılmak istendiğini öne süren Baykal, şöyle konuştu:

“Şimdi uzlaşma deniyor. Yahu sen benimle uzlaşmayı bırak, Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasası ile uzlaş. Sen, Deniz Baykal ile CHP ile uzlaşmayı bırak, önce bu devletin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile uzlaş. Atatürk ile anayasayla kavga edeceksin, sonra bize diyeceksin ki 'Hadi el sıkış Deniz Baykal, CHP. Bu işi kapatıverin'. Böyle bir şey olabilir mi? Biz cumhuriyetin temellerine, anayasamıza, Atatürk'e ihanet ederek, hiç kimseyle yapay, sahte, yılışık ilişki içine girmeyiz. Sen gitmişsin, Amerika ile uzlaşmışsın, ama bizim cumhuriyetimizle uzlaşmaya gerek duymuyorsun. Böyle bir şey olmaz.”

Baykal, “Türkiye'nin siyaset ve ekonomide ciddi sıkıntılar yaşadığı bir dönemde, Başbakan Erdoğan'ın tek derdinin Deniz Baykal ve CHP olduğunu” savundu.

Başbakan Erdoğan'ın geçen hafta yaptığı bir konuşmada, 30 yıl öncesinden bir olay anlatarak, “mazot alırken rüşvet verdiğini” anlattığını anımsatan Baykal, şunları kaydetti:

“30 yıl önce rüşvet verdiği için şimdi Deniz Baykal'ı suçlamaya çalışıyor. Eğer senin tıynetinde rüşvet vermek varsa, Deniz Baykal sana ne yapsın? Rüşvet vermek de almak da hem hukuken, hem ahlaken aynı konumdadır.

'Ben rüşvet verdim' dediğin tıynetinin gereğini yap. Başbakan, zaman zaman söyler, 'Bazılarının gözleri var görmezler...' falan diye. Şimdi ben de diyorum ki, gözün varsa gör, kulağın varsa duy, kalbin varsa anla, rüşveti veren de alan da melundur. Melun, lanetli demektir, yani lanetlenmiştir.”

HUBUBAT FİYATLARINDAKİ ARTIŞ

Ülkenin ekonomik gidişatının iyi durumda olmadığını, bunun da sonuçlarının ortaya çıkmaya başladığını iddia eden Baykal, hububat fiyatlarındaki yükselişi değerlendirildi.

Hükümetin uyguladığı yanlış tarım politikaları sonucu, çiftçiye desteklemelerin zamanında verilmediğini, yeteri kadar katkı yapılmadığını ve ithalatın da zamanında yapılamadığını savunan Baykal, “Toprak Mahsulleri Ofisi elindeki stokları eşe dosta peşkeş çekti, dağıttı. Şimdi pirinç, bulgur, bakliyat fiyatları hepsi patladı. Bu tamamen yanlış bir ekonomi politikası götürmenin sonucu ortaya çıktı” diye konuştu.

Hükümetin kendisine sunulan halk desteğini, tek parti iktidarının avantajlarını kullanamadığını, vatandaşın istikrar ve uyum yönündeki beklentilerini karşılamak bir yana ülkenin her noktada yeni sorunlarla karşılaştığını ileri süren Baykal, “Türkiye'de istikrar değil, gerginlik, çatışma, kaygı varsa bunun sorumlusu, ülkenin kaderi eline emanet edilmiş insanlardır” dedi.

“ABD İLE UZLAŞMAYI BİLİYORSUN, KENDİ DEVLETİNİN SİYASİ TEMELLERİYLE DE UZLAŞ”

Baykal, Hükümetin tutumunu eleştirerek, “ABD ile uzlaşmayı biliyorsun, kendi devletinin siyasi temelleriyle de uzlaş” dedi.

Deniz Baykal, toplumun büyük kesiminin destek verdiği iktidar partisinin, Türkiye'yi birleştirmek için değil, ayırmak için çalıştığını ileri sürerek, ülkenin, kendi gücünün, kendi siyasi temellerinden geldiğini bilerek, ona sahip çıkacak bir anlayışa ihtiyaç duyduğunu ifade etti.

Türkiye'nin herkesle dost olabileceğini, ilişki kurabileceğini ve herkesle uzlaşabileceğini ifade eden Baykal, şöyle konuştu:

“Uzlaşın da... ABD ile uzlaşmaya ihtiyaç hissettiğin kadar, Anayasa'nla, onun değerleriyle, Cumhuriyetle de uzlaşsana. ABD ile uzlaşmayı biliyorsun, kendi devletinin siyasi temelleriyle de uzlaş. Onunla bir olup, kendi devletinin temelleriyle uzlaşmaz da çatışırsan, bundan hayır, yarar çıkar mı? Bunlar yanlış işler.”

CHP Genel Başkanı Baykal, İzmir'i, Ankara'nın şikayetleriyle daha fazla sıkmak istemediğini dile getirerek, tüm bunlara rağmen gelecekten umutlu olduğunu, sorunların çözüleceğini belirtti. Sıkıntının kaynağını bildiklerini dile getiren Baykal, “Merak etmeyin, sıkıntının nereden kaynaklandığını biliyoruz. Kaynağında o sıkıntıyı, demokrasi içinde, hep birlikte ortadan kaldıracağız. Demokrasi, hukuk ve Anayasa çerçevesinde tüm sorunların çaresini bulacağız” diye konuştu.

 Sakıp Ağa anıldı

Sabancı Holding Yönetim Kurulu eski Başkanı Sakıp Sabancı, ölümünün dördüncü yılında, Sabancı Center’da düzenlenen bir törenle anıldı.

Sabancı’nın ailesinin, dostlarının ve yakın arkadaşlarının bir araya geldiği Sakıp Sabancı’yı Anma Gecesi’ne yaklaşık 700 kişi katıldı.

Şevket Sabancı, Suzan Sabancı-Haluk Dinçer çifti ve kızları Ceyda ile oğulları Haluk, Bülent Eczacıbaşı, Halis Komili, Koç Holding Bilgi Grubu Başkanı Ali Koç da anma gecesine katılanlar arasındaydı. Kemal Çakmak, Salih Memecan, Cafer Zorlu, Güngör Kabaklı gibi sanatçıların Sakıp Sabancı karikatürlerinden oluşan karma serginin açılışıyla başlayan gece, Nevzat Atlığ şefliğindeki koronun Sakıp Sabancı’nın en sevdiği Türk sanat müziği şarkılarını seslendirmesiyle devam etti.

Sıra lalelerde

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile 13 Nisan - 1 Temmuz tarihleri arasında "Laleler Heykel ve Tasarım Sergisi" düzenleniyor. Sergi için 12 sanatçı farklı materyallerden heykeller tasarladı. Cemil İpekçi ve Arzum Onan’ın tasarladığı laleleri Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’nde görmeniz mümkün. Lale mevsimi bahar ayında bitse bile, İstanbul sokakları temmuz ayına kadar lalelerle bezenmiş bir şekilde rengárenk kalacak gibi görünüyor.

Roomy’de eğlence

Niso İpekel, 42. doğum gününü geçtiğimiz gece Bebek’deki Roomy adlı gece kulübünde kutladı. İpekel’in doğum gününü kutlamaya gelenler arasında Zeynep Fadıllıoğlu, Sudet-Edip İlkbahar gibi ünlü isimler vardı. İpekel, Gökhan Yüzbaşıoğlu’nun sahibi olduğu Roomy’yi doğum günü kutlaması için bir geceliğine kapattı.

Defile zamanı

Ünlü modacı Ayla Dümer, 2008 ilkbahar-yaz kreasyonunu 16 Nisan Çarşamba günü Teşvikiye’deki atölyesinde düzenleyeceği defileyle tanıtacak. Dümer, her sezon olduğu gibi atölyesini mini bir podyuma çevirecek ve ünlü mankenlerin sunacağı modellerini görücüye çıkaracak. Ayla Dümer, sezon defilesi için iki aydır hummalı bir çalışma dönemi geçirdiklerini ve ekibiyle birlikte yoğun bir tempoda çalıştıklarını söyledi.

En beğenilen şirketler belli oldu

Türkiye’nin en yenilikçi iş ve ekonomi dergisi Capital’in gerçekleştirmiş olduğu "Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri 2007" araştırmasının sonuçları açıklandı... Önceki gece Ritz Carlton İstanbul’da yapılan ödül töreninde, dereceye giren şirketler ödüllerini alırken, Ferhat Göçer de şarkılarıyla geceye renk kattı.

Araştırmaya insan kaynakları ve istihdam çözümleri konusunda dünya lideri olan Adecco destek verdi. Araştırmaya göre Türkiye’nin en beğenilen 20 şirketinin ilk üçünü Turkcell, Koç Holding ve Arçelik oluşturdu.

Acar’dan yeni bir sergi

Ressam İsmail Acar, Uluslararası İstanbul Lale Festivali kapsamında yer alan sergisini Yıldız Sarayı’nda açıyor... Sergide Acar’ın 50’den fazla ’Lale’ ve ’İstanbul’ temalı eseri yer alacak. Acar’ın eserlerini 40 yıldır kapalı olan Büyük Mabeyn’de görebilirsiniz. 13 Nisan Pazar günü saat 13.30’da verilecek brunch’la açılacak olan sergi, 11 Mayıs’a kadar gezilebilecek.

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 17 ziyaretçi (26 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol