More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  25 Mart Ekonomi Haberleri 15.03.2025 22:29 (UTC)
   
 

Unakıtan: AB seviyesinde vergi bana uymaz

Unakıtan, otomotiv sektörünün, vergilerin AB seviyesine indirilmesi yolundaki taleplerine de değinerek, şunları söyledi:
“Maliyeyi ilgilendiren vergi mevzuat değişiklikleri ile ilgili konuşmak istiyorum. Bana en fazla yöneltilen, ‘AB’ye uysun bu vergiler’. Baktım AB yüzde 18 diyor. Ben uyamam arkadaş, bunu bilin. Ben mali disiplini korumak zorunda olan bir bakanım. Eğer o mali disiplin olmasaydı o kara pazartesi diyorlar hani, kara pazartesi geldi geçti... Böyle şoklarda, dalgalanmalarda aynen Anayasa’yı fırlattılar ya hani bir gün bütün ekonomi bitti gitti. Vallahi gecelik faizler yüzde 5 bin olur ha. Mali disiplin olmasaydı böyle olurdu. Dua edin o mali disipline hepiniz.”
Ekonomiyi güçlü yapmak mecburiyetinde olduklarını söyleyen Unakıtan, “Ben gidip IMF kapısından para mı alayım. Vatandaşımdan vergi alacağım ama ayaklarımın üstünde duracağım, ekonomim daha güçlü olacak. Dışarıdaki fırtınalardan  hiç etkilenmeyeceğiz diye de bir şey yok, ancak bu şekilde ayakta durabiliyoruz. Şimdilerde içeride de rüzgarlar esiyor, bakalım ne yapacağız” dedi.
Yatırım için gerekli ortamı sağlamaya çalıştıklarını tekrarlayan Unakıtan, siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrarın ve yatırım ortamının tehlikeye gireceğini vurguladı.

İşsizlik vuruyor, kadınlar eve kapanıyor

Bahçeşehir Üniversitesi’ne bağlı Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) hazırladığı “İşsizlik Artıyor, İşgücüne Katılım Düşüyor” başlıklı rapora göre işsizlik kadınları eve kapatıyor.
BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ve araştırmacı Alper Dinçer’in hazırladığı rapora göre, işgücü piyasasındaki konjonktür, kadınları işgücü piyasasının dışına itiyor. 2007 Mayıs’tan sonra kentte kadın işgücüne katılımı hızla azalırken ev işleriyle meşgul olan kadınların sayısı 12 milyon 494 bine tırmandı. Kadınlar işgücü piyasasını terk edip evlerine kapandı. 2007’nin ikinci yarısında kentte işgücüne katılım oranı erkeklerde 0.4 puan gerilerken, kadınlarda gerileme 1.1 puana ulaştı.
Araştırmada şunlara yer verildi:
-  Kentte kadın işgücü göstergeleri, Mayıs-Aralık 2007 döneminde ev işleriyle meşgul olduğu için işgücüne katılmayanların yüzde 10.4 oranında arttığını ve 1 milyon 175 bin kişilik sıçrama yaptığını ortaya koyuyor.
-  Mevcut durumda iş aramayıp çalışmaya hazır olanları da kapsayan geniş tanımlı işsizlik hızla tırmanmaya devam ediyor. İş aramayıp çalışmaya hazır olanlar, 2007 Temmuz’dan beri istikrarlı artış göstererek Aralık’ta 1 milyon 750 bin kişiye ulaşmış bulunuyor.
-  2006’nın son çeyreğine kadar ters yönlere hareket eden tarım dışı istihdam ve tarım dışı işsizlik oranı, bu özelliğini 2007 ile beraber yitirmiş görünüyor.

 

Bankalar 20 bin personel alacak

Bankaların şubeleşme ve istihdam atağı sürerken, sektörde bu yıl 20 bine yakın yeni personelin işe alınması planlanıyor. Hangi banka kaç personel almayı planlıyor:

Son yıllarda özellikle müşteri odaklı çalışmalarıyla dikkat çeken, dünyadaki finansal piyasalarda yaşanan krize rağmen şubeleşme ve istihdam atağına devam eden bankalar, Türkiye'de bu yıl 20 bine yakın personeli işe almayı planlıyor.

Türkiye Bankalar Birliği verilerine göre, banka şube ve personel sayısındaki artış 2007 yılında da devam ederken, mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarındaki toplam şube sayısı 2006 yıl sonuna göre 769 adet artarak 7 bin 618'e yükselmiş ve mevduat bankalarında banka başına ortalama şube sayısı 229 olarak gerçekleşmişti.

Bu rakam, kamusal sermayeli mevduat bankalarında 734, özel sermayeli mevduat bankalarında 330, yabancı sermayeli bankalarda ise 97 düzeyinde olmuştu.

Mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarında 2007 yıl sonunda çalışan sayısı, 2006 yıl sonuna göre 15 bin 416 kişi (yüzde 10,8) artarak 158 bin 559'a ulaşmıştı.

-YAPI KREDİ 3 BİNİN ÜZERİNDE, GARANTİ 2 BİN 600 KİŞİ ALACAK-

Yapı Kredi Bankası, açılacak şubelerin sayısına paralel olarak, ihtiyacın da yoğun şekilde artacağından hareketle, 2008 yılı içinde Türkiye genelindeki şubelerde ve diğer birimlerde 3 binin üzerinde kişiye istihdam sağlamayı hedefliyor.

Büyüme stratejisine paralel olarak 2007 yılında başladıkları şube açılışlarına 2008 yılında da devam edecek olan ve geçen yıl 70 şube açan Yapı Kredi Bankası, 2008 yılında 160 şube açmayı planlıyor.

Garanti Bankası da, şubeleşme ve çalışan sayısını artırmaya devam ederken, 2007'de 106 şube açan bankanın geçen yıl sonunda şube sayısı 592'ye, çalışan sayısı da 14 bin 400'e ulaştı.

158 yeni şubeyle 2008 yılında 750 şube sayısına ulaşmayı hedefleyen Garanti Bankası, genişleyen şube ağından dolayı bu yıl sonunda çalışan sayısını 17 bine ulaştırmayı ve bu şekilde 2 bin 600 kişiye istihdam yaratmayı planlıyor.

-AKBANK'TAN 2 BİN 700, ZİRAAT'TEN 2 BİN 500 KİŞİ-


Türkiye ekonomisi istikrar ortamında büyümeye devam ettiği sürece şube sayısını artırmak isteyen Akbank da, bankaların önümüzdeki dönemde yüksek hız ve düşük maliyet sağlayan alternatif dağıtım kanallarına yatırım yapmayı sürdürecekleri, müşteri ilişkisini geliştirmek ve müşteri sadakatini artırmak amacıyla da verimliliği göz ardı etmeden şube ağlarını genişletmeye devam edeceklerini düşünüyor. Akbank, 2008 yılında bireysel, küçük ve orta ölçekli müşteri potansiyeline sahip yerlerde şube açmaya devam etmeyi planlıyor.

Son dört yıldır her sene ortalama 2 bin ila 2 bin 500 kişiyi işe alan, 2007 yıl sonu itibariyle toplam 2 bin 700 kişiyi işe başlatan Akbank, 2008 yılında da aynı trend ile işe alım yapmayı öngörüyor.

Her yıl ortalama 1100 kişinin emekli olarak ayrıldığı Ziraat Bankası da, bu yıl kadrosuna katacağı yeni personel sayısını 2 bin 500 olarak belirledi.

-VAKIFBANK 100, HSBC 80 ŞUBE AÇACAK-


Geçtiğimiz yıl 1700 kişiyi işe alan HSBC Bank, 2008 yılında yaklaşık bu sayıda yeni istihdam yaratmayı planlarken, yeni şube sayısında da 2007'deki 40 şubeyi ikiye katlayarak 80 yeni şube açmayı hedefliyor.

Denizbank, 2008 yılında 80 yeni şube açmayı ve 1500 kişiyi işe almayı öngörürken, Fortis de bu yıl 50 yeni şube açarak yıl sonunda şube sayısını 300'ün üzerine çıkarmayı, açılacak yeni şubelerle birlikte 1564 yeni çalışanı da bünyelerine katarak çalışan sayısında 7 bini aşmayı planlıyor.

Vakıfbank da, yıl sonuna kadar ülke genelinde 100 civarında şube açarak şube sayısını 484'e çıkarmayı hedefliyor.

Yeni açılan şubelerle birlikte yaklaşık 1000 personeli de istihdam etmeyi planlayan Vakıfbank, şu anda 8 bin 700 civarındaki çalışan sayısını yeni istihdam ile birlikte 10 bine yaklaştırmayı öngörüyor.

Finansbank ise, 2008 yılında 70 yeni şube açmayı ve 1750 kişiyi işe almayı, ING Bank Türkiye 50 şube açmayı ve yıl sonuna kadar 640 civarında kişiyi alarak 6 bin 700 çalışana ulaşmayı, Şekerbank ise yıl sonuna kadar 650 kişinin alımını gerçekleştirmeyi ve 2007 sonunda 235 olan şube sayısını 25 yeni şube ile 260'a çıkarmayı planlıyor.

Bu arada, bankalardan derlenen bilgilere göre, bazı bankaların 2008'de almayı planladığı personel ve açmayı hedeflediği şube sayıları yaklaşık olarak şöyle
:

Banka Adı            Personel Sayısı    Şube Sayısı

-----------------    ---------------    ------------

Yapı Kredi Bankası    3.000 ( )          160

Akbank                2.700        Sayı Belli Değil

Garanti Bankası       2.600              158

Ziraat Bankası        2.500        Sayı Belli Değil

HSBC Bank             1.700               80

Denizbank             1.500               80

Fortis                1.564               50

Vakıfbank             1.000              100

Finansbank            1.750               70

ING Bank Türkiye      640               50

Şekerbank             650               25

-TÜRKİYE VE AB'DEKİ RAKAMLAR...-

Türkiye'de 2007 verilerine göre mevduat, kalkınma ve katılım bankalarının tümü dikkate alındığında bir banka personeli başına düşen nüfus 422, şube başına düşen nüfus ise 8 bin 738 iken, AB'nin 2006 verilerine göre bir personel başına 152 kişi, bir şube başına ise 2 bin 183 kişi düşüyor.

AB ile Türkiye rakamları karşılaştırıldığında, personelde yaklaşık 2,8 katlık, şubede ise 4 katlık bir fark dikkat çekiyor.

Bu arada, 2006 yılında kişi başına banka aktifi açısından bakıldığında AB ortalaması 79 bin avro iken Türkiye'de bu rakam 3 bin 700 avro düzeyinde bulunuyordu.

-TBB GENEL SEKRETERİ EKREM KESKİN: ''SEKTÖR HENÜZ BÜYÜME AŞAMASINDA''-

Türkiye Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Türkiye'nin nüfusu, ekonomik büyüklüğü, ekonomik gücü, kişi başına mevduatı, kişi başına kredi rakamları dikkate alındığında bankacılık sektörünün henüz büyüme aşamasında olduğunu ve büyüme potansiyeli bulunduğunun görüleceğine vurguladı.

Keskin, ''Bu nedenle bankaların, ekonomide istikrarı gördükçe, enflasyon aşağıya düştükçe, kamu kesimi açığı azaldıkça, sürdürülebilir büyüme ortamı yaratıldığı sürece büyümeye devam etme arzuları olması çok doğaldır. Dolayısıyla bankalar gerek şube sayısı, gerek personel sayısı açısından faaliyetlerinde büyüme gayreti içinde'' görüşünü aktardı.

Sabancı'nın Japon atağı

Sabancı Holding Başkanı Güler Sabancı, ''Bridgestone ile yeni ekipman yatırımları, Komatsu ile yurt içinde üretimin başlatılması, Toyota ile Lexus markasının pazara girişi, Mitsubishi Fuso ile kamyon üretimine yönelik planlarımız var'' dedi.

 5 milyar dolar yatırım yapacağız, yolumuzu açın

Petrol Ofisi CEO'su Melih Türker, Türkiye’nin en acil ihtiyacı olan enerji konusunda, 5 milyar dolarlık dev bir proje için bütün hazırlıkların tamamlandığını belirtti.


Konuyla ilgili bir açıklama yapan Türker, bu projenin Türkiye tarihinde bir özel sektör şirketinin sıfırdan yapacağı en büyük yatırım olacağını, ayrıca,  Ceyhan’ın dünyanın en önemli enerji merkezlerinden biri olma yolundaki iddiasını destekleyeceğini belirtti. Türker, "Petrol Ofisi (PO) bu yatırım için gerek proje, gerek finansman ve gerek ön izinler konusundaki bütün hazırlıklarını tamamladı. Ancak Enerji Piyasası Denetleme Kurulu’nca hazırlandığı söylenen bir tebliğ taslağı, enerjiyle ilgili çevrelerde bazı endişelere yol açmıştır." ifadesini kullandı.  

Ekonomi haberleri konusunda dünyanın en önde gelen ajanslarından biri olan Reuters’ın bu yönetmelikle ilgili yetkililerden görüş alarak derlediği haberi  “Petrol Ofisi’nin önünü kesmek için hazırlanan bir proje” olarak yayınladığına dikkat çeken Türker, şöyle devam etti:

"Biz bu yorumların geçerli olduğuna ihtimal vermek istemiyoruz. Bununla birlikte, son 2 yıllık süreç içinde karşılaştığımız zorlukları alt alta yazdığımızda, bu yorumlara yol açan yanlışlıkların da ortaya çıktığı inancındayız. Bütün dünyanın çok ağır bir ekonomik krize girdiği, dünyanın en güçlü şirketlerinin yatırım planlarını ve projelerini askıya aldığı bir dönemde, biz yatırım azmimizi aynen koruyoruz.

Bu nedenle, enerji alanında yapmak istediğimiz bu dev yatırımın geçirdiği aşamalar konusunda hem yetkilileri, hem de kamuoyunu bilgilendirmek istiyoruz."

Ceyhan Rafineri projesinin 2005 yılında planlandığını ve 2006 yılında resmi başvurusunun yapıldığını söyleyen Türker, "5 milyar doların üstünde bir yatırıma mal olması planlanan rafineri yılda 10 milyon ton ham petrol işleme kapasitesine sahip olacak. Rafineri 3 yılda tamamlanacak ve 10 bin kişiye iş imkanı sağlayacaktır" dedi.

Petrol Ofisi olarak başvuruyu yaptıktan sonra normal olmayan bazı durumlarla karşılaştıklarına işaret eden Türker, şöyle devam etti:

"Herşeyden önce, Ceyhan’da rafineri için ilk başvuruyu Petrol Ofisi yaptı. Coğrafi koordinatları verilerek yapılan ilk başvuru, Petrol Piyasası Dairesi tarafından “Uygun” bulunarak kurul onayına sunuldu. İlk zorluk burada karşımıza çıktı. Lisans bedelinin yüzde 1 ödenerek yapılan lisans başvurusunun 60 gün içinde sonuçlandırılması gerekirken, bu yapılmadı.

ÇED ZORUNLULUĞU GETİRİLDİ

O güne kadar EPDK’nın faaliyet alanına giren konularda lisans öncesinde ÇED raporu istemiyordu.  Bizim başvurumuzdan sonra, Petrol Piyasası Lisans Yönetmenliğinde değişiklik yapılarak ÇED raporu zorunluluğu getirildi.

DAĞITICI LİSANSINA YASAK

2007 yılı Mayıs ayında ise ikinci bir engel girişimi ile karşılaştık. O güne kadar, dağıtıcı şirketler için rafineri kurma konusunda hiçbir engel yokken, bu konuda hukuk dairesinden görüş alma yoluna gidildi. Böylece geçmişte böyle hiçbir uygulama yokken, 2007 Haziran ayında PO’nun dağıtıcı lisansı sahibi olması nedeniyle rafineri başvurusu reddedildi. Bürokratik nedenlerle 1 yıl zaman kaybeden PO, 13 Haziran 2007 tarihinde Petrol Ofisi Akdeniz Rafinerisi Sanayi ve Ticaret AŞ adlı bir şirket kurarak başvurusunu yeniledi. EPDK 27 Haziran 2007 tarihinde 90 günlük süre içinde ÇED olumlu raporunun sunulması şartıyla rafineri lisansı verilmesini uygun buldu ve bize coğrafi koordinatları ile belirttiğimiz arazinin tahsis edildiğini yazılı olarak bildirildi.

Bu izinleri alan yeni şirket çok hızla çalışarak 90 gün içinde ÇED’in olumlu raporunu aldı.

Bu noktada çok önemli bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek isteriz. O tarihe kadar rafineri yatırımı için ÇED raporu almış başka hiçbir şirket yoktur. Yani PO bu girişimi yapan ilk şirkettir.

İKİNCİ GÖRÜŞ ZORUNLULUĞU GELİYOR

Biz bu girişimleri tamamladığımız sırada “Ceyhan Enerji İhtisas Bölgesi” adlı bir bölge kurulduğu belirtilerek yeni bir uygulama daha getirildi. Daha önce ÇED raporu sürecinde olumlu görüş veren Deniz Müsteşarlığından ikinci defa görüş alınması istendi. PO bu talebi de yerine getirdi ve Deniz Müsteşarlığı’ndan ikinci defa olumlu görüş aldı. Ancak bütün olağandışı talepleri yerine getiren PO, bu defa başka bir zorlukla karşı karşıya bırakıldı.

Kasım 2007’de başka bir şirketin daha Termik Santral kurmak üzere için başvuruda bulunduğu ileri sürülerek, PO’nun 5 milyar dolarlık rafineri yatırım izni tekrar beklemeye alındı. 

BU DEFA KARŞIMIZA ARSA SORUNU ÇIKARILDI

Bu defa karşımıza çıkarılan sorun arsa meselesiydi. Oysa bu konudaki mevzuat hükümleri ve Milli Emlak Genel Müdürlüğü”nün yatırım yapacak şirketlere arsa tahsisine ilişkin hükümler son derece açık ve objektif kriterler içermektedir. Durum böyleyken, 8 Nisan 2008 tarihinde EPDK tarafından internet sitesine görüşe açılan tebliğ taslağı enerji yatırımı yapan şirketler tarafından hayretle karşılandı. Çünkü EPDK mevcut yazılı düzenlemelerde yer almayan sübjektif kriterlere dayalı bir tebliğ taslağını hazırlamış ve tartışmaya açmıştı.

Rafineri kurulmak üzere Petrol Ofisi’nin coğrafi koordinatları ile belirttiği ve EPDK tarafından uygun görülen arazide, PO’nin mülkiyetine sahip olduğu taşınmazlar mevcuttur. Ancak tebliğ taslağında ortaya konan kriterlerin, Türkiye’nin kadastrol yapısından kaynaklanan özellikler nedeniyle teknik olarak kimse tarafından yerine getirilmesi mümkün gözükmemektedir. Bu durumda böyle kriterlerin hangi amaçla tebliğ taslağına konduğu spekülasyonlara yol açmaktadır.

Basında yer alan yorumların da bu spekülasyonlardan kaynaklandığını tahmin ediyoruz. Bu yorumların, Türkiye’nin enerji siyasetine ve yatırımlarına gölge düşürmemesi için herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz.

Petrol Ofisi’ne gelince, biz ülkemizin enerji politikasına katkı yapma azmimiz ve kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğiz. Bu nedenle hazırlanmakta olan yeni tebliğ taslağında sakıncalı gördüğümüz ve gereksiz spekülasyona yol açmasından endişe ettiğimiz noktalardaki görüşlerimizi ileteceğiz.” 


Yaylım ateş altında başarmaya çalışıyoruz

Eduplus Consulting ve Taktx Strategic Marketing’in düzenlediği "5’inci Liderlik Zirvesi"nde "Onur Ödülü" alan Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, "Medyaya girenler bilmelidir ki, siyasette çarpışanları memnun etmek mümkün değildir. Biz çapraz ve yaylım ateş altında, evrensel meslek ilkelerinin gereklerine uyup, başarmaya çalışıyoruz" dedi.

DOĞAN Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, "Evrensel meslek ilkelerinin gerektirdiği kurallar, yayın organlarının mali bakımdan bağımsız ve güçlü, fikir bakımından özgür ve çoğulcu olmasıdır. İşte biz bu çapraz ve yaylım ateşlerine rağmen bunu başarmaya çalışıyoruz" dedi. Eduplus Consulting ve Taktx Strategic Marketing Group’un düzenlediği 5’inci Liderlik Zirvesi’nde ’Eduplus Liderlik Onur Ödülü’nü alan Aydın Doğan, liderliğin elbette hırs, azim ve ihtiras gerektirdiğini ancak, aklın ve vicdanın önüne geçen ihtirasın da felaket habercisi olacağını söyledi.

ONUR ÖDÜLLERİ:
Liderlik Onur Ödülleri bu yıl Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan ile birlikte, Koç Topluluğu’nun kurucusu Vehbi Koç ve Eczacıbaşı Topluluğu’nun kurucusu Nejat Eczacıbaşı’na verildi. Vehbi Koç’un anısına ödülünü torunu Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Nejat Eczacıbaşı’nın ödülünü de oğlu Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı aldı.

LİDERLİK KRİZ YÖNETEBİLMEKTİR:
Doğan, ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada, liderlik coğrafyası Türkiye olanların kriz yönetmek gibi bir özelliğinin daha olması gerektiğine işaret ederek, şunları söyledi: "Yönettiğim ilk kriz iş hayatımın en başındaydı. Kurduğum şirket batmıştı. 1960, 1970, 1980’li yıllarda devalüasyon krizlerini yönettim. Bunu 1994, 2001 krizleri takip etti. Eğer medya sektöründe çalışıyorsanız, buna sizi beğenmeyen, yeterince taraf bulmayan siyasi iktidarların yarattığı krizleri de eklemek gerekmektedir."

SİYASETÇİLERİ MEMNUN ETMEK İMKANSIZ: "Medyaya giren bilmelidir ki, siyasette çarpışanları memnun etmek mümkün değildir" diyen Doğan, şöyle konuştu: "Tek çıkar yol; siyasetin dalgalanmalarına, konjonktürel çatışmalara bakmadan ilkesel bir tavır sürdürmektir. Evrensel meslek ilkelerinin gerektirdiği kurallar, yayın organlarının mali bakımdan bağımsız ve güçlü, fikir bakımından özgür ve çoğulcu olmasıdır. İşte biz bu çapraz ve yaylım ateşlerine rağmen bunu başarmaya çalışıyoruz."

ÇARPIK YOLLAR BİRGÜN BEDEL ÖDETİR
: Aydın Doğan, liderin zamana dayanıklı ve yaptığı işin kalıcı olması gerektiğini belirterek, şunları söyledi: "Lider temel ahlak, adalet ve hakkaniyet ölçüsüne uygun olmalıdır. Başlangıç noktasında bu özellikler yoksa, kişileri ezerek konjonktürel güce ve ilişkiler ağına güvenerek elde edilen sonuçlar mutlaka ters teper. İş hayatında kısa ve çarpık yollar mutlaka bir gün karşınıza çıkar ve size bedel ödetir."

İhtiras felaket habercisidir

"LİDER, elbette cesur olmalıdır. Ama her cesur, lider değildir" diyen Aydın Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Zamanında temkinli olmak da bir liderlik özelliği. Ama hep temkinli davranan, risk almayan kişiden de lider çıkarmak mümkün değil. Liderlik elbette hırs, azim ve ihtiras gerektirir. Ama aklın ve vicdanın önüne geçen ihtiras da felaket habercisidir. Güven ve inanç liderliği pekiştiren özelliklerdir. İnanmadığınız ve güvenmediğiniz insanla yola çıkamazsınız."

Medyada farklılık yaratamayan kaybolur

AYDIN Doğan, "50 yıllık iş hayatımın 30 yılını medya sektörü doldurdu. Bu sektörde bir farklılık yaratmaya çalıştık. Eğer o farkı yaratamazsanız, zaten kaybolup gidersiniz. Hem cesur hem temkinli olmak, hırslı olmak ama hırsına yenilmemek, hayal kurmak ama ayağını yere sağlam basmak, insanların önüne düşmek ama onlardan uzaklaşmamak elbette kolay değil. Bunlar hep zorlayan, hatalara davet eden tercihlerdir" dedi.

Kıraç: Günseli Başar yüzünden hapis yattım

CAN Kıraç, konuşmasının bir bölümünde 1952 yılında Avrupa Güzeli seçilen Türkiye Güzeli Günseli Başar yüzünden bir hafta katıksız hapis cezası aldığını anlatarak, "Liderlik vasfının doğru zamanda, doğru yerlerde kullanılması gerektiği" mesajını verdi. Kıraç, bu olayı şöyle anlattı: "İzmir Gaziemir’de başçavuştum. Türkiye güzelimiz Günseli Başar’ın Avrupa Güzeli seçildiğini Avrupa radyolarında duyunca bölüğü içtimaya çağırdım. Bu haberi paylaştım. Komutan emir subayı aracılığıyla bölüğü durdurdu ve benden tekmil istedi. Komutanıma tekmil verdik ve bir hafta katıksız hapise yolandım. Bu olayı eşim de biliyordu. Daha sonra Genel Müdür olarak İzmir’de çalışmaya başladım. İzmir Belediye Başkanı’nın evinde bir davette Günseli Başar’ı bahçede viskisini yudumlarken gördüm ve cesaretimi toplayıp bu olayı anlattım."

Eczacıbaşı:Rekabet gücümüzü yenilikçilikle artırıyoruz

ECZACIBAŞI Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, topluluklarında yenilikçiliği, planlı, hedefleri belirlenmiş, performans ölçüleri konmuş bir yönetim etkinliği olarak geliştirme yolunda ilerlediklerini kaydetti. 5. Liderlik Zirvesi’nde Liderlik Onur Ödülü’ne layık görülen babası Nejat Eczacıbaşı adına ödülü alan Bülent Eczacıbaşı, şöyle konuştu: "Biz de Eczacıbaşı topluluğunda yenilikçiliği, planlı, hedefleri belirlenmiş, performans ölçüleri konmuş bir yönetim etkinliği olarak geliştirme yolunda ilerliyoruz. Bu yaklaşımımızdan, özellikle uluslararası pazarlardaki rekabet gücümüzü artırmak bakımından önemli yararlar bekliyoruz."

Koç: Liderlik başkalarını güçlü kılmaktır

KOÇ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç da ’5’inci Liderlik Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, "Liderlik güç kullanmak değil, başkalarını güçlü kılmaktır" dedi. Koç Topluluğu’nun kurucusu, dedesi Vehbi Koç’a verilen ’Liderlik Onur Ödülü’nü alan Mustafa Koç, "Önemli olan ihtiyacı bilmek, hissetmek, ölçmek, değerlendirmek, sorunu tespit etmek ve çözüm üretmektir. Lider yarışan, yarışırken kendini sürekli aşan demektir" dedi.

EŞİNE AZ RASTLANAN LİDER ATATÜRK: Türkiye’nin, dünyada eşine az rastlanır bir değere, Türkiye’nin ve dünyanın tarihini değiştiren, Cumhuriyetin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lidere sahip olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Ne mutlu ki ülkemiz dünyada eşine az rastlanır bir değere, Türkiye’nin ve dünyanın tarihini değiştiren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lidere sahip olmuştur. Asırlar boyunca hüküm sürmüş bir imparatorluğun yıkıntılarından cumhuriyetin kurulması, siyasi ve toplumsal alanda pek çok devrimi hayata geçirmesi, sadece sahip olduğu deha ile değil, aynı zamanda güçlü bir lider olmasıyla da açıklanabilir."

DEĞİŞİMİN DIŞINDA KALAMAZSINIZ: "Dünya geçtiğimiz yıl içinde ekonomi ağırlıklı birçok değişime sahne oldu" diyen Mustafa Koç, dünyada güç dengeleri yeniden oluştuğuna ve gelişmekte olan ülkelerin yıldızının giderek daha çok parladığına dikkat çekti. Mustafa Koç, "Bugün bir dünya şirketiyseniz, yaşanan bu değişimlerin dışında kalmanız mümkün değil. Liderler, değişimden etkilenen değil, değişimi yönlendiren ya da onun önünde giden kişilerdir."

Değişim tüneline bakmaktan korkmadık, dünyaya yayıldık

LİDERLİK Zirvesi kapsamında ’Değişim Çağında Liderlik, Kurumsal Başarı İçin Değişimi Yönetmek’ konulu bir sunum yapan Hürriyet Gazetecilik İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, sözlerine ’Boynuzlu karizmatik lider Ren geyiği öncülüğünde sürekli iki nokta arasında göç eden ren geyiklerini’ anlatarak sözlerine başladı.

REN GEYİĞİ OLMAMALIYIM:
Vuslat Doğan Sabancı, şunları söyledi: "Liderseniz, önce üstlerinizi yönetecek, onları değişime ikna edeceksiniz. Ren geyiği sürüleri karizmatik boynuzlu bir liderin peşine takılarak her yıl aynı şekilde sadece kuzeyden güneye, güneyden kuzeye göç eder. İnsanın iş hayatında ise doğasından gelen çok karmaşık bir değişim var. Vuslat Doğan Sabancı Ren geyiği olmamalı, farklı olmalı diye yola çıktım."

DEĞİŞİM TÜNELİNE BAKTIK:
Vuslat Doğan Sabancı, "Hürriyet değişim tüneline bakmaktan korkmadı" diyerek, şöyle devam etti: "O tünele baktığımızda şunu gördük. Türkiye’nin büyük en büyük gazetesi olmak bizim için yeterli olmayacaktı. Küreselleşme ve dijital gelişime cevap veremezseniz yoksunuz. Asla rahat bölgede olmayacaksınız, bu sizi değişime zorlamaz. Ben hep daha ileri piyasalara bakarım. Değişimi kaçıracağım paranoyası içindeyim."

Satın alma gücümüzle dünya 15’incisi olduk

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), Avrupa Birliği’ne (AB) uyum amacıyla değiştirdiği milli gelir hesaplaması, IMF raporunda yer alan "satın alma gücü paritesinde dünya ligi"nde 4 basamak çıkmamızı sağladı. IMF, satın alma gücü paritesiyle yaptığı hesapla, Türkiye’nin gayrısafi yurtiçi hasılasının 941.5 milyar dolara çıkacağını, böylece dünya 15’incisi olacağını öngördü.

MİLLİ gelir hesaplarında ’yeni seriye’ geçilmesiyle 2008 yılında 941 milyar 584 milyon dolarlık satın alma gücü paritesiyle gayri safi yurtiçi hasılaya (SGP-GSYH) ulaşacak olan Türkiye, dünyanın en büyük ekonomileri sıralamasında 19’unculuktan 15’inciliğe yükseldi. Uluslararası Para Fonu (IMF) resmi internet sitesinde, 2006-2013 dönemi tahminlerini yayımladı. Türkiye’nin hesaplamada Birleşmiş Milletler sistemi yerine Avrupa Birliği sistemini esas alan ve baz yılını 1987’den 1998’e çeken yeni seriye geçilmesi IMF tahminlerinde yer aldı.

ÜÇTE BİR BÜYÜME: Yeni seri milli gelir rakamlarını yaklaşık üçte bir oranında büyüttü. Bu durum, milli gelirde reel bir artışı ifade etmiyor ancak ekonominin aslında var olan ama eski seriyle ölçülemeyen üçte birlik bölümünün milli gelir rakamlarına eklenmesiyle bulunuyor. IMF tahminlerine göre, eski seriyle 2008 yılında 773.7 milyar dolarlık SGP-GSYH ile 19’uncu sırada yer alması beklenen Türkiye, yeni seriyle 941 milyar 584 milyon dolarlık SGP-GSYH 15’inci sıraya çıktı. Türkiye’nin, 2008 tahminlerine göre cari GSYH’si ise 748 milyar 301 milyon dolar olacak. Bu rakamla, Türkiye’nin en büyük ekonomiler arasında, 17’incilikteki sırası değişmeyecek.

İLK 5 DEĞİŞMEYECEK:
2007’ye göre 2008 yılında ABD, Çin, Japonya, Hindistan ve Almanya’dan oluşan ilk 5 değişmeyecek. 2008 yılında 2 trilyon 274.6 milyar dolarlık SGP-GSYH’ye ulaşacak olan Rusya, İngiltere’yi geride bırakarak 6’ıncı sıraya yükselecek. Rusya, 2006 yılında da Fransa’yı geçmişti. İlk 20’deki bir diğer değişiklikte İran’da yaşanacak. 2007 yılında 18’inci olan İran, 2008 yılında Avustralya’yı geride bırakarak 17’inci sıraya yükselecek. Yeni seriyle Güney Kore’nin ardından 15’inci olan Türkiye, 941 milyar 584 milyon dolarlık SGP-GSYH ile 1 trilyon dolarlık psikolojik sınıra da dayanmış oldu.

KİŞİ BAŞINDA 60’INCI:
Türkiye’nin SGP ile kişi başına GSYH’si ise bu yıl 13 bin 511 doları aşacak. Türkiye, dünyada Malezya’nın ardından 60’ıncı sırayı alıyor. IMF tahminlerine göre, bu yıl dünyanın en zengin ülkesi ünvanını 84 bin 833 dolarla Lüksemburg’dan Katar devralacak. Lüksemburg 83 bin 456 dolarla ikinci, Norveç 55 bin 452 dolarla üçüncü sırada. Dünya sıralamada, Malta 4’üncü Singapur 5’inci, Brunei Sultanlığı 6’ncı, Kıbrıs Rum Kesimi 7’nci, ABD 8’inci, İngiltere 22’inci, Almanya 24’üncü, Japonya 25’inci, Fransa 26’ncı, İtalya 29’uncu, İspanya 30’uncu, Yunanistan 31’inci durumda.

2011’de Endonezya Türkiye’yi geçecek

IMF’nin 2013’e kadarki tahminlerine göre 2011 yılında Endonezya, SGP-GSYH’de Türkiye’yi geride bırakacak. Bu yıl 906 milyar dolarlık SGP-GSYH ile 16’ıncı olan Endonezya, 2011 yılında 1 trilyon 159 milyar dolara, Türkiye ise 1 trilyon 146 milyar dolara yükselecek. Türkiye, 2013 yılında 1 trilyon 311 milyar dolarlık bir SGP-GSYH ile, Endonezya’nın (2013 SGP-GSYH’si 1 trilyon 369 milyar dolar) ardından 16’ıncılıktaki yerini koruyacak. En büyük ekonomiler sıralamasında 2013’te Hindistan, Japonya’yı geride bırakarak 3’üncü sıraya, Brezilya, Fransa’yı geçerek 8’inci sıraya, Meksika, İspanya’yı geçerek 11’inci sıraya, Güney Kore, Kanada’yı geçerek 13’üncü sıraya yükselecek. Hollanda ilk 20 dışına (23’üncü olacak) çıkarken, 21’nci sıradaki Polonya, 20’nci sıraya yerleşecek. IMF tahminlerine göre, Türkiye 2008-2013 döneminde SGP-GSYH’sini cari fiyatlarla yıllık ortalama yüzde 6.85, Endonezya ise yüzde 8.6 artıracak. Türkiye’nin Endonezya’ya geçilmemesi için yüzde 6.85’lik büyümeyi 0.95 puan artırması ve cari fiyatlarla yüzde 7.8’e taşıması yeterli olacak. Türkiye’nin, cari fiyatlarla GSYH’si 2008-2013 döneminde 748 milyar 301 milyon dolardan 952 milyar 701 milyon dolara, kişi başına GSYH’si ise 10 bin 738 dolardan 12 bin 911 dolara yükselecek.

Çin üçüncü büyük olmaya hazırlanıyor

ÇİN, yıllık ortalama yüzde 10’un üzerindeki ekonomik büyüme oranıyla, Almanya’yı geçerek, dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olma yolunda ilerliyor. 2007 yılı ekonomik büyümesini yüzde 11.9 olarak yukarı yönlü revize eden Çin’in Gayri Safi Yurtiçi Hasılasında (GSYH) önemli düzeyde artış oldu. Son 4 yıldaki büyüme ortalaması yüzde 10’u geçen Çin, önümüzdeki yıllarda da yüzde 10’un üstünde bir büyüme tahmin ediyor. Çin’in Gayri Safi Yurtiçi Hasılası, 2.3 trilyon Euro’yu geçerken, üçüncü büyük ekonomi Almanya ise 2.4 trilyon Euro’ya yakın bir düzeyde seyrediyor. Çin’in, aynı performansı göstermesi halinde, aşırı değerli Euro yüzünden dış ticaret hacmi azalan Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya’yı kısa bir süre sonra geçebileceği belirtiliyor.


Kotil: Glabal kriz bizi etkilemedi, büyüyoruz

Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürü Temel Kotil, küresel havacılık pazarında krize rağmen “inadına” büyümeye devam ettiklerini, doluluk oranının, Busines Class ve transit yolcu sayısının arttığını ve bunun 2008 karlılığını çok pozitif etkileyeceğini söyledi

Kotil, 2008’in ilk üç ayına ilişkin sonuçları, ANKA’ya değerlendirdi. Kotil, THY’nin bu yılık ilk üç ayına ilişkin verilerin, şirketin küresel havacılık pazarında krize rağmen inadına büyümeye devam ettiğini, doluluk oranını, Busines Class ve transit yolcu sayısını arttığını ve bunun 2008 karlılığını çok pozitif etkileyeceğini gösterdiğini kaydetti.

THY’Yİ KRİZ ETKİLEMEDİ


THY’nin Avrupa Havacılık Birliği üyesi olduğunu hatırlatan Kotil, Avrupa’da son üç ayda kapasite artışı yüzde 3, bunun yolcuya dönüşümünün de yüzde 1.5 olduğunu kaydetti. Avrupa’daki havayollarının büyümesinin yüzde 1.5 olduğu bir dönemde THY’nin ise yüzde 16 gibi bir büyümeyi yakaladığını ifade eden Kotil, “Avrupa’nın üzerinde bir büyüme yakaladık. Global kriz Avrupa’ya havacılığı etkiledi ama bizi etkilemedi” dedi.

GLOBAL MARKA VE OYUNCUYUZ”

Temel Kotil, transit ve Busines Class yolcu sayısında da artış olduğuna işaret ederek, yılın ilk üç ayından yurtdışından yurtdışına transit yolcu sayısının ise yüzde 45 arttığını vurgularken, “Bu da çok yüksek bir rakam. THY’nin gittikçe daha global marka ve oyuncu olduğunu gösteriyor. Geçen yıl bu yüzde 50 idi. Katlanarak devam eden bir yurtdışına yurtdışına THY üzerinden yolcu talebi var. Türkiye ekonomisi iyi gelişmesine ve ondan avantaj sağlıyoruz” diye konuştu.

İŞADAMLARI THY’Yİ TERCİH EDİYOR


Busines Clas yolcu sayısının arttığına da dikkat çeken Temel Kotil, yurtdışında Busines oranının yüzde 32 arttığını, bu oranın sadece Mart ayında yüzde 42’e çıktığını ifade etti. Kotil, hemen hemen her seferde 10 adet Busines yolcu taşıdıklarını dile getirirken, “Busines Clas bilet ücreti ekonomi biletin uçuşuna bağlı olarak iki veya üç katı oluyor. Bu da iş adamlarının tercih ettiğini gösteriyor. Amerika, Japonya ve Çin biletlerimiz bir ay önceden tükeniyor. Bu heyecan veriyor. Bu da bizim 2008’de karlılık ve ekonomik gelir düzeyimizin güçlü olarak devam edeceğimizi gösteriyor” dedi.

Kotil, THY için Avrupa’nın büyük Pazar olduğunu ifade ederken, şirket olarak Avrupa pazarında biraz daha fazla büyüdüklerini söyledi. Avrupa pazarında 1 puan daha büyüdüklerini ve THY’nin Avrupa’da yüzde 16 büyüdüğünü kaydeden Kotil, sektöre ilişkin yayınlanan son raporlarda, 2008 büyüme tahminleri düştüğünü, tahminlerin tek düşmediği yerin ise Ortadoğu pazarı olduğunu söyledi. Ortadoğu pazarının 2008 içinde yüzde 11 gibi bir büyüme öngörüldüğünü dile getiren Kotil, dünya geri kalan kısmında yüzde 1-2 gibi büyüme tahmin edildiğini söyledi. Kotil, “THY olarak, Ocak-Mart döneminde Ortadoğu pazarında kapasite artışı olarak yüzde 36, yüzde 48 yolcu artışımız oldu” dedi.

THY YURT DIŞINA YÖNELDİ

Avrupa’daki bütün havayollarının 3 aylık dönemde doluluk oranı 1 puan düşerken, THY’Den 3.2 puan yukarı çıktığına işaret eden Temel Kotil, şunları kaydetti:

“Kapasite artışı bu dönemde toplamda yüzde 10 olurken, yolcu artışımız yüzde 15 oldu. Aradaki 5 puan direkt karlılığımıza eklenecek. THY, iç hatlarda yüzde 10,.yurtdışı hatlarda yüzde 22 büyüme yakaladı. İlk olarak bu dönemde yurtdışı yolcu sayımız yurtiçi yolcu sayımızı geçti. THY yurtdışına yönlendiğini gösteriyor. Geçen yıl gelirin yüzde 60’i yurtdışı satışlarda olmuştu. Bu yıl ise yurtdışı satışların payının yükseleceği sinyallerini almış oluyoruz, bu da karlılığımızı pozitif etkiyecektir


'Kurultay aile içi bir yarışma'

CHP genel başkan adayı Umut Oran, kurultayın aile içi bir yarış olduğunu söyledi. Oran, “Kurultay'ın, ailenin örf ve adetlerine göre kardeşçe tamamlanması gerekiyor. Ben kimsenin adamı değilim. Bir iddiam var. Türkiye’nin AKP’den kurtulması için yola çıktım” dedi.


CHP’de 26-27 Nisan tarihlerinde yapılacak 32’nci Olağan Büyük Kurultay öncesinde adaylar da çalışmalarını sürdürüyor. CHP Lideri Baykal’ın bir dönem yakın kurmaylarından olan Ankara Milletvekili Eşref Erdem’in desteğini alan genel başkan aday adaylarından Umut Oran, Ankara’da gazetecilerle bir yemekte buluştu. Ankara Hilton Otel’deki yemeğe Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Keyman da katıldı.

1996 yılından bu yana sivil toplum örgütleriyle çalışmalarını sürdürdüğünü ifade eden Oran, son üç yıldır da CHP yönetimi ile yakın ilişki içinde olduğunu belirtti. Partiye geç üye olmasından yakınan Oran, bunun nedenini ise sivil toplum kuruluşlarında üstlendiği görevlere bağladı.

AKP Hükümeti’nin Türkiye’nin sorunları karşısında çözüm üretmediğini vurgulayan Oran, buna karşın CHP’nin de gerekli muhalefeti yapamadığını öne sürdü. CHP’de değişimin şart olduğunu söyleyen Oran, “Yeni bir siyaset anlayışını temsilen, tabandan beslenen halktan beslenen bir siyasi anlayış gerekli. Kurultayda heyecan yok, alternatif olduğumuzu göstermek için çıktık ortaya. Sonuçta bu uzun bir yol. CHP’nin güçlenmesi, bütünleşmesi ve iktidar olması için bütün gücümüzle çalışacağız” dedi. Oran, şunları söyledi:

“Türkiye bugün iyi yönetilmiyor. Muhalefetin siyaseti de yetersiz. Anayasa değişikliği ve 301’den önce ekonomi ele alınmalı. Seçim yasası, siyasi partiler yasası anti demokratik. Bu yüzden parti içi denetim etkili değil. Bütün bunların gözden geçirilmesi lazım. Türkiye’de doğru gündem ve doğru öncelikler yok. Muhalefet iktidarın gündemine sürükleniyor. Ona alternatif üretmiyor. CHP’nin iktidar olma gibi bir anlayışı yok. Sadece söylem yetmez, eylem de gerekli. Anadolu’dan beslenmek şart. CHP bunu yapmalı. CHP devlet temelli değil, insan temelli olmalı.”

DİYARBAKIR’A GİTMEDEN SORUN ÇÖZÜLMEZ

Umut Oran, CHP’nin Doğu ve Güneydoğu politikalarını da eleştirdi. CHP’nin, Anadolu’da örgütlerinin bulunmadığını belirten Oran, şöyle devam etti:

“İktidar olmanın yolu Diyarbakır’dan geçer. CHP, son 6 yılda sadece bir kez Diyarbakır’a gitti. Çalışmadan bir şey elde edilmez. Güneydoğu ya da Kürt sorununu oturduğunuz yerden çözemezsiniz. Diyarbakır’a gitmeden çözüm üretemezsiniz. Bölgenin sorunları 24 yıldır halının altına süpürülüyor. Bunlar doğru yaklaşımlar değil. Deniz Baykal, hepimizin genel başkanı ama oturduğu yerden bir şey olmuyor. CHP’nin emek ve üretimden yana bir politika izlemesi gerekiyor.”

KURULTAY AİLE İÇİ YARIŞ

Oran, kurultaydaki şansını da değerlendirdi. CHP Kurultayı'nın aile içi bir yarış olduğunu ifade eden Umut Oran, “Kurultay'ın, ailenin örf ve adetlerine göre kardeşçe tamamlanması gerekiyor. Ben kimsenin adamı değilim. Bir iddiam var. Türkiye’nin AKP’den kurtulması için yola çıktım. Ben halkın adamıyım. Delegeye ve CHP üyelerine güveniyorum. Kurultayın sonucu ne olursa olsun CHP’de çalışmaya devam edeceğim. Projelerime güveniyorum” dedi.

Oran’a CHP Lideri Baykal’ın kaldırılmasına karşı çıktığı 301’nci madde ile ilgili görüşleri de soruldu. Oran, “Burada önemli olan 301’nci maddenin değişip değişmemesi sorunu değil. Türkiye’de 301’i değiştirmek ya da onu kaldırmak sorunu çözmez. Sorun, güçlü bir hukuk sistemi yaratılarak çözülebilir. Önemli olan 301 gibi maddelerin kullanılmasını önleyecek hukuk sistemini geliştirmek” karşılığını verdi.

DP: Türkiye'de gerilim senaryoları üretiliyor

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, ülkede gerilim senaryolarının üretildiğini söyledi.


Çanakkale'den başlattığı “Beyaz Yürüyüş” kapsamında geldiği Bilecik'in Bozüyük ilçesinde esnaf ziyareti yapan ve partililerle buluşan Soylu, sorularını yanıtladı.

Soylu, Türkiye'nin 14 Marttan beri ara rejimde olduğunu, bunun Türkiye için çıkmaz sokak anlamına geldiğini savunarak, ülkeyi adeta iki arada, bir derede bırakan bir süreç yaşandığını kaydetti.

Bunun tek çözümünün sonbaharda erken seçime gitmek olduğunu ifade eden Soylu, şöyle konuştu:

“Türkiye acilen erken seçim kararı almalıdır. Bundan bir medet ummuyoruz. Demokrasinin kurtulması, milli iradenin yeniden tecelli edebilmesi, demokrasi ile hukukun, siyaset ve hukukun, kurumların yıpratılmasının önüne geçilebilmesi için tek çare erken seçimdir. Seçimle beraber ise Türkiye, çok geniş bir şekilde demokratik bir Anayasanın mutabakatını oluşturmalıdır. Sadece parti kapatmayı zorlaştıran bir anayasa değil. Anayasayı demokratikleştirecek, siyasi partiler ve seçim kanunlarını demokratikleştirecek, yeni bir atılımı ortaya koyacak, yeni bir Türkiye'nin hesabını yapacak bir değişiklik olmalıdır. Başka türlü bu işin içinden çıkılmaz, kimse de çıkamayacaktır.”

“GERİLİM SENARYOLARININ KAYNAĞI İKTİDAR KAVGASIDIR

Soylu, Türkiye'de gerilim senaryolarının adeta “reklam arası vermeden” devam ettiğini anlatarak, şöyle devam etti:

“Hiçbirimizin algılayamadığı, peşi sıra gelen bu senaryolar, aslında Türkiye'nin enerjisini tüketmekte, ileriye dönük olarak dünyanın önlem aldığı konularda bizi geriye itmektedir. Türkiye 2007 yılını kaybetmiştir ama bu gerilim senaryoları gösteriyor ki 2008 yılını da kaybediyoruz. Gerilim senaryolarının kaynağı ülkedeki iktidar kavgasıdır. Ama ülkenin önünde çok önemli bir ekonomik problem vardır. İşçisi, esnafı, dar gelirlisi, halkın her kesimi zorda. Bizim siyasi anlayışımız şunu getirir, demokrasi nezle olursa ekonomi öksürür, toplumsal barış sıtma olur.”

 Cari açık sorunu Türkiye ekonomisinin fay 

hattı

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, cari açığın Türkiye’de deprem konusu gibi algılandığını kaydederek, “Öncü veya artçı sarsıntılar olduğunda hatırlıyoruz bu gerçeği; bunun sıcaklığıyla konuşuyor ve tehlike geçtiğinde sanki bu mesele hiç yokmuş gibi davranıp hasır altı ediyoruz. Cari açık sorunu, Türkiye ekonomisinin fay hattıdır” dedi.

Satıcı, İstanbul Kültür Üniversitesi’nde düzenlenen “Cari Açık ve İhracatın Yıldızları” konulu panele katıldı. Satıcı yaptığı konuşmada, cari açığın Türkiye açısından küresel ekonomik şartlarda yapısal bir sorun olduğunu ancak bunun, Türkiye’nin sanayileşme stratejisinin ve ülke ekonomisinin yapısal bir konusu olarak konumlandırılmadığını söyledi. Söz konusu yapısallığın görmezden gelindiğini dile getiren Satıcı, Türkiye ekonomisini krize sürükleyen temel meselenin cari açık olduğunu buna karşın konuya türev sorun olarak bakma alışkanlığından vazgeçilmediğini dile getirdi. Satıcı, bu durum dikkate alınmazsa hiçbir ekonomi programı ve ya enflasyonla mücadele programının orta ve uzun vadede başarıya ulaşmayacağını vurguladı.

Satıcı, tasarrufu sınırlı, sermaye birikimi düşük bir ülke olarak Türkiye’nin, cari açığı finanse etmek için ne kadar borçlanmakta ve ne kadar borçlanma maliyeti ödediğini acilen masaya yatırması gerektiğini ifade ederek şöyle konuştu:

“Cari açığı kapatmanın birinci yolu, bu maliyeti yurtdışındaki finans kuruluşlarına ödemek yerine, geliştirici bir planlama temelinde ülke sanayisinin transformasyonuna ödemelidir. Türkiye derhal cari açık meselesini merkezine koyan, yeni bir ithalat ve ihracat stratejisi geliştirmeli, gerek kendi vatandaşının ihtiyacını karşılayacak, gerekse ihracatçının ihtiyaçlarını karşılayacak nicelikte bir ara malı imalat sanayi yaratmalıdır.

Net ithalatçı durumunda olduğumuz enerji alanında ithalatı ikame edebilecek tüm alternatif enerji kaynaklarına, orta ve uzun vadeli bir planla yatırım yapılmalıdır. Net ihracatçı olduğumuz ve net katma değer ürettiğimiz, turizm, madencilik ve makine sektörlerine yönelik acil ve sonuç alıcı bir eylem planı geliştirilmelidir. Herhangi bir ara malı gerektirmeyen, net katma değer içeren bilişim, otomobil dizaynı, paramedikal Ar-Ge, kimya Ar-Ge’si gibi alanlarda stratejik plan yapılmalı; bu alanlarda dünya çapında nasıl bir tedarikçi oluruz sorusuna yanıtlar üretilmelidir.”

TEB, kredi faiz oranlarını indirdi

Türk Ekonomi Bankası (TEB), konut, taşıt ve ihtiyaç kredisi faiz oranlarını indirdi. TEB’de konut kredisi faiz oranı 1.49, taşıt kredisi faiz oranı 1.55, ihtiyaç kredisi faiz oranı ise 1.84’e geriledi.


Konut ve taşıt kredilerinin, bireysel bankacılıktaki en fazla talep gören kredi hizmetleri olduğunu belirten TEB Bireysel ve İşletme Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Cemal Kişmir “Biz de müşterilerimizin beklentilerini en iyi şekilde karşılayabilmek amacıyla faiz oranlarımızda yeni bir düzenlemeye gittik” dedi.
Kişmir, bireysel bankacılık alanında yeni hizmet ve ürünler sunmaya, tüketici kredilerinde de piyasanın önemli oyuncuları arasında yer almaya devam edeceklerini söyledi.


Çağlayan: Hedef yüksek katma değerli teknolojik ürünler

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, yeni teşvik sisteminin sektörel, bölgesel ve proje bazlı olacağını belirterek, “Yüksek katma değerli teknolojik ürün üretecek bir Türkiye düşünmemiz gerekiyor. Sanayi üretiminin ana hedefi bu olmalı. İşte yeni teşvik sistemini bu hedefin üzerine yönlendireceğiz” dedi.

Türkiye sanayisinin daha işler hale gelmesi ve sorunlarının çözümü konularının masaya yatırıldığı “Türkiye Sanayi Stratejisi Arama Konferansı” Antalya’da gerçekleştirildi. Konferansa, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu (TÜGİK) Genel Başkanı Hazim Sesli de katıldı.

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan yaptığı konuşmada, Türkiye’de her yıl iş gücüne katılan 700 bin insanın AB’ye üye iki ülkenin nüfusundan daha fazla olduğunu vurguladı. Çağlayan, “İşte bu yüzden morallerimiz çok sağlam olmalı. Özellikle işadamlarımızın morali çok yüksek olmalı” dedi. Türkiye’nin daha fazla büyümesi için siyasi bir iradenin mevcut olduğunu söyleyen Çağlayan, “Şu anda ülkemizde bir Başbakan, bir Hükümet var. Bu konuda son derece rahat olun. Mesai gözetmeksizin sürekli çalışıyoruz. Kamu çalışıyor, özel sektör çalışıyor. Moralleriniz sağlam, başınız dik, hiçbir endişeye kapılmaksızın çalışmalısınız” diye konuştu.

“SIRADA İSTİHDAM ENVANTERİ VAR”

Sanayi envanterinin ardından istihdam envanteri çalışmasına başlayacaklarını açıklayan Çağlayan, “Yeni istihdam politikaları belirleyerek, bu doğrultuda istihdam envanterini yapmamız gerekmektedir. Bu aslında bir iş gücü planlamasıdır. Bu çalışmayı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı olarak birlikte yapacağız” dedi. Yanlış politikalar yerine daha çok illere özgün, yeni bir sistem üzerinde çalıştıklarını vurgulayan Çağlayan, “Türkiye’de hangi sektörlerde, hangi kollarda ve hangi kalitede eleman ihtiyacımız var? Nitelikli eleman konusu zaten tartışılmaz. Ama bizim hangi kollarda istihdam politikası gerçekleştirmemiz gerekiyor? İşte bu son derece önem arz ediyor” dedi. Çağlayan, şunları kaydetti:

“HER İLİ SANAYİCİ YAPAMAYIZ”

“Son 5 yıl içerisinde Türkiye’nin sanayide istihdam yapabilme kapasitesi yüzde 19’dan yüzde 20’ye çıkabilmiş. Yani sanayimiz eskisi gibi istihdam sağlayamıyor. Bunun nedeni ise uluslar arası rekabetin inanılmaz gelişmesi ve bu durumun da sanayiciyi teknolojiye yönlendirmesi. Buna hiçbirimizin itirazı olamaz. Çünkü bu doğru bir gelişme. Ticaret ve hizmet sektöründe ise istihdam yine son 5 yıl içerisinde yüzde 46’dan yüzde 53’e çıkmış. Arada yüzde 15 gibi bir fark var. Geriye kalan istihdam artışları ise tarım, bilişim ve yazılım sektörlerinde. Bizim her ili sanayici yapmak gibi bir arayışımız olmamalı. Fotoğrafın tamamını görmemiz lazım. Fotoğrafın bir parçasına bakarak bütününü yakalayamayız.”
“YENİ TEŞVİK MODELİ YOLDA”

Türkiye’nin gündeminin hedefleri yakalamak olduğunu belirten Çağlayan, “Biz Bakanlık olarak hedeflerimizi gerçekleştirmek için önemli araçlar ortaya koyuyoruz. Bunların başında da tabii ki sanayi envanterinin hemen arkasından yeni teşvik modeli gelecek” dedi. Yeni teşvik modeliyle ilgili açıklamalarda bulunan Çağlayan, “Teşvikler eskisi gibi rahat ve hoyratça yapılabilecek olmaktan çıkmıştır. Dünya Ticaret Örgütü’nun kuralları var. Onun dışında AB normları doğrultusunda yapılan çalışmalar var. Ayrıca Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın getirdiği zorluklar var. Bakanlık olarak biz, geçmiş dönemdeki teşvik sistemini bir kenara koyup, şimdi sektörel, bölgesel ve proje bazlı teşvik sistemini getireceğiz” dedi.

AB konusunda da değerlendirmelerde bulunan Çağlayan, AB’nin bir araç olduğunu ifade ederek, “AB’ni insan kalitesinin ve standartlarının yükselmesinde, kayıt dışılığın önlenmesinde, ekonominin büyümesinde ve ülkenin gelişmesinde önemli bir araç olarak görmeliyiz. İşte AB yoluna bu gerekçelerle devam etmeliyiz” diye konuştu.

TOBB:“DIŞARIDAN DAHA GÜÇLÜ GÖRÜNÜYORUZ”

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da konuşmasında dışarıdan bakıldığında Türkiye’nin ne kadar güçlü olduğunun daha iyi anlaşıldığını söyledi. Hisarcıklıoğlu, “Türkiye’nin geleceği aydınlıktır. Evet, şu an Dünya bir kriz ile karşı karşıya. Ancak krizlerin de bizlere yeni fırsatlar getirdiğini unutmayalım. Örneğin 2001 krizi bize bir fırsat olmuştur. Bizim tüm işadamlarımızdan tek istediğimiz şudur; birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek, artırarak yolumuza devam etmek. Bunun için çalışmalıyız” dedi.

-TÜGİK:“GRİ ORTAM NETLEŞMELİ”

TÜGİK Genel Başkanı Hazim Sesli ise Türkiye’de son dönemlerde yaşanan siyasi gelişmelerin, genç işadamları olarak kendilerini endişelendirdiğinin ve özellikle ekonomi piyasasında belirsizlik yaşanmasına neden olduğunun altını çizdi. Sesli, “Biz çalışmak, üretmek ve ülkesi ve milleti için seferber olmak istiyoruz. Bu nedenle de, yaşanan gri ortamın bir an önce netleşmesini bekliyoruz. Piyasada yaşanan durgunluğun, yerini hareketliliğe bırakması, işadamları olarak hepimizin tek arzusudur” dedi.

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 408 ziyaretçi (738 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol