More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  21 Mart Ekonomi Haberleri 15.03.2025 20:24 (UTC)
   
 

Ekonominin taze döviz ihtiyacı

Ercan KUMCU

ULUSLARARASI piyasalarda ortalık karışınca, herkes "zayıf halka" arıyor. Bulmakta da çok zorlanmıyorlar.

Yetkilikler ne derse desin, Türkiye’nin yüksek cari işlemler açığı kağıt üzerinde Türkiye’yi "zayıf halka" yapan en önemli gösterge.

"Gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerdeki karışıklıklardan olumsuz etkilenir mi?" sorusuna cevap aranırken, Türkiye, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’ın rakamları ortaya dökülüyor. Bu, Türkiye ekonomisi açısından çok kötü bir reklam. Bilen, bilmeyen, kendine göre bu çeşit analizlerden olumsuz bir izlenim ediniyorlar.

Kısa dönemde cari işlemler açığımızı daha makul düzeylere indirecek bir gücümüz yok. Bu açıdan, köşede bekleyip yumrukların bizim tarafa gelmemesi için beklemekten başka bir seçeneğimiz de yok. Yumruklar bizim tarafa geldiğinde ise, ekonomik büyümeden feragat etmek zorunda kalacağız. Enflasyonu tek haneli rakamlarda tutmak çok zor olacak. O taktirde, daha düşük bir cari işlemler açığı vereceğiz, ama dengelerimiz alt-üst olmuş olacak.

Bu yılın ocak ayı itibariyle, son bir yıllık cari işlemler açığı 38.9 dokuz milyar dolar oldu. Bu dönemde, mal ticareti dengesindeki (fob bazında) açık 48.9 milyar dolarken, hizmetler ve diğer cari işlemler dengesinde 10 milyar dolar kadar fazla gerçekleşti.

Daha uzun dönemde baktığımızda, grafikten de görüldüğü gibi, cari işlemler açığındaki yıllar itibariyle büyümenin ana nedeninin mal ticareti dengesindeki giderek büyüyen açıklar (sol eksen) olduğunu görüyoruz. Hizmetler ve diğer cari işlemler dengesindeki fazla (sağ eksen), daha çok turizm gelirlerindeki gerçekleşmelere göre, yılda 8-10 milyar dolar arasında oynuyor. Mal ticareti dengesindeki açık (fob bazında) ise 2002 yılında yıllık 7.3 milyar dolarken, şimdi 50 milyar dolara yaklaştı.http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=5223964

Cari işlemler açığındaki büyüme tahminlerin ötesinde gerçekleşiyor. Örneğin, geçen yılki programda ekonomik büyümenin yüzde 5 olacağı varsayımıyla, cari işlemler açığının 36.4 milyar dolar olacağı tahmin ediliyordu. Ekonomik büyüme geçen yıl tahminler doğrultusunda gerçekleştiği halde, cari işlemler açığının tahminlerin 2 milyar dolar kadar daha fazla gerçekleşmesinin nedeni aynı büyüme için giderek daha fazla mal ticaretinde açık verme zorunluluğundan kaynaklanıyor.

BÜYÜME ENGELİ

Bu gelişmelere bakarak "cari işlemler açığı Türkiye ekonomisinin yapısal sorunudur" yaklaşımıyla konuyu "kaygı duymaya gerek yok" gibi ele alamayız. Evet, cari işlemler açığı ekonominin yapısal sorunudur. Ama, bu yapısal sorun ekonomik büyüme üzerinde çok önemli bir kısıt oluşturmaktadır.

Geçen yılın tümünde Türkiye ekonomisine giren yabancı kaynak net bazda 50 milyar dolar oldu. Bu miktarın 30 milyar doları cari açığın finansmanına giderken 12 milyar dolar kadar döviz rezervlerimiz arttı. Ekonomiye net bazda giren toplam yabancı kaynakların yüzde 40’ı doğrudan yabancı sermaye olurken, geri kalan kısmı bankalar ve özel şirketlerin borçlanmalarıydı.

Bu kanallardaki tıkanmalar Türkiye ekonomisinin büyümesi (mal ticareti dengesinde yüksek açıklar vermesi) üzerinde çok önemli bir kısıt yaratmaktadır. Bu kısıdı dikkate almadan oluşturulabilecek büyümeci ekonomi politikaları ekonomik büyümeyi sürdürülemez yapmaktan başka bir işe yaramaz. Kısacası, biz arzumuzla yapmazsak, dış dünya bize yaptırır. Bu açıdan 2008 yılı ilginç bir yıl olacak gibi.
 


Hane halkı tasarrufu bıraktı, cari açık sinyal veriyor

ANKA

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kibar, Merkez Bankası ile birlikte yaptıkları hanehalkı araştırmasından, alt gelir grupları tüketim finansmanını borçlanarak karşılarken, üst gelir grubunun tasarruflarının azaldığı sonucunun çıktığını bildirdi.

Kibar, “Düşük gelir gruplarında, özellikle son yıllarda, negatif tasarruf eğiliminin olması ve yüksek gelir gruplarında tasarruf eğiliminin düşmekte olması, Türkiye’nin cari işlemler açığının büyümesi anlamına gelmektedir” dedi.

Kibar, Merkez Bankası ve TÜSİAD’ın ortaklaşa düzenlediği “İşgücü, Gelir, Harcama ve Yoksulluk Açısından Türkiye’de Hanehalkı Semineri”nin açılışında yaptığı konuşmada, 2001 krizinin ardından ekonomide yaşanan gelişmelere işaret etti. 1987 yılı fiyatlarını baz alan rakamlara bakıldığında, 2001 yılında nominal olarak 2 bin 650 YTL civarında olan kişi başı milli gelirin 2006 yılında 7 bin 900 YTL’ye ulaştığını belirten Kibar, yeni milli gelir ve nüfus verileriyle ise bu rakamın 10 bin 500 YTL’yi aştığını ifade etti.

2002-2006 yıllarını kapsayan dönemde genel işsizlik oranında çok sınırlı bir düşüş olmasına rağmen, istihdamın sektörel dağılımında ciddi bir değişim gözlendiğini kaydeden Kibar, “Tarım sektörünün istihdam içindeki payı 2002-2004 döneminde ortalama yüzde 34 iken, 2005 ve 2006 yıllarında keskin bir çözülme yaşanmış ve bu oran yüzde 27’ye gerilemiştir. Tarımsal istihdamda yaşanan çözülmeden açığa çıkan bu işçilerin bir bölümü sanayi ve hizmetler sektöründe kendilerine yer bulabilmiştir” dedi.

İSTİHDAM TARIM DIŞINA KAYDI, GELİR ARTTI

Tarımsal istihdamda yaşanan bu çözülme nedeniyle, 2002-2006 döneminde ortalama genel istihdam artışı 244 bin kişi iken, tarım-dışı sektörlerde her yıl ortalama 587 bin civarında istihdam yaratılabildiğini bildiren Kibar, “İstihdam içinde tarım-dışı sektörlerin payının artması kişi başı gelir artışını da beraberinde getirmiştir. Bunun nedeni tarım-dışı sektörlerde çalışan başına elde edilen ortalama gelirin tarım sektöründekinin oldukça üzerinde olmasıdır” diye konuştu.

Kadın istihdamına da değinen Kibar, işgücü arzının yarısını kadınların oluşturmasına karşın, kadınların istihdam içindeki payının 2006 yılında yüzde 26 civarında olduğunu vurguladı. Avrupa Birliği’nde kadın istihdam oranının 2006 itibariyle yüzde 55 ile Türkiye’nin çok üzerinde olduğunun altını çizen Kibar, “İstihdam edilen erkeklerle kadınların ücret hakları arasındaki fark ise daha vahim bir tablo çizmektedir. Avrupa Birliğinde bu fark yüzde 15 oranında iken Türkiye’de bu oran yüzde 35’i aşmaktadır” dedi.

Son yıllarda, iş aramayan ancak çalışmaya istekli olan kadın sayısında hızlı bir artış görüldüğünü belirten Kibar, “Ancak, toplumsal ve sosyal faktörlerin etkisiyle kadınların işgücüne katılımı sınırlı kalmaktadır” dedi.

TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞİYOR

Hanehalkının gelir düzeyi arttıkça, başta gıda olmak üzere, giyim, konut gibi zorunlu harcamaların payının düzenli bir şekilde azaldığını ifade eden Kibar, 2002-2006 döneminde hanehalkının mal ağırlıklı tüketimleri azalırken, hizmet ağırlıklı harcamalarının arttığını söyledi.

Düşük gelir gruplarındaki hanelerin tüketim harcamalarını giderek daha fazla borçlanma yoluyla finanse ettiklerini kaydeden Kibar, “Hanehalkının tüketim kalıplarındaki değişim dikkate alınmadan Türkiye’nin cari işlemler açığını kalıcı olarak kapatması zor olacaktır. Düşük gelir gruplarında, özellikle son yıllarda, negatif tasarruf eğiliminin olması ve yüksek gelir gruplarında tasarruf eğiliminin düşmekte olması, Türkiye’nin cari işlemler açığının büyümesi anlamına gelmektedir” dedi.

Hanehalklarının davranış değişimlerini dikkate almadan salt kur seviyeleri ya da sanayi politikası üzerinden oluşturulacak bir politikanın Türkiye’yi küresel ekonomiye entegrasyon sürecinde arzu ettiği rekabetçi konuma taşıyamayacağını ifade eden Kibar, “Üstelik, uluslararası ekonomik ve finansal görünümün bulanıklaştığı içinde bulunduğumuz dönemde ekonomi politikalarının bu şekilde tasarlanması ülkemize daha fazla manevra kabiliyeti sunacaktır” diye konuştu.






YTL'de dalgalanma sürecek



Templeton Fonu'nun kurucusu ve dünyanın en iyi yatırımcıların bir olarak kabul edilen Mark Mobius, ekonomi ve siyasetteki son gelişmelerin etkilerini değerlendirdi.



IMF: Türk Hükümetinin yönlendirmesine hazırız

ANKA

IMF Dış İlişkiler Başdanışmanı David Hawley, Türkiye’yle standby anlaşmalarının sona erdirilmesine ilişkin görüşü değerlendirirken, “IMF, üyelerine değişik yollardan yardımcı olmaktadır ve Türkiye için hangisi en iyi olacaksa o konuda Hükümetin bize rehberlik etmesine hazırız” dedi.

IMF Dış İlişkiler Bölümü Başdanışmanı David Hawley, Washington’da düzenlediği basın toplantısında hükümetin IMF’yle yeni bir stand-by anlaşmasına gerek olmayabileceğine ilişkin düşüncesiyle ilgili soruyu yanıtladı. “Türkiye’yle programın sona ermesinden sonra ilişki hangi formatla yürütülecek? Şimdiki ‘standby’ sona ermeden 7 ve 8’inci gözden geçirmenin birlikte yürütülmesini göz önüne alacak mısınız?” sorusu üzerine Hawley, henüz Türk yetkililerle program sonrasına ilişkin görüşmediklerini bildirdi.

David Hawley, “Bilindiği gibi IMF, üyelerine değişik yollardan yardımcı olmaktadır ve Türkiye için hangisi en iyi olacaksa o konuda Hükümetin bize rehberlik etmesine hazırız” dedi.

IMF yetkililerinin şu anda Türk ekonomi yönetimiyle, süren programın başarılı bir şekilde sonlandırılması için görüşmeler yaptıklarını belirten Hawley, “Standby anlaşması 10 Mayıs’ta sona ermeden önce iki gözden geçirmeyi daha sonuçlandırabileceğimiz düşüncesindeyiz. Ancak kalan gözden geçirmelerin birleştirilmesi daha olasılıklı” dedi.

 YAPISAL REFORMLAR YENİDEN HAYATA GEÇİRİLMELİ

Türkiye’yle ilgili gözlemini anlatmak istediğini kaydeden David Hawley şöyle devam etti:

“Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik performansı sağlıklı ekonomik politikalara yapısal reformlara, fakat aynı zamanda son dönemlere değin süren büyük ölçüde olumlu dış çevreye bağlı olarak, son derece güçlü olmuştu ve büyüme canlı bir şekilde gerçekleşmiş, net kamu borç oranı hızlı bir şekilde düşmüş, doğrudan yabancı sermaye hızlı yükselme kaydetmişti. Politika öncelikleri; mali disiplini yeniden tesis ederek son yıllardaki başarıyı pekiştirmek ve enflasyonu zaman içinde yüzde 4 hedefine indirmek için sağgörülü para politikasıyla devam etmektir. İkincisi en hızlı büyüyen yükselen piyasalarda görülen sağlıklı büyüme artışı oranları için yapısal reformları yeniden hayata geçirmektir.” 

"Benim en güzel müşterilerim sizsiniz"

A.A.

Maliye Bakanı Unakıtan, otomotiv sanayicilerine, "Benim en güzel müşterilerim sizsiniz, öyle bir ortaksınız ki sizi çok seviyorum. Yedi veren gülü gibisiniz. Çok kazanın, inşallah bana da çok vergiler verirsiniz" dedi.

Bakan Unakıtan, Otomotiv Sanayi Derneğinin (OSD) 34. Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, genel kurula iki bakan birlikte geldiklerini, bunun sektöre ne kadar önem verdiklerini gösterdiğini bildirdi.

1990'lı yılların sonuna doğru, otomotiv sektöründe üretim artmasına karşın 2000-2001 krizinde üretimin 347 bin olduğunu, 2007'de üretimin 1 milyon 100 bine ulaştığını aktaran Unakıtan, "ikisi arasındaki mukayese ayna gibi ortada..." dedi.

Türkiye'nin o zamanki ihracatının 36 milyar dolar, otomotiv ihracatının 4,8 milyar dolar olduğunu aktaran Unakıtan, 2007'de bu rakamın 21 milyar dolara ulaştığını kaydetti.

Türkiye ekonomisinin bu derece düzgün hale gelmesinin kendiliğinden olmadığına işaret eden Unakıtan, "Bazı şaşkın adamlar... Efendim dalga gelmiş de global dalga çok iyiymiş, Türkiye ileri gitmiş... Yahu kardeşim bu dalga daha önce niye gelmedi de şimdi geldi. Hiç kimse bu masalı yutar mı Allah aşkına? Dalga gelmiş kötü olmuş, dalga gelmiş iyi olmuş, Nasıl dalga bu ya? Sık sık gelsin bu dalga bize... O zaman, arkadaşlar hükümet olarak bunun tedbirlerini almamış olsaydık, hiçbir şey olmazdı, ben size söyleyeyim" diye konuştu.

Ekonomik istikrarın kolay sağlanmadığını, ekonomik istikrarı sağlamanın çok zor olduğunu, ancak kaybetmenin çok kolay olduğunu dile getiren Unakıtan, "1 sene kaybedersin ama senelerce çalışırsın onu kazanmak için..." dedi.
Bakan Unakıtan, siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrarın da tehlikeye gireceğini vurguladı.

Otomotiv üretiminde 2 milyonluk hedefin 2,5 milyonun üzerine çıkarılması gerektiğini ifade eden Unakıtan, "Benim hesabım o... Türkiye yakalayacak bu hedefi... Türkiye öyle bir hale gelecek ki 1 milyonu bir firma üretecek... Çok uzak değil onlar..." dedi.

Otomotivde çıkarılan Ar-Ge yasasının Türkiye'nin çehresini değiştireceğini ve tüm sektörleri katma değerli üretime zorlayacağını kaydeden Unakıtan, "110 milyar dolar olan ihracatı 210 milyar dolara çıkarmamız lazım" dedi.
Otomotiv sektörüne bakıldığında Ar-Ge ile sektöre biraz nefes verdiklerini ama bununla kalmayacaklarını vurgulayan Bakan Unakıtan, firma firma çağırıp projelerini dinlediğini söyledi.

Ekonominin gelişmesinin özel sektörle olacağını aktaran Unakıtan, özel sektörün önünün açılması, üretimin artırılması gerektiğini kaydetti.

Uluslararası yatırımcı çekmek için maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini aktaran Unakıtan, vergilerin düşürülmesiyle ilgili olarak da şöyle konuştu:

“VALLAHİ GECELİK FAİZLER YÜZDE 5 BİN OLUR HA...”

"Vergilerle ilgili olarak maliyeyi ilgilendiren mevzuat değişiklikleri ile ilgili konuşmak istiyorum. O da şu; Şimdi bana en fazla yöneltilen AB'ye uysun bu vergiler... Ben baktım AB yüzde 18 diyor. Ben uyamam arkadaş, bunu bilin. Şimdi bunu istemeyin. Ben mali disiplini korumak zorunda olan bir bakanım. Eğer o mali disiplin olmasaydı o kara pazartesi diyarlar hani, kara pazartesi geldi geçti... Böyle şoklarda, böyle dalgalanmalarda aynen Anayasa'yı fırlattılar ya hani bir gün bütün ekonomi bitti gitti...

Vallahi gecelik faizler yüzde 5 bin olur ha... Bu mali disiplin olmasaydı böyle olurdu. Dua edin o mali disipline hepiniz. Ekonomimizi güçlü yapmak mecburiyetindeyiz. Ben gidip IMF kapısından para mı alayım sizden vergi mi alayım. Ben kendi vatandaşımdan vergi alacağım ama ayaklarımın üstünde duracağım, sesim daha güçlü çıkacak, ekonomim daha güçlü olacak. Aksi tekdirde rüzgar esti git, Anayasa gitti, gitti ekonomi... Artık bunları inşallah Türk milleti görmez... Dışarıdaki fırtınalara karşı kendimizi koruyoruz, korumaya da devam edeceğiz, hiç etkilenmeyeceğiz diye de bir şey yok, bunu da bilin.

Bu global dalgalanmadan etkilenmeyeceğiz diye bir şey yok ama bunu asgari geçiştirmemiz lazım. Bunun için de ekonomimizin güçlü olması lazım. Dışarıdaki fırtınalara karşı kendimizi güçlü tutuyoruz ama içeride rüzgarlar var onu da ne yapacağız bilmem artık. Ona da millet karar verecek herhalde..."

Unakıtan, Her zaman üreticinin yanında olduklarını, Türkiye'yi daha iyi bir noktaya getirmek ve otomotivin rekabet gücünü artırmak zorunda olduklarını belirtirken, bununla ilgili tedbirleri almaya devam edeceklerini söyledi.

ÖTV KONUSU

Unakıtan, ÖTV ile ilgili olarak da "ÖTV ile ilgili ikinci el araba diyorsunuz. İkinci el değil o... birinci el... ikinci el gibi alıyorsunuz, bir gün sonra leasingi yaptım ertesi gün o araba ikinci el araba... Yok öyle numara... İkinci el araba olmaz öyle, birinci el arabada yüzde 18'i vereceksiniz kardeşim" dedi.

Bakan Kemal Unakıtan, konuşmasında kusuru olduysa kendisini hoş görmelerini dileyerek, "Benim en güzel müşterilerim sizsiniz öyle bir ortaksınız ki sizi çok seviyorum. Yedi veren gülü gibisiniz, çok kazanın inşallah bana da çok vergiler verirsiniz" diyerek tamamladı.


Cnbc-e'ye konuşan Mobius, Türkiye'deki siyasi sürece dikkat çekti. Sorunlu bir süreç yaşandığını kaydeden Mobius, buna faturasının da Türkiye’ye belirsizlik olarak yansıyacağını söyledi. Mobius, "Siyasi endişeler biterse Türkiye ilerleyebilir. Siyasi endişeler kalkmadıkça bu durum daha fazla belirsizlik demek olur” ifadesini kullandı.

TL'DE DALGALANMA SÜRECEK

Mevcut ortamda TL’nin dalgalanmaya devam edeceğini belirten Mobius, ekonomik büyüme ve yabancı yatırımlara karşın siyasi ortamla ilgili endişelerin, kurlar üzerindeki hassasiyeti artırdığını belirtti.

Doların uluslararası piyasalardaki hareketliliğine de değinen Mobius, bundan sonra daha fazla düşmesini beklemediğini söyledi. Doların şu ana kadar çok fazla düştüğünü ve ABD’deki gelişmelerin daha fazla düşüşe işaret ettiğini kaydeden Mobius, ancak artık piyasanın dengelenme yoluna girebileceğini vurguladı.

Mobius, "Doların daha fazla zayıflamasını beklemiyorum” ifadesini kullandı.

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 355 ziyaretçi (637 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol