More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  10 Mart Ekonomi Haberleri 15.03.2025 19:03 (UTC)
   
 

İkinci el cep telefonunda 150 kilo altın yok oluyor



Türkiye’deki ikinci el cep telefonlarında, 3.5 ton gümüş, 150 kiloyu aşkın altın, tonlarca nikel ve kobalt geri dönüşüm prosesinden geçirilmediği için israf oluyor.

Turkcell ve Nokia’nın çözüm ortağı Teleses’in hazırladığı "Cep’teki Fırsatlar Raporu", ikinci el cep telefonlarında kullanılan birçok değerli madenin geri dönüşümünün gerçekleştirilememesi nedeniyle ekonominin kayba uğradığını gözler önüne serdi. İkinci el cep telefonlarını yeniden değerlendirerek zararsız hale getiren bir sistemin oluşturularak bu telefonların ekonomiye yeniden kazandırılmasının acil çözüm bekleyen bir sorun haline gelmeye başladığına dikkat çekilen raporda, Türkiye’de halen yaklaşık 200 milyon adet ikinci el cep telefonu bulunduğu kaydedildi.

DÜNYADA GERİ DÖNÜŞÜM VAR: Raporda, bir cep telefonun içinde altın ve gümüş gibi değerli madenlerden, nikel, kobalt gibi özel metallere, kurşun, civa, kadmiyum gibi toksik maddelere kadar birçok element bulunduğu hatırlatılarak, tüm dünyada yeniden kullanım ve geri dönüşüm projeleri ile cep telefonlarının zararsız bir şekilde geri dönüştürülmeye çalışıldığı belirtildi. Türkiye’de böyle bir uygulamanın bulunmadığı da belirtilerek, "Geri dönüşüm hem doğanın korunmasına hizmet ederken hem de ekonomik bir değer yaratmaktadır" denildi.

YÜKSEK KDV VE KAYITDIŞI: Türkiye’de cep telefonlarından alınan yüzde 18 KDV’nin çok yüksek olduğu ve yüksek KDV nedeniyle her yıl 9 milyonu aşkın cep telefonu ticaretinin kayıt dışına itildiği kaydedilen raporda, "Sektördeki KDV kaybı ciddi boyutlarda" denildi. Avrupa genelinde toplamda her yıl 8 milyon ton elektronik atığın tüketiciler tarafından çöpe atıldığı ifade edilen raporda, elektronik endüstrisinde en çok tüketiciye ulaşan ürünün cep telefonları olduğu belirtildi. Rapora göre, sadece geçen yıl dünyada 1 milyar 150 milyon, Türkiye’de ise 11,5 milyon cep telefonu satıldı. Her 11-14 ayda yeni bir telefon alındığına ve kullanılmayan telefon sayısının gün geçtikçe arttığına işaret edilen raporda, Türkiye’de bir yıl içinde satılan cep telefonlarının ağırlığının 1 milyon 46 bin kilogram olduğu tespit edildi. Raporda, 11.5 milyon cep telefonunun üretimi için harcanan enerji miktarının ise 486 milyon kilovat olduğu belirtildi.

İKİNCİ EL DESTEKLENMELİ: Raporda, "Tüm dünyada, gerek çevrenin korunması, gerekse bu yönde devletin vergi gelirlerinin artırılması amacıyla hükümetler tarafından desteklenen ikinci el cep telefonu kullanımı, Türkiye’de ikinci el telefonlara uygulanan yüzde 18’lik KDV oranı ile ülkemizde imkansız hale gelmektedir" denildi ve uygulanan yüzde 18’lik KDV oranı düşürülerek sektör kayıtlı ticarete özendirilmeli" uyarısı yapıldı.

Cep telefonunda hangi madenden ne kadar var

1 ton cep telefonundan 3.5 kilogramdan fazla gümüş bulunuyor.

3 ton telefondan ise 0.5 kilogram altın elde edilebiliyor.

Türkiye’de ikinci el cep telefonlarından her yıl yaklaşık 3.5 tonu aşkın gümüş elde edilebilir.

Türkiye pazarında yılda 150 kiloyu aşkın altın ve tonlarca kobalt ve nikel gibi değerli madenin dönüşümü mümkün.

Ekonomi kazanır

TELESES Yönetim Kurulu Başkanı Recep Uzelli, "Geri dönüşüm ekonomik ve ekolojik zorunluluk. Devlet önümüzü açarsa ekonomiye çok şey kazandırırız" dedi. Hükümete ikinci el cep ticaretinde KDV’nin indirilmesi için çağrıda bulunduklarını kaydeden Uzelli, sektörün bütün aktörlerini içine alacak bir kampanyayı başlatmak istediklerine dikkat çekti. Böylece ikinci el telefonları yastık altından çıkarıp, yeniledikten sonra ihracat kapılarını açacaklarını belirten Uzelli, şunları kaydetti: "Cep telefonuna her yıl ortalama 2 milyar dolar para ödüyoruz. Hiç olmazsa bu paranın bir kısmını ülke ekonomisine yeniden kazandıralım. İkinci el telefonun ticaretinde KDV oranını düşürüp, kayıtdışı değişimi önleyelim. Kayıtdışı olan ikinci el telefonları sisteme alalım. Yenilenebilir olanları da üçüncü ülkelere ihraç edelim. Bu projeye hazırız."
 

 

Ulusal gelirdeki yüzde 31'lik büyüme yabancı sermayeyi artırabilir

ANKA

Hesaplanma yönetimindeki değişikliğin sonucunda Türkiye’deki ulusal gelirin yüzde 31 artması, yurt dışında da ilgi uyandırdı.

Financial Times gazetesi, artışın yabancı yatırımlarda hızlı bir artışa yol açabileceğini, Türkiye’nin kredi notunun yükselmesini sağlayabileceğini yazdı.

Ekonomi gazetesi Financial Times, TUİK’in ulusal gelir hesaplama yönetiminde yaptığı değişikliğin sonucunda ulusal gelirin yüzde 31 arttığına dikkat çekerken “Türkiye’nin ekonomisinin önceki tahminlere göre üçte bir daha büyük. Bu, hükümetin kişi başına gelir hedeflerini güçlendiriyor ve kredi notunun yükselmesi olasılığını artırıyor” yorumunu yaptı.

“Türk ekonomisi, en çok takip edilen yükselen ekonomilerden biridir ve yabancı yatırımcılar, İstanbul borsasının yüzde 70’ine sahip bulunuyor. Yöntem değişikliği, ki bekleniyordu, yabancı sermayede hızlı bir artışa yol açabilir" yorumunu yapan Financial Times, yeni yöntemin, borcun GSYİH’ya oranına etkisine dikkat çekerken, hükümetin kişi başına geliri, 2013 yılına kadar 10 bin dolara çıkartma hedefini güçlendireceği görüşünü de dile getirdi.

YENİ YÖNTEM EKONOMİNİN DAHA DOĞRU BİR TABLOSUNU ÇİZİYOR

Yöntem değişikliğinin Türkiye’nin resmi istatistiklerini AB ülkelerindeki sistemleri ile uyumlaştırmayı amaçladığını kaydeden gazete, gözden geçirilmiş verilerin, sıkı mali politikası, güçlü bir imalat temeli, inşaattaki patlama ve yükselen yabancı sermaye ile 2002 yılından beri büyüyen bir ekonomin “daha doğru bir tablo”yu çizdiğini yazdı.

Financial Times, yeni hesaplama yöntemi sayesinde ulusal gelirde sağlanan büyümenin kayıt dışı bir kısmının “kayıt dışı ekonomisinin daha iyi hesaplanması”ndan kaynakladığını belirtti. Gazete, hükümetin IMF’nin talepleri ile kayıt dışı ekonomiyi azaltmak için vergi ve sosyal güvenlik sistemini reform etmek istediğini de kaydetti.

DHL’de 750 milyon doları yönetiyor hedefi Türkiye’yi bölge merkezi yapmak

Nurten ERK TOSUNER

DHL Türkiye Bölge Direktörü Michel Akavi, DHL’de 750 milyon dolarlık büyüklüğe sahip 20 ülkeyi ve 6 bin çalışanı yönetmekle görevlendirildi. Birleştirilen üç bölgenin Ortadoğu-Kuzey Afrika ve Türkiye’nin direktörlüğüne getirilen Akavi, "Bölgedeki ülkeleri Türkiye standartlarına yükseltmeyi hedefliyorum. Bölgenin merkezini Bahreyn’den Türkiye’ye taşımayı planlıyoruz" dedi.

ULUSLARARASI hava taşımacılığı şirketi DHL Worldwide Express, üç bölgeyi birleştirerek, 20 ülkeyi DHL Türkiye Bölge Direktörü Michel Akavi’ye bağladı. DHL Worldwide Express, daha önce üç ayrı bölge olarak faaliyet gösteren Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye direktörlüğünü birleştirerek, merkezi Bahreyn olan ’Ortadoğu-Kuzey Afrika ve Türkiye Direktörlüğü’ oluşturdu. Ortadoğu-Kuzey Afrika ve Türkiye Direktörlüğü’ne (MENAT, Middle East North Africa, Turkey) getirilen Michel Akavi, bölgesinde 750 milyon dolarlık ciroyu ve 6 bin çalışanı yönetecek. "Üç bölgeyi birleştirip bana mega bölge yarattılar" diyen Akavi, ileride bölgenin merkezini de Bahreyn’den Türkiye’ye taşımayı planlıyor. Ortadoğu-Kuzey Afrika ve Türkiye Direktörlüğü’ne Michel Akavi ile DHL’in hedeflerini ve hava taşımacılığında yaşanan değişimi konuştuk:

DHL, Türkiye’ye ne zaman geldi?

- Kapıdan kapıya, hızlı bir şekilde doküman ve paket taşıyan DHL, 1981’de yerel bir ortağa temsilcilik vererek Türkiye pazarına girdi. 12 yıl sonra Türkiye’ye de geldi. DHL Türkiye, başta tekstil, yüksek teknoloji ve bankacılık olmak üzere birçok sektöre yaygın destek sağlıyor. DHL Türkiye, 1992’de bütünüyle DHL International’a dahil oldu. 2005’de Yunanistan’a bağlı çalışan 10 ülkeyi Türkiye ile birleştirip bölge merkezini Türkiye’ye taşıdı.

Yeni bölgeyi neden size bağladılar?

- DHL dünyada dört ana kıtada faaliyet gösteriyor. Amerika, Asya, Asya Pasifik ve bizim bulunduğumuz East Europe Middle East Africa (EMEA). Bulunduğmuz EMEA bölgesi, 90 ülkeyi içeriyordu. Türkiye’nin boyutu, cirosu, çalışan sayısı, performansı, karlılığı son birkaç yıldır hep öne çıktı. Son yıllarda 90 ülke içinde her konuda Türkiye önde çıkıyor. Dışardan ödüller alıyoruz, en iyi işveren seçildik, müşteri hizmetinde öndeyiz. Üç bölgeyi birleştirip bana mega bir bölge yaptılar, bize verdiler.

YAPACAĞIMIZ ÇOK İŞ VAR

Hedefiniz nedir?

- Patronlar, Türkiye hangi noktadayda bana bağlanan diğer ülkeleri de bu noktaya getirmemi istiyor. Ben Türkiye’ye, 1999’da geldim. 9 yılda büyüme hızımızı 5 misli, ciromuzu yüzde 500 artırdık. Ama bunlar hemen olmadı. Doğru insanları, doğru noktalara yerleştirmek ve motive etmek birden olmuyor. O ülkelere destek için buradan birkaç arkadaşımı da alacağım.

Bölgenin büyüklüğü nedir?

- EMEA bölgesinin cirosunun yüzde 48’ini biz gerçekleştiriyoruz. Kalanı da iki bölge yapıyor. Yeni bölgemde Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi büyük pazarların yanısıra Suudi Arabistan, Irak, Afganistan gibi önemli ülkeler de var. Yarım milyar Euro, yaklaşık 750 milyon dolarlık bir ciroyu yöneteceğim.

2007 yılını Türkiye’de nasıl geçirdiniz, 2008 hedefiniz nedir?

- Türkiye’nin cirosu 2007’de 130 milyon Euro’yu geçti. 2008 hedefimiz yüzde 20-25 daha büyümek.

Yabancı bankalar geldi, evrak trafiğimiz arttı

En büyük müşterileriniz hangi sektörlerde?

- Tekstil en büyük paya sahip, sektörümüzün lokomotifi. Taşıdığımız ürünlerin yüzde 35’ini tekstil oluşturuyor. Sonra otomotiv sektörü geliyor. Ayrıca yabancı bankalar açıldıkça da evrak trafiği artıyor. E-posta ile birçok evrak gidip gelse de orijinal belgeler, çekler, imzalı anlaşmaların bizim aracılığımızla yerini bulması gerekiyor.

Ekonomideki yavaşlama ilk önce bizi etkiliyor

Dünya ve Türkiye ekonomisini nasıl görüyorsunuz, gelişmelerden nasıl etkileniyorsunuz?

- Ekonomi yavaşladığında ilk önce etkilenen sektörlerden biriyiz. Dünyanın yaptığı iş hacmi ve Türkiye’nin rakiplere göre konumu bizi etkiliyor. Türkiye’de geçen yıl hem ihracat, hem ithalat büyüdü. Bunlar bizim için ideal olan şartlar. Şu anda ilk aylara bakınca iyi görünüyor, geçen yıl ki tempoda devam ediyoruz, ama bütün yılı tahmin edemem.

Irak ve Afganistan’a bizden başka kimse hizmet vermiyor

Irak ve Afganistan’a düzenli mal taşıyor musunuz? En çok ne götürüp, getiriyorsunuz?

- Irak ve Afganistan’a zaten bizden başka kimse hizmet vermiyor. Bizim Bahreyn’den Irak’a günde 14, Afganistan’a 3 uçuşumuz var. Bütün dünyadan mallar Bahreyn’e geliyor ve buradan Irak’ın çeşitli noktalarına; Musul’a, Kerkük’e, Bağdat’a ve Basra’ya gidiyor. Irak’ta yaptığımız iş Türkiye’den çok fazla. Çünkü Irak’ın başka taşıma yolu yok. Ülkede hiçbir şey olmadığı için her şeyi ithal ediyorlar. Amerikan askerlerinin elbiseleri de biz taşıyoruz. Gidişler dolu, dönüşler boş oluyor. Afganistan’a da ağırlıklı sebze-meyve, gıda ürünleri taşıyoruz.

İleride merkezi Bahreyn’den İstanbul’a taşımak istiyorum

Bölgenin merkezi Bahreyn’i, İstanbul’a taşımak gibi bir planınız var mı?

- 20 yıldan fazladır bölgenin merkezi Bahreyn olmuş. Ama ben yavaş yavaş bazı faaliyetleri İstanbul’a taşımayı istiyorum. Geçmişte bazı nedenlerden dolayı orası merkez seçilmiş. Kurumlardan ve çalışanlardan vergi alınmıyor, havalimanının yarısını DHL’nin kullanımına vermişler. Ama orada insan kaynakları çok zayıf. Ben bu ülkelere de yavaş yavaş Türkiye’den eleman göndermeye başlayacağım.

Küresel bir Türkiyeliyim

ORTADOĞU, Kuzey Afrika ve Türkiye Direktörlüğü’ne getirilen Michel Akavi, kendi deyimiyle ’küresel bir Türkiyeli’. Annesi İtalyan, babası Lübnan kökenli bir Levanten. Türkçe, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Japonca, Rumca ve Malezyaca konuşuyor. Eşi Judy Amerikalı, çocuklarından biri Kuala Lumpur, diğeri Singapur doğumlu. Doğduğu ve 17 yıl yaşadığı İstanbul’a, 25 yıl sonra yeniden yerleşmiş. 1999’dan beri Türkiye’de yaşıyor.

Michel Akavi

DHL, Ortadoğu ve Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika Direktörlüğü görevine getirilen Michel Akavi, İstanbul doğumlu. İstanbul Saint Joseph Fransız Lisesi’den mezun oldu. Fransa Amiens Business School İş İdaresi’ni bitirdikten sonra Sorbonne’dan Uluslararası Ekonomi dalında yüksek uzmanlık diploması aldı. 1974’de öğrenciyken Kuzey Fransa’da pazarlama şirketi Gerep’i kurdu. Gerep’i; 1975’de, İngiliz-Fransız danışmanlık grubu SEMA satın alınca 1977’ye kadar çalıştı. Sonra sırasıyla Fransa’da, Tokyo’da ve Malezya’da üst düzey yöneticilik yaptı. 17 yaşında ayrıldığı İstanbul’a, 25 yıl sonra, 1999’da DHL Türkiye Genel Müdürü olarak geri döndü. 2005’de DHL, daha önce Yunanistan’a bağlı çalışan 10 ülkeyi Türkiye ile birleştirip bölge merkezini İstanbul’a taşıdı. Yeni oluşturulan Kuzey Afrika ve Akdeniz Bölge Merkezi’nin başına Akavi’yi getirdi. 2008 yılında da Akavi, DHL Orta Doğu ve Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ülkelerinin başına atandı.
 



 

Honda Japonya’da yeni fabrika kuruyor





JAPON otomotiv üreticisi Honda, küçük araç üretmek için Japonya’da 455 milyon dolar yatırımla yeni fabrika kuruyor. Japon ekonomi gazetesi Nikkei’de yer alan haberde fabrikanın Batı’daki Yokkaichi şehrinde kurulacağı belirtildi. Honda, motor fabrikasını 2009 yılında, montaj hattını da 2010 yılına kadar yıllık 240 bin kapasiteli olarak kurma planları yapıyor. Şirket, yeni otomasyon sistemiyle de yeni fabrikasında eskilere göre maliyeti yüzde 30 oranında azaltmayı da hedefliyor. Honda, Toyota ve Suzuki’den sonra ülkede üçüncü büyük otomobil üreticisi durumunda. 




Avrupa Merkez Bankası dövizdeki hareketlilikten kaygılı

A.A.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Jean-Claude Trichet, döviz kurlarındaki aşırı hareketlenmelerden kaygılı olduklarını söyledi.

Trichet, İsviçre'nin Basel kentinde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları başkanlarının katıldığı Küresel Ekonomi Toplantısı'ndan sonra düzenlediği basın toplantısında, politika yapıcıların, düzeltmeye doğru giden aşırı dalgalı mali piyasalarda tetikte olmaları ve enflasyon beklentilerini sabitlemeleri gerektiğini belirtti.

Döviz kurlarındaki aşırı dalgalanma ve düzensiz hareketlerin ekonomik büyüme için sakıncalı olduğunu ifade eden Trichet, “Şu anki koşullarda, döviz kurlarındaki aşırı hareketlenmelerden kaygılıyız” dedi.

Amerikalı yetkililerin, güçlü doların ABD ekonomisinin çıkarına olduğunu söylediklerini kaydeden Trichet, “Küresel seviyede, mevcut koşullarda merkez bankalarının tetikte olması çok önemlidir” dedi.

Trichet, yüksek petrol, enerji, mal ve tarım fiyatlarını küresel ekonomi için risk olduğunu da ifade etti.

DOLAR, AVRO KARŞISINDA DEĞER KAZANDI

Trichet'in, döviz piyasasındaki dalgalanmaya ilişkin açıklamasının ardından dolar, avro karşısında değer kazandı.
Avro'nun 1,5360 dolar olan satış fiyatı, açıklamanın ardından 1,5316'ya geriledi.

Reuters verilerine göre, ABD'deki durgunluk endişeleri ve Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) daha fazla faiz indirimi beklentileri nedeniyle avro geçen hafta tüm zamanların rekorunu kırarak 1,5459 dolara çıkmıştı.
Avro, yılbaşından bu yana dolar karşısında yüzde 5.2 değer kazandı.


Ekonomi bürokratları hükümete ters düştü

Erdal SAĞLAM

"BİRİNCİ yapmamız gereken şey, makro ekonomik istikrarı muhafaza etmek. Bunun da iki temel göstergesi var: Düşük enflasyon ve mali disiplin. Hiçbir şekilde bu iki unsurdan taviz verilmemesi gerekiyor. Çünkü diğerleri bunun zınnında elde edilen gelişmelerdir"

Kim söylediyse, ne kadar doğru söylemiş değil mi?

Demek istiyor ki; küresel kriz nedeniyle riskler büyüyor ve Türkiye’nin bu krizden en az etkiyle kurtulması için, sağlanan makro ekonomik istikrara sarılmak gerekiyor. Makro ekonomik istikrar da enflasyonla mücadeleye devam etmeden, mali disiplini bozmadan devam ettirilebilir. Yani büyümeyi koruyacağım diye, siz enflasyonla mücadeleyi gevşetir, mali disiplini bozarsanız, o zaman makro ekonomik istikrar kaybolacağı için büyümeyi de sağlayamazsınız, istikrarın getirdiği diğer olumlu sonuçları da kaybedersiniz demek istiyor...

Tırnak içindeki sözler, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı’ya ait, geçenlerde bir toplantıda söylemiş. Bu da ekonomi yönetiminin en kritik koltuklarından birinde oturan bürokratın, şu anda AKP Hükümeti’nin yaptıklarıyla tümüyle ters düştüğü anlamına geliyor.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’ın ne dediğini, enflasyonla mücadeleden taviz verilmemesi gerektiğini nasıl sürekli belirttiğini de biliyoruz.

Yani ekonomi yönetiminin en önemli bürokratlarından diğeri de aynı görüşte sayılır

Ekonomi yönetiminde üçüncü önemli koltuk Devlet planlama Teşkilatı (DPT) müsteşarıdır. Müsteşar Ahmet Tıktık, sessiz kalmayı tercih eden bir bürokrattır ama son dönemde Hükümetin aldığı bazı kararlardan kaygı duyduğunu biliyoruz. Örneğin mali disiplini bozacak, bütçe dışı fon yaratma anlamına gelen, ulaştırma ve enerji yatırımlarını hızlandırmak için hazırlanan yasa tasarılarına karşı çıktığını biliyoruz.

Bu bürokratların özellikle başbakanlığa ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na, adı geçen yasa tasarıları hakkında mali disiplini bozacağı uyarısı yaptığını da biliyoruz.

Ama hükümet bu bürokratların uyarılarını kesin olarak dinlemiyor.

Hem de bu bürokratların hepsi AKP döneminde gelen bürokratlar olduğu halde...

ÖNLEM YERİNE DOZU ARTAN İSLAMİ SÖYLEM

İşte bu nedenle Başbakan Tayyip Erdoğan, artık ekonomi koordinasyon toplantılarına bürokratları almıyor, bakanlar ve ekonomi kökenli milletvekilleriyle toplanıyor.

Tekrarlıyoruz; hükümet bürokrasi ve piyasaların söylediğinin tersine, tümüyle büyümeye odaklandı, enflasyonla mücadeleden vazgeçti ve mali disiplini hızla bozan adımlar atıyor.

Zaten Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’ten bürokratları da, işalemi de, piyasa da umudunu kesti ama hükümetin aldığı kararlar, doğruları söyleyecek tek kişi olarak umutlanılan Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in de ya konuşmadığını, ya da sözünü dinletemediğini gösteriyor.

AKP Hükümeti ülkeyi, ekonomiyi hızla, tehlikeli bir uçurumun kenarına doğru götürüyor.

Başbakan ekonomik gerçeklere uygun hareket etmek yerine, siyasi olarak da inciler döktürüp, "İslám devleti" adına rejim kaygılarını artıracak demeçler vermekten kendini alamıyor.

Bu ülkenin başbakanının, hem de Kadınlar Günü’nde "Kadınlar en az 3 çocuk doğurmalı, Türk milletinin kökünü kurutmak istiyorlar" sözlerini duymayan kalmadı. Yine aynı şekilde İslám hukukunu andıran, "Devlet katili affetme yetkisine sahip değil. Yetki maktülün ailesine aittir" dedi. "Sağduyulu" bilinen Diyanet İşleri Başkanı bile çıkıp, Danıştay’ın din dersi kararına "Bize sorsalardı" diyebildi...

Bunların ekonomi politikalarıyla ne ilgisi var diyenler çıkabilir.

Bizce doğrudan ilgisi var. Ekonomide kriz geliyor, ekonomi bilimi ne yapılacağını söylüyor. Bürokratlar buna göre uyarı yapıyorlar ama hükümet dinlemiyor. Bunun yerine İslámi hukuk söylemi pekiştirilip, kamplaşma ve rejim kaygıları körükleniyor.

Unutmayın; gelecek ekonomik ve siyasi krizler, tümüyle AKP Hükümeti’nin eseri olacak.



 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 320 ziyaretçi (568 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol