More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  8 Mayıs Ekonomi Haberleri 15.03.2025 12:38 (UTC)
   
 

Merkez Bankası Başkan Yardımcılığına Atama

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan (Guvernör) Yardımcılığına Dr. Mustafa İbrahim Turhan Atandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan (Guvernör) Yardımcılığına Dr. Mustafa İbrahim Turhan atandı.

Turhan'ın Merkez Bankası Başkan Yardımcılığına atama Kararı, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı.

İbrahim Turhan 1968 yılında İzmir'de doğdu. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesi'nde 1987 yılında birincilikle tamamladı ve aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümünü birincilikle kazandı.

Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Uluslararası Bankacılık yüksek lisansını “Kamu Kesimi Açıklarının Makroekonomik Sonuçları ve Türkiye?de Bankacılık Kesimi Üzerinde Etkileri” konulu tez ile, Bankacılık doktorasını da “inansal Krizler ve Reel Sektör Üzerindeki Etkileri: Türkiye Örneği” konulu tez ile tamamlayan Turhan, bu dönemde aynı kurumda öğretim elemanı olarak görev yaptı.

Marmara Üniversitesi Rektörlüğü Araştırma Fonu tarafından desteklenen sosyal bilimler mega projesi çerçevesinde resmi olarak davet edildiği Cenevre Üniversitesi Institut Européen (IEUG) ve Loughborough Üniversitesi Banking Centre bünyesinde araştırmacı olarak bulundu.

2001 yılında Yardımcı Doçent unvanıyla Yeditepe Üniversitesi?nde öğretim üyeliğine başlayan Turhan, bu kurumda Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü ile Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü başkanlığı yaptı.

Yine aynı üniversitede Meslek Yüksekokulu ve Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürlüğü görevlerini yürüttü. Birçok süreli yayında finansal ekonomi ve ekonomi politik alanında yayınları bulunan ve kitap editörlüğü de yapan Turhan, bankacılık, finans ve finans teknolojileri alanında faaliyet gösteren süreli yayınlarda yazı işleri müdürü ve yayın yönetmeni olarak çalıştı.

Turhan 2004'e kadar, Beykent Üniversitesinde yarı zamanlı öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1 Nisan 2004 tarihinde Merkez Bankası Banka Meclisi üyeliğine, 7 Haziran 2006 tarihinde Para Politikası Kurulu üyeliğine seçilen İbrahim Turhan, bugün ise Başkan (Guvernör) Yardımcılığına atandı.

Turhan, London School of Economics and Political Sciences (LSE) European Institute bünyesinde kurulan Contemporary Turkish Studies kürsüsünde, TCMB adına danışma kurulu üyeliğini de sürdürüyor

Başkent'te Suya Enflasyon Zammı

Ankara'da Suyun Metreküp Fiyatı, Mayıs Ayından İtibaren Yüzde 4,5 Oranında Arttı.


Bu ay suyun metreküp fiyatı, konutlarda 0-10 metreküpte 1,25 YTL'den 1,30 YTL'ye, 11-30 metreküpte 3,20 YTL'den 3.34 YTL'ye, 30 metreküp üzerinde 4,70 YTL'den 4,91 YTL'ye çıktı. Suyun metreküp fiyatı resmi dairelerde 5,35 YTL'den 5,59 YTL'ye, elçiliklerde 4,19 YTL'den 4,37 YTL'ye, işyerlerinde ise 6,02 YTL'den 6,29 YTL'ye yükseldi.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek,  “Suya yapılan zamlar, senelerden beri her ay Büyükşehir Belediye Meclis kararı ile enflasyon oranında otomatik olarak yapılıyor” dedi. Enflasyon rakımındaki artışın her ay su fiyatlarına yansıtıldığını anlatan Gökçek, “Neyse o ay ki enflasyon rakamı o şekilde suyun metreküp fiyatına uygulanıyor” diye konuştu.

“TARİFE ADALETSİZLİĞİ” İDDİASI

Büyükşehir Belediye Meclisi'nin CHP'li üyesi Fazıl Güleken ise diğer büyükşehir belediyeleri ile kıyaslandığında, “Ankara'nın, tarife bazında Bursa'dan sonra en pahalı su tüketen iller arasında yer aldığını” öne sürdü.

Su tarifeleri arasında “adaletsizlik olduğunu” iddia eden Güleken, “Tarifeler ücretlendirilirken 0-10, 11-30 ve 30 metreküpten büyük diye sıralanıyor. 4 kişilik bir aile 10 metreküpten daha fazla su tüketeceği ve 11-30 kategorisine gireceği için çoğunluğun birinci kademeye girme şansı olmayacak ve 2 katı ücret ödeyecektir. Ayrıca faturaların 30 gün yerine 45 gün üzerinden hesaplanması da belediyeyi daha karlı duruma getiren ve vatandaşın cebinden parayı alan bir uygulamadır” diye konuştu.

“İyi bir yönetimin aboneyi düşünen bir yaklaşım izlemesi gerektiğini” belirten Güleken, “ASKİ sudan çok kar elde ediyor. Dar gelirli düşünülmüyor. Mart ve Nisan ayında suya yüzde 3 oranında zam geldi. Mayıs ayında ise yüzde 4,5 oldu” dedi. Güleken, “Fatura kesim tarihlerindeki adaletsizliğin vatandaşı zarara uğrattığını” da öne sürdü.

ASKİ GENEL MÜDÜRÜ KILIÇ: “ANKARALI HİÇ TASARRUF YAPMIYOR”

ASKİ Genel Müdürü Kamil Kılıç ise Ankaralı'nın suyu ucuza tükettiğini ifade ederek, “Ancak, Ankaralı hiç tasarruf yapmıyor. Su çok değerli ama kıymeti bilinmiyor. Gelecekte sıkıntı yaşanmaması için günlük tüketimde tasarrufa gidilmesi gerekir” uyarısında bulundu.

Kılıç, suya gelen fiyat artışlarının 1996 yılında alınan belediye meclis kararına göre, her ay otomatik olarak ÜFE'deki artış baz alınarak düzenlendiğini bildirdi.

Bu arada, abonenin suya enflasyon oranında gelen zamdan bilgilendiği ve önceki aylarla kıyaslayabildiği “su ve atık su tarifesi” 10 gündür ASKİ'nin internet sitesinde yer almıyor.

ASKİ'nin “http://www.aski.gov.tr/” adlı sitesini kullanarak, ay bazında suyun metreküpüne ödedikleri bedelden haberdar olan aboneler, internetten bu bilgiye ulaşamıyorlar.

ASKİ Genel Müdürü Kılıç, Bilgi İşlem Merkezi'nce yenileme çalışması yapıldığını, tarifenin bu kapsamda siteden çıkarıldığını ifade ederek, “ASKİ aboneleri, kendilerine ulaştırılan faturalar aracılığıyla da suyun metreküpüne ödedikleri bedel konusunda bilgilendiriliyor” dedi

Sanayi Üretimi Mart Ayında Yüzde 2,4 Arttı

 

Türkiye'nin Sanayi Üretimi, 2008 Yılının Mart Ayında, 2007 Yılının Aynı Ayına Kıyasla Yüzde 2,4 Oranında Arttı.

Türkiye'nin sanayi üretimi, 2008 yılının Mart ayında, 2007 yılının aynı ayına kıyasla yüzde 2,4 oranında arttı.

Sanayi üretimindeki artış, 2007 yılının Mart ayında yüzde 3,7 olmuştu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 Mart ayı Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarını açıkladı.

Buna göre Martta, imalat sanayinde yüzde 1,9, madencilik sektörü yüzde 12,4, elektrik, gaz ve su sektörü de yüzde 3,8 üretim artışı görüldü.

2007 yılı Mart ayında ise üretim, imalat sanayide yüzde 3,2, elektrik, gaz ve su sektöründe yüzde 8, madencilik sektörü yüzde 4,1 artmıştı.

İmalat sanayi alt sektörleri itibarıyla değerlendirildiğinde ise Martta, geçen yılın aynı ayına göre en fazla üretim, yüzde 30'luk artışla maden kömürü, linyit ve turba sanayinde gerçekleşti.

Söz konusu ayda üretim, taşıt araçları ve karoseri imalatı yüzde 26, elektrikli makina ve cihazları imalatı yüzde 14,3, ağaç ve mantar ürünleri imalatı yüzde 12,6, kağıt ve kağıt ürünleri imalatı yüzde 11,7, ana metal sanayi yüzde 9,8, mobilya imalatı yüzde 9,4 arttı.

Mart ayında metal cevheri madenciliği yüzde 0,3, diğer madencilik yüzde 4,4, tekstil ürünleri imalatı yüzde 18,8, giyim eşyası imalatı yüzde 10,5, derinin işlenmesi bavul, çanta vb yüzde 11,8, basım ve yayım imalatı yüzde 3,1, kimyasal madde ürünleri imalatı yüzde 6, metal eşya sanayi yüzde 2,3, makine ve techizat imalatı yüzde 3,9, büro, muhasebe bilgi işlem makina imalatı yüzde 2,3, radyo, TV haberleşme cihazları imalatı yüzde 24,6, diğer ulaşım araçları imalatı yüzde 13,5 azaldı.

Putin Başbakan Seçildi

 

Eski Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus Parlamentosunda Yapılan Oylamada, Ezici Çoğunlukla Başbakan Seçildi.


Eski Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus parlamentosunda yapılan oylamada, ezici çoğunlukla Başbakan seçildi.

Yeni Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in de hazır bulunduğu oylamada 450 milletvekilinden 396'sı Putin'in başbakanlığına onay verdi.

Yeni görevinde Rus siyasetindeki nüfuzunu sürdürmeyi amaçlayan Putin, politikada kilit rol oynaya devam edecek.

Birçok analist ise, Devlet Başkanlığı'nı Putin'in desteğine borçlu olan Medvedev'in ikinci planda kalacağını düşünüyor.

Putin oylama öncesinde yaptığı konuşmada, Kremlin ile Rusya'nın Beyaz Saray'ı arasındaki mevcut güç bölüşümünü değiştirmeyeceğini söyledi. Putin bununla birlikte yönetimi Medvedev'le paylaşacağını ve yeni görevindeki ilk hedefinin enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek olduğunu belirtti.

Milletvekillerine hitaben konuşan Medvedev ise, Rusya'nın küresel ölçekte yer aldığı noktaya ulaşmasında Putin'in inkar edilemez katkısının olduğunu belirtti.

Medvedev, "çift başlı" bir iktidar iddiaları konusunda ise, ""Sanırım hiç kimsenin, mevcut uyum ve işbirliğimizin daha güçlü hale geleceğinden şüphesi yoktur. Putin, politikalarımızın hayata geçirilmesinde kilit rol oynayacaktır" dedi.

Duble Yolda 'Euro' Krizi

Duble Yolların Yapım Sözleşmelerinde Ödemelerin 'Euro' Üzerinden Yapılması Büyük Bir Sıkıntıyı da Beraberinde Getirdi.

Hükümetin büyük umutlarla temellerini attığı duble yollarda "Euro" krizi yaşanıyor. Euro kurundaki hızlı artışa bağlı olarak katlanan bedeller nedeniyle duble yolların yapımı durduruldu. Çoğunun temeli Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından atılan duble yolların yapımına, Euro kurunda son aylarda yaşanan hızlı artışlar nedeniyle ara verildi.

Duble yol ihalelerini kazanan firmalarla ödemenin "Euro" üzerinden yapılacağını öngören sözleşme imzalayan Karayolları Genel Müdürlüğü'nün, Euro'dan YTL'ye dönüş yönünde sözleşme değişikliği için Danıştay'a yaptığı başvuru ise reddedildi. Kavak-Merzifon-Çorum 1. kısım, Kavak-Merzifon-Çorum 2. kısım, Kırıkkale-Delice 1. kısım, Kırıkkale-Delice 2. kısım, Mekece-Adapazarı 1. kısım ve Mekece-Adapazarı 2. kısımda yapılan duble yolların yapımının durdurulduğu öğrenildi.

 

-EURODAN DÖNME FORMÜLLERİ ARANIYOR -

 

Duble yolları yapacak olan firmalara Euro üzerinden ödeme yapmak üzere sözleşme imzalayan Karayolları Genel Müdürlüğü, sözleşmenin değiştirilerek firmalara Yeni Türk Lirası üzerinden ödeme yapılması için Danıştay'a başvurdu.

 

-DANIŞTAY SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİNİ REDDETTİ

 

Danıştay 1. Dairesi, sözleşmenin değiştirilmesinde idarenin yararı olmayacağını gerekçe göstererek talebi oybirliğiyle reddetti. Kararda, "Hem maliyet artışları hem de kur değişikliklerini telafi etmeyi hedefleyen ve böylece ihale tarihindeki rekabet koşullarını bozacak nitelikte bir isteme dayalı olarak Mekece-Adapazarı (1.kısım) yol yapım işiyle ilgili sözleşmede değişiklik yapılmasında idare yararı bulunmadığı sonucuna varıldığından istemin reddine oybirliğiyle karar verildi" denildi.

 

Mekece-Adapazarı (1.Kısım) bölümünün yapımı için John Laing İnt. Ltd ve Mapa İnş ve Tic. A.Ş. arasında 11 nisan 2005 tarihinde sözleşme imzalandı. 18 milyon 952 bin 755 Euro teklif bedeli ile imzalanan sözleşmenin ödemeleri Euro üzerinden yapılmaya başlandı. Euro kurunun artması üzerine Karayolları Genel Müdürlüğü, 4353 Sayılı Yasanın 31. maddesinde belirtilen parasal sınırlar göz önünde bulundurularak ihalenin, sözleşme kapsamında ihale edildiği günün şartlarını koruması doğrultusunda hazırlanan ve müteahhit firma tarafından kabul edilen ek sözleşmenin yürürlüğe konmasına yönelik Danıştay 1. Dairesi'nden "mütalaa" istedi.

 

Karayolları Genel Müdürlüğü'nün talebini reddeden Danıştay 1. Dairesi, verdiği emsal mütalaada şu görüşleri dile getirdi:

"Yükleniciyle imzalanan sözleşmenin fiyat ayarlaması başlıklı 70.1 maddesinde, "bu işe ait ödemelerin tamamı (KDV hariç) krediden karşılanmak üzere EURO cinsinden yapılacağından, işin yapılması giderlerini etkileyen hususlardaki artış veya eksilişlere ilişkin olarak herhangi bir fiyat ayarlaması yapılmayacaktır' hükmü ile aynı sözleşmenin maliyetteki diğer değişiklikler başlıklı 70.2 nci maddesinde, sözleşmeye dahil edilen birim fiyatların, maliyetteki diğer artış ve artışlardan kaynaklanan beklenmedik durumları da içerdiği varsayılacaktır' hükmü yer almış, böylelikle sözleşmenin kuruluşunda maliyetlerde meydana gelecek değişikliklere ilişkin fiyat ayarlaması yapılmayacağı açıkça belirtilmiştir."

 

-ÜÇ YILDA EURO YÜZDE 8 DEĞER KAYBETTİ

 

Danıştay 1. Dairesi, Mekece-Adapazarı yol yapım işinin Avrupa Yatırım Bankası'ndan alınan krediyle gerçekleştirildiğini, ikraz anlaşmasının gereği olarak 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu dışında ihale edildiğine dikkat çekerek, isteklilerin ihale aşamasında her bir iş kalemi için kendi iç hesaplarıyla belirledikleri teklif fiyatlarını ihale şartnamesi uyarınca, münhasıran euro bazında sunduklarını belirtti.

 

Danıştay, ihaleye teklif sunan istekliler ve idare tarafından euro bazındaki sabit fiyat uygulamasının uygun görülmesinin euronun enflasyon bazındaki sabit fiyat kazanması ön kabulüne dayandığının belirtildiğini, ancak öngörülen sözleşme süresi içinde işin yapımı için zorunlu olan temel girdi kalemlerinde meydana gelen 1.386 ile 2.439 katlık artışlara karşılık euronun ihale tarihinde 1.848777 YTL'lik değerinin 28 Ekim 2007 tarihi itibariyle 1.699 YTL'ye düşerek yüzde 8 oranında azaldığını belirtti ve "bu durumda yüzde 66.60 tenzilatlı duruma gelinmiştir" denildi.

 

-GİRDİLERDE 2.439 KATLIK ARTIŞ

 

Danıştay 1. Dairesi'nin sözleşme değişikliğine vize vermediği kararında şöyle denildi:

"İdarece, sözleşmenin taraflarının Euro'nun enflasyon oranındaki artışa paralel olarak değer kazanacağı öngörüsüyle hareket ettikleri ifade edilmekte ise de, serbest kur politikası uygulanan bir ülkede yaklaşık üç yıllık bir süreç içinde Euro'nun alım gücünün yüzde 8 azaldığı anlamına geldiği, öngörülen sözleşme değişikliğinde ise, Euro'nun alım gücünün bugüne getirilmesiyle yetinilmeyip bunun yanında, yine belli bir periyotta genel olarak enflasyon oranı üzerinde bir artış gösteren yol inşaatının temel girdileri olan demir, çimento, bitüm, akaryakıt fiyatlarında meydana gelen 1.386 ile 2.439 katlık artışların da telafi edilmesi öngörülerek iki yönlü bir artış oranı bulunduğu, sözleşme değişikliğinde yer alan bu unsurların sözleşmenin başında kurulmuş olan yarar/zarar dengesini idare aleyhine bozduğu, ayrıca John Laing-Mapa Adi Ortaklığı yazısında ise taahhüt kapsamı işlerin müteahhitliklerinden kaynaklanmayan nedenlerle belirtilen sürede tamamlanamadığı ancak sözleşmeden doğan ve doğacak olan hakları saklı kalmak koşulu ile çalışmalarına sözleşme süresinin bittiği 28.10.2007 tarihi itibari ile devam edeceklerinin de bildirildiği görülmekte iken sözleşme değişikliğiyle getirilen yeni koşullarla işin devamının sağlanmasının, 2004 yılında ihalenin yapılması aşamasında işin sabit fiyat (euro) üzerinden yapılacağı, böylece maliyetlerdeki artışların döviz kurundaki öngörüye dayalı artıştan karşılanması gerektiği hususlarının, sözleşme süresi sonunda değiştirilmesinin, ihalede açıklık ve rekabet ilkelerini ihlal eder nitelikte bulunduğu anlaşılmaktadır"

 

-DANIŞTAY, YARGITAY KARARLARINI EMSAL GÖSTERDİ

 

Sözleşme değişikliğini reddeden Danıştay 1. Dairesi, verdiği kararda Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararlarını emsal olarak gösterdi.

 

-İŞTE, TÜM DUBLE YOLLAR İÇİN EMSAL OLACAK KARAR

 

Danıştay 1. Dairesi'ne şu ana kadar 8 ayrı duble yol yapımına ilişkin "euro' üzerinden yapılan sözleşmelerin değiştirilerek YTL'ye dönüştürülmesi talebiyle başvuruda bulunulduğu öğrenildi. Danıştay 1. Dairesi'nin Mekece- Adapazarı (1.Kısım) duble yol yapımına ilişkin sözleşme değişikliğine ilişkin verdiği mütalaanın diğer sözleşmelerin değiştirilmesi için yapılan başvurulara da emsal teşkil edeceği öğrenildi.

 

Markette, ’Bu ürün ne kadar karbondioksit saldı’ dönemi

 

Küresel ısınma riskine karşı sattıkları ürünlerin karbon emisyonlarını etiketlere taşımaya başlayan Tesco Kipa bunun İngiltere’de kabul görmesi durumunda, aynı uygulamayı Türkiye’ye de taşımayı planlıyor.

Çevresel faktörlere çok değer verdiklerine dikkat çeken Tesco Hükümet ve Toplum İlişkileri Direktörü David North, "Tamamen geri dönüştürülebilir malzemelerden yaptığımız poşetleri kullanan müşterilerimizin oranı İngiltere’de yüzde 25’e yükseldi. Büyüme konusunda fedakarlık etmeden yeşil şirket olunabileceğini göstermeye çalışıyoruz" dedi.

Yeşil büyüme mümkün

Tesco Kipa’nın katkılarıyla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen Küresel Isınma Kurultayı’nda insanların çevreye kakıda bulundukça kendilerine duydukları güvenin de arttığına dikkat çeken North şöyle konuştu: "Medeniyet birçok şeyi çözdü. Daha fazla sürdürebilir enerji kullanmamız gerekiyor. Ekonomi büyürken de sürdürülebilir enerji kullanabileceğimizi biliyoruz. Büyümeyi limitlemek yalnış. Sadece bilgilendirmeye ve bilinçlendirmeye çalışıyoruz."

Mevsim değişikliğinin herkesi tehdit ettiğini belirten North, şunları söyledi: "Türkiye’de salgılanan emisyon miktarı İngiltere, Almanya ve Japonyanın yüde 30’u, Amerika’nın yüzde 50’si kadar. Çevreyi gerçekten koruyabilmek için teknolojik ve düşüncede devrim gerekiyor. Biz emisyon oranımızı 2000’den bu yana yüzde 50 düşürmeyi başardık. 2007’de binalarımızı enerji tasarruflu hale getirdik. 2007-2012 yılları arasında da bize gelen ürünlerin emisyonunu yüzde 50 düşeceğini taahhüt ediyoruz."

Tren ve ayna önlemi

Emisyonu azaltmak için ulaşımda daha fazla tren kullanmak gibi küçük önlemler aldıklarını dile getiren North, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Yeni açtığımız yeşil mağazalar ile Türkiye’de de mağazaların emisyon salgısını yüzde 60 düşürdük. Düşük enerjili ışıklandırma, mağazalarda güneş enerjisi kullanımı, çatılarda aynalar aracılığıyla ve güneşi tutup ışıklandırmak gibi önlemlerle bunu başardık."

Hükümet teşvik eder

Hükümetlerin bu girişimleri tek başına gerçekleştiremeyeceğini, ancak teşvik edebileceğini söyleyen North şöyle devam etti: "Tüketiciler de bu konuda büyük rol oynuyor. Evlerde yapılan yemekler ile katkıda bulunabiliyor. Tüketiciler motive edilir ve akif olurlarsa, politikacılar ve hükümet yetkililerini çok daha fazla etkileyip taraf tutmaya yönlendirebilirler. İngiltere’de tasarruflu ampüllerin pazar payı yüzde 60’a kadar çıktı. Bunun başarılabileceğini düşünüyoruz."

Ormanı işgal edeni elimle yıkarım

İKLİM değişikliği ve küresel ısınma tehtidine karşı, yangınlarla mücadele konusunda birçok ülkeyi geride bıraktığımızı söyleyen Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, kasten yakılan alanların 1 yılı geçmeden yeniden ağaçlandırıldığını ve yapılaşmaya izin verilmediğini söyledi. Bakanın "1 santimetrekare alanı işgal ettirmeyiz. Yapan varsa ellerimle yıkarım"sözleri üzerine bir dinleyici Bodrum’da MNG Holding’e tahsis edilen alanı hatırlattı. Eroğlu, "MNG benim bakanlığımın ilgi alanında değil. Cezalar da verdik. Göreceksiniz" dedi.

Merkez Bankası başkan yardımcılığına atama

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan (Guvernör) Yardımcılığına Dr. Mustafa İbrahim Turhan atandı.


Turhan'ın Merkez Bankası Başkan Yardımcılığına atama Kararı, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı.

İbrahim Turhan 1968 yılında İzmir'de doğdu. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesi'nde 1987 yılında birincilikle tamamladı ve aynı yıl Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümünü birincilikle kazandı.

Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Uluslararası Bankacılık yüksek lisansını “Kamu Kesimi Açıklarının Makroekonomik Sonuçları ve Türkiye?de Bankacılık Kesimi Üzerinde Etkileri” konulu tez ile, Bankacılık doktorasını da “inansal Krizler ve Reel Sektör Üzerindeki Etkileri: Türkiye Örneği” konulu tez ile tamamlayan Turhan, bu dönemde aynı kurumda öğretim elemanı olarak görev yaptı.

Marmara Üniversitesi Rektörlüğü Araştırma Fonu tarafından desteklenen sosyal bilimler mega projesi çerçevesinde resmi olarak davet edildiği Cenevre Üniversitesi Institut Européen (IEUG) ve Loughborough Üniversitesi Banking Centre bünyesinde araştırmacı olarak bulundu.

2001 yılında Yardımcı Doçent unvanıyla Yeditepe Üniversitesi?nde öğretim üyeliğine başlayan Turhan, bu kurumda Bankacılık ve Sigortacılık Bölümü ile Uluslararası Ticaret ve İşletmecilik Bölümü başkanlığı yaptı.

Yine aynı üniversitede Meslek Yüksekokulu ve Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürlüğü görevlerini yürüttü. Birçok süreli yayında finansal ekonomi ve ekonomi politik alanında yayınları bulunan ve kitap editörlüğü de yapan Turhan, bankacılık, finans ve finans teknolojileri alanında faaliyet gösteren süreli yayınlarda yazı işleri müdürü ve yayın yönetmeni olarak çalıştı.

Turhan 2004'e kadar, Beykent Üniversitesinde yarı zamanlı öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1 Nisan 2004 tarihinde Merkez Bankası Banka Meclisi üyeliğine, 7 Haziran 2006 tarihinde Para Politikası Kurulu üyeliğine seçilen İbrahim Turhan, bugün ise Başkan (Guvernör) Yardımcılığına atandı.

Turhan, London School of Economics and Political Sciences (LSE) European Institute bünyesinde kurulan Contemporary Turkish Studies kürsüsünde, TCMB adına danışma kurulu üyeliğini de sürdürüyor.

 

HÜKÜMETİN çok istemesine, bu yöndeki çabalarına rağmen, AKP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’nde açılan dava ekonomiyi kötüleştirmedi.

Ne zaman ki bakanlar çıkıp faiz dışı fazla (FDF) hedefinin 3.5’e düşürüldüğünü açıkladı, mali disiplinin gevşeyeceği mesajını verdi, işte o zaman ekonomideki hava da bozulmaya başladı.

AKP Hükümeti’nin bakanları bundan önce "ekonomi ile siyasetin birbirini etkileme gücü azaldı" diyorlar, ekonomide doğruları yaptıkları için işlerin iyi gittiğini söylüyorlardı. Bakanlar kapatma davası açılır açılmaz, daha önce tespit ettikleri bu gerçeğe karşı durmaya çalıştılar yani siyasetin ekonomiyi etkilemesini umar hale geldiler. Bu nedenle de teker teker çıkıp piyasaların moralini bozacak, havayı kötümserleştirecek özel demeçler verdiler. Amaç, kamuoyunda "kapatılma davası açıldı ekonomi bozulmaya başladı" imajını vermekti.

Ancak bu konuda başarılı olamadılar, ekonomi kendi yolunda gitti ve içerideki siyasi gelişmeler yerine daha çok dışarıdaki gelişmelerden etkilenmeyi sürdürdü.

Geçtiğimiz hafta sonunda iki bakan çıkıp FDF’nin düşürüleceğini, GAP, mahalli idareler ve istihdam paketi için harcamaların artırılacağını söylediler. Ne kadar "bu mali disiplinin bozulacağı anlamına gelmiyor" ya da "enflasyonla mücadele sürecek" deseler de, herkes gördü ki; hükümet mali disiplinden giderek uzaklaşıyor ve zaten kötü bir bozulma trendine giren enflasyon önümüzdeki dönemde daha da artacak.

Bunun yanı sıra Merkez Bankası mali disiplinin gevşemesi halinde para politikasının sıkılaşacağını açıkladı. FDF düşürülmeden önce faiz artırımlarına başlayacağını açıklayan Merkez Bankası yönetiminin son gelişmeler ışığında artırımları daha da büyüteceği beklentisi oluştu.

İşte kapatma davasından etkilenmeyen piyasalar, mali disiplinin iyice gevşetilmesinden, enflasyonun azma potansiyelinden ürküp tepki vermeye çalıştılar.

Ayrıca bakanlar tersini söylese de bir şey daha açığa çıktı ki; ekonomi yönetiminin kendi arasında hiçbir koordinasyonu yok, makro dengeleri asıl kuracak olan kurumlarla bile ilişkiye girilmemiş ve her türlü şeffaflıktan uzak davranılıp, kamuoyundan bilgi saklanıyor...

Yükselen enflasyon istikrarı bozabilir

SON iki gündür piyasalarda önemli bir tedirginlik yaşanmaya başladı. Piyasalar şu anda ekonomik istikrarı asıl bozacak olan unsurun enflasyonun yeniden kontrolden çıkması olacağını, bu yola girildiğini çok iyi görüyor. Herkes biliyor ki; mali disiplindeki gevşemenin sınırı yok, bir kez başladı mı, nerede duracağı belli olmaz. Mahalli idarelere seçim için kamu kaynaklarının gönderilmesi planı ortada. Bunu diğer harcamaların, özellikle de tarımsal ödemelere ilişkin harcamaların izlemesi, bizce kaçınılmaz olacak.

Yani FDF’nin yüzde 3.5’te kalma ihtimali bile, bizce çok düşük.

Bütçeye yük getirmese bile, kamu borçlanmasını artırıp, başka yerlerde gizlenecek açıkların büyümesi kaçınılmaz. Sadece biriken elektrik zammının yüzde 15’i aştığını biliyoruz. Bu bütçede gözükmeyecek ama sonuçta KİT dengesi ve toplam FDF’yi olumsuz etkileyecek.

Bunun gibi örnekler önümüzdeki dönemde çoğalırsa sürpriz sayılmamalı.

Özetle; piyasalar siyasetten değil yine ekonomiden etkileniyor. Enflasyon çift haneye çıkıp, yeniden kontrolden çıkan bir görüntü verirse, o zaman bakanların 50 milyar dolar olarak açıkladıkları cari açığı finanse etmek için gelecek yabancı sermaye de hayal olabilir. Zaten kıtlaşan yabancı sermaye, azan enflasyon nedeniyle istikrarı bozulan bir ülkeye, faiz yani risk primi ne kadar yükselirse yükselsin, artık gelmekten vazgeçecektir.

Piyasalarda başlayan tedirginliğin adı açıktır; mali disiplinde bozulma ve kötü yönetim

Ekonomiyi dava değil FDF bozuyor

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 156 ziyaretçi (206 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol