More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  12 Mayıs Ekonomi Haberleri 15.03.2025 14:04 (UTC)
   
 

  Büyüme odaklı enflasyoncu politikalar

İHRACATIMIZ artıyor. Ama ithalatımız dolar bazında daha fazla artıyor. Dolayısıyla, giderek artan dış ticaret açıkları veriyoruz.

1990’lı yılların ortasında ihracatımız 20 milyar dolar, ithalatımız 35 milyar dolar civarındaydı. Şimdi, yıllık ihracatımız 117 milyar dolar, ithalatımız ise 184 milyar dolar oldu. Bu dönemde, ihracatımız 6 kat, ithalatımız 5 kat arttı. Dış ticaret hacmi (ihracat ve ithalatın toplamı) eski milli gelirin dörtte biriyken, şimdi yeni milli gelirin yarısı oldu. Türkiye ekonomisi yıllar geçtikçe daha dışa açık bir ekonomi oldu.

İHRACAT DEĞİŞİYOR

İhracat artışımızın çok önemli bir bölümü sanayi ürünlerinden oluştu. Tarım ürünleri ihracatı toplam ihracatımızın yüzde 10’undan fazlayken, şimdi bu oran yüzde 3’lere düştü. Buna karşılık sanayi ürünleri ihracatının toplam ihracat içindeki payı bu dönemde yüzde 85’den yüzde 95’e geldi.

1980’lerde başlayan ihracat hamlesiyle ihracatımız daha çok tüketim maddelerine yönelmişti. 1990’ların ortasında toplam ihracatımızın yüzde 50’sinden fazlası tüketim maddeleriydi. Yatırım malları ihracatımız toplamın yüzde 4’ü civarındayken, ara mallar ihracatı toplamın yüzde 40’ının biraz üzerindeydi.

Son veriler tüketim malları ihracatının toplam ihracat içindeki payının yüzde 36’ya gerilediğini gösteriyor. Yatırım malları ihracatının toplam içindeki payı yüzde 13’ü geçerken, ihracatımızın yarısı ara mallardan oluşuyor. Bu dönemde ihracatın dağılımındaki değişim 2000’li yıllarda hızlandı. Enflasyondaki düşüşün ve döviz kurlarındaki genel eğilimin sektörler arasındaki göreli rekabetçi konumu değiştirdiği söylenebilir. İhracatın içindeki ithal girdi payının artması ihracatı da ithalata bağımlı hale getirdi.

İTHALAT DEĞİŞMİYOR

Türkiye ekonomisinde toplam ithalat ekonomik büyüme ile çok yakından ilgilidir. İhracatın ithalata bağımlı hale gelmesiyle, ihracatın artması da ithalat talebini otomatik olarak artırmaktadır. Sonuçta, ithalat, hem ekonomik büyümeden kaynaklanan girdi talebiyle hem de ihracat artışıyla çok daha fazla artma eğilimine girmektedir.

Toplam yıllık ithalat 1990’lı yılların ortasında 35 milyar dolarken, 2000 yılı sonunda yaklaşık yüzde 5 artarak 184 milyar dolar oldu.

1990’lı yılların ortasında toplam ithalatımızın yaklaşık yüzde 20’si yatırım malları, yüzde 65’i ara mallar ve yüzde 10’u tüketim mallarıydı. Şimdi, yatırım mallarının toplam içindeki payı yüzde 15’e gerilerken, ara malların payı yüzde 75’e geldi. Ara mallar ithalatının göreli öneminin artmasının arkasında enerji maliyetlerinin artması önemli bir etken. Ama, genelde ithalat yapısında fazla bir değişme olduğu söylenemez. Yatırım harcamalarının hızla arttığı dönemlerde yatırım malları ithalatının önemi dönemsel olarak artabiliyor.

Gelinen noktada, ithalatın hızlı artışıyla ortaya çıkan dış ticaret açığı sorununun kolayca çözülebilmesi çok mümkün görünmüyor. Ama, bu eğilimdeki bir ticaret yapısının dış açıklar yoluyla şimdi ve ilerideki yıllarda ekonomik büyüme üzerinde ciddi bir risk oluşturduğu da bir gerçek.

TÜİK’in enflasyonu mahkemelik oldu

Ankara Barosu Avukatlarından Sedat Vural, bir emekli olarak aylığındaki artış oranında esas alınan TÜİK’in enflasyon hesabının bilimsel ve doğru olup olmadığına ilişkin “uluslararası tespit” talebiyle dava açtı.

Vural, 22 Temmuz seçimleri öncesi milletvekillerine 3 aylık maaşlarının peşin ödenmesine karşı da dava açmıştı.

Emekli aylıklarına uygulanacak artış oranında ve yurttaşları ilgilendiren birçok parasal had ve işlemde esas alınan Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon hesabı davalık oldu.

22 Temmuz seçimleri öncesinde milletvekillerine 3 aylık maaşlarının peşin ödenmesine karşı açtığı dava ile adı belleklerde kalan Ankara Barosu Avukatlarından Sedat Vural, bu kez, bir emekli olarak, emekli aylığındaki artışta esas alınan enflasyon oranının bilimselliği ve doğruluğuna ilişkin “uluslar arası tespit” talebiyle dava açtı.

Sedat Vural, davacı sıfatıyla Ankara 10’uncu Sulh Hukuk Mahkemesi’ne açtığı davada, TÜİK tarafından hesaplanarak açıklanan ve emekli aylıklarındaki artışta esas alınan tüketici fiyat endeksi (TÜFE) için baz alınan sepetin, bilimsel gerçeklere uymadığı yolundaki iddia ve görüşleri hatırlatarak, emekli aylığı artış oranını belirleyen tüketici fiyatları artış oranının “Uluslar arası Çalışma Örgütü (ILO) başta olmak üzere uluslar arası örgütlerin bu konudaki sözleşme, karar ve bildirileri, böyle bir tespite esas ulaslar arası standartlar ile bilimsel ve toplumsal gerçekler dikkate alınarak tespiti”ni istedi.

Bütçe Yasası uyarınca, tüm çalışanlar ile emeklilerin maaş ve aylıklarında her yıl Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere iki kez yapılan artışların oranı, 5429 sayılı Yasa ile yetkilendirilen TÜİK tarafından belirlenen tüketici fiyat artış oranı esas alınarak belirleniyor.

“ENFLASYON SEPETİ BİLİMSEL DEĞİL”

Avukat Sedat Vural, dava dilekçesinde, maaş artış oranının belirlenmesinde esas alınan enflasyon sepetinin, hem içerdiği mal ve hizmetler hem de hesaplama oranı nedeniyle ekonomi çevrelerince ciddi eleştirilere konu olduğunu belirterek, buna ilişkin yazılı belgeleri dilekçe ekinde Mahkeme’ye sundu.

TÜİK tarafından açıklanan enflasyon oranları ile işçi, memur ve işveren sendikaları ile meslek odalarının belirlediği oranlar arasında ciddi farklar olduğuna işaret eden Vural, yıllık enflasyon oranının gerçekte yüzde 100’ün üzerinde olduğu yönündeki yorumlara işaret etti.

Sedat Vural, Anayasa’nın “İdare’nin her türlü eylem ve işleminin yargı denetimine tabi olduğu”na ilişkin 125’inci maddesini anımsatarak, şöyle dedi:

“Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İçtihadi Hüküm haline getirdiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin düzenlediği, ’Adil Yargılanma Hakkının’ temel dayanağı olan ‘Silahlarda Eşitlik İlkesi’ çerçevesinde olaya baktığımızda, şahsımın dışında ve de katılmadığım; bir devlet organının belirlediği emekli maaşımdaki artışa esas tüketici fiyatlarındaki artış oranı karşısında benim sayın Mahkememizden bu konunun tespitini isteme talebim hem uluslar arası sözleşmeler hem de Anayasal ve yasal hükümlere göre evrensel bir insan hakkıdır?”

Vural, hukuk devletinin temel kavramı olarak “Devlete Güven” ve Anayasa’nın temel kavramlarından “Sosyal Hukuk Devleti” ilkelerini de hatırlatarak, maaş artışları ve yurttaşları ilgilendiren birçok parasal had ve işlemde geçerli olan TÜİK’in enflasyon hesaplama yöntemine ilişkin gerekli tespitin yapılmasını istedi
.

Lorenzo Giorgianni:Çabuk karar verin

 IMF Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni, sona eren stand-by anlaşmasının yerine getirilecek program konusunda hızlı bir karar verilmesini istedi.

Giorgianni, karar olmamasının yatırımcılar arasında belirsizliği artırdığını belirterek “Karar ne kadar erken verilirse o kadar iyi olur” dedi.

Ekonomi gazetesi Financial Times, stand-by anlaşmasının sona erdiğine dikkat çekerken yerine neler konulacağı konusunda henüz resmen bir karar açıklanmadığını, bunun da yatırımcıları kaygılandırdığını belirtti. Gazete, bu konudaki haberinde IMF Türkiye Masası Şefi Lorenzo Giorgianni’nin açıklamalarına da yer verdi.

İngiliz gazetesine konuşan Giorgianni, Türkiye’nin bazı alanlarda başlangıç hedeflerine göre çok iyi bir performans gösterdiğini belirterek örnek olarak GSYİH, kamu finansmanı, borç oranları ve rezervleri saydı.

Giorgianni, hedeflerin gerçekleşmesi için hükümet ve Merkez Bankası yetkililerinin çok çalıştığını, yapılan çalışmaların bir kısmının “sahne arkası”nda yapıldığını da söyledi.

Stand-by anlaşmasının yerine getirilecek düzenlemenin ne olursa olsun Türkiye tarafından geliştirileceğini belirtirken de bu konuda hızlı bir karar verilmesini istedi.

Giorgianni, karar olmamasının yatırımcılar arasında belirsizliği artırdığını belirterek “Karar ne kadar erken verilirse o kadar iyi olur” dedi.

Financial Times de, Türkiye’nin ekonomik ve yapısal reform programı için bir çıpa olan stand-by anlaşmasının ekonominin zorluklara doğru yöneldiği bir dönemde sona erdiğine dikkat çekti.

YATIRIMCILAR KAYGILI

Anlaşmanın sona ermesi ile IMF’nın “en yoğun” ve birçok yönü ile “en başarılı” mevcut operasyonlarından birinin de sonuna gelindiğini kaydeden gazete, yatırımcıların, anlaşma ve Türkiye’nin AB üyeliği olasılığını hükümetin reform programı için “iki çıpa” olarak gördüklerini belirtti. Gazete şöyle devam etti:

“Ekonominin yavaşladığı ve küresel ortamın kötüleştiği bir dönemde stand-by yerine hemen başka bir düzenleme konulmaması, reform gündemi ve AB üyelik olasılığının sendelemesinden kaygılanan yatırımcıları endişelendiriliyor.”

“HÜMÜKETİN KARAR VERMEMESİ HAYAL KIRIKLIĞINI YARATTI

Gazete, siyasi risk danışmanlığı şirketi Eurasia Group’tan analist Wolfango Piccoli’nin geçen hafta yatırımcılara gönderdiği bir notta “Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu, artan iç ve dış zorluklar dikkate alınırsa hükümetin IMF ile ilişkilerinin yeni formatı konusunda henüz karar vermiş olmaması, hayal kırıklığını yaratıyor” dediğini aktardı.

Türk hükümetinin ise, resmen açıklamamakla birlikte “ihtiyati bir stand-by düzenlemesi”ni yapacağını söylediğini kaydeden gazete, ancak yeni düzenlemenin hazırlanmasının aylarca alabileceğini kaydetti.

İngiliz gazetesi, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in, kısa bir süre önce yapılan bir söyleşide hükümetin, IMF ile ilişkiyi sürdürmek istediğini ancak aynı zamanda kamu harcamalarının artırılması konusunda daha fazla esneklik de arzuladığını belirttiğini anımsattı.

Hükümetin de bir süre önce bazı hedefleri düşürdüğüne de işaret eden gazete, bazı analistlerin, kötüleşen makroekonomik ortamı dikkate alarak bunun zamanlanmasını sorguladıklarını da belirtti.

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 194 ziyaretçi (280 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol