More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  27 Mayıs Ekonomi Haberleri 15.03.2025 20:46 (UTC)
   
 

TÜSİAD'dan sanayi raporu



TÜSİAD’ın “Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış” raporunda, Türkiye’nin son dönemlerde gerçekleştirdiği ekonomik büyüme ve ihracat artışında temel itici gücünün imalat sanayii sektörü olduğu, sektörün başarılı bir büyüme performansı izlediği dile getirilerek, sektörün Türkiye’de uzunca bir süre daha temel itici güç olma özelliğini koruyacağı kaydedildi.

TÜSİAD'dan hükümete 'popülizm' eleştirisi

Bakan Çağlayan'dan TÜSİAD'a yanıt

TÜSİAD’ın Marmara Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Suut Doğruel ve Prof. Dr. Fatma Doğruel tarafından hazırlattığı “Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış” raporda, Türk sanayisinin mevcut yapısından hareketle, sanayinin bütün sektörleri rekabet, yasal düzenleme, çevre, istihdam, bölgesel kalkınma, yüksek katma değer yaratma ve uluslar arası üretim süreçlerinin parçası olma açısından ele alındı.

Raporda, üretim gücü içinde de ülkelerin kalkınmalarının ilk aşamalarında tarım önemli olsa ve bazı küçük ülkelerde hizmet sektörü ön plana çıksa da, imalat sektörü Türkiye gibi büyük nüfusa sahip ülkeler açısından birincil öneme sahip olduğuna dikkat çekildi.

Hızlı bir verimlilik artışı, teknolojik ilerleme ve ekonominin geneline yönelik yarattığı diğer dışsallıklar ile imalat sektörü gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde kritik bir öneme sahip olduğunun vurgulandığı raporda, kalkınma sürecine etkisi olan diğer çok sayıdaki faktörün önemini yadsımadan, imalat sektörünü güçlendirmek ve rekabet potansiyellerini artırmak sürdürülebilir büyüme açısından temel bir hareket noktası olarak ortaya çıktığı kaydedildi.

İmalat sektörüne bütün olarak bakıldığında, katma değer ve istihdam bakımından 1970 yılından bu yana ekonomi içindeki payının yükseldiğinin görüldüğüne işaret edilen raporda, toplam ihracat içindeki payındaki artış ise daha belirgin düzeyde olduğu ifade edildi.

İMALAT SEKTÖRÜ UZUN SÜRE İTİCİ GÜÇ OLACAK

Raporda, kriz yılları dışında, imalat sektörünün yıllık büyüme oranları GSMH büyüme oranlarından daha yüksek olduğu dile getirilirken, Türkiye’nin son dönemlerde gerçekleştirdiği ekonomik büyüme ve ihracat artışında temel itici gücün imalat sektörü olduğunu kaydedildi. Sektörün başarılı bir büyüme performansı izlediği dile getirilirken, imalat sektörünün Türkiye’de uzunca bir süre daha temel itici güç olma özelliğini koruyacağı ifade edildi.

GIDA SEKTÖRÜ

Ağırlıklı olarak yurtiçine yönelik üretim yapan gıda sektörünün dışa açılma oranı çok düşük ancak üretim ve istihdam bakımından ise en büyük sektörlerden biri olduğunun vurgulandığı raporda, üretim ve istihdamda devletin payının özelleştirmeler sonucu hızla azalması ve sektörün doğrudan yabancı sermaye gelişinde üst sıralara çıkması sektörün önemli gelişmeleri arasında sayıldı.

Gıda farklı düzeylerde üretim teknolojilerinin birlikte var olduğu, kayıt dışı üretim ve istihdamın yaygın olduğu bir sektör olduğu kaydedilen raporda, bu yapı uzun vadede rekabet açısından sorun yaratmaya aday olacağı görüşüne yer verildi.

Raporda, özellikle kayıt dışı üretimin, gıda güvenliğinin kontrolünde yarattığı ve gelecekte yaratabileceği sorunlar nedeniyle iç piyasada halk sağlığı ve dış piyasalarda ise rekabet üzerine olumsuz etkileri açısından önemli olduğu belirtildi. Yerel gıda firmalarının, bulundukları bölgede yerel dağıtım ağı içinde başarılı olduğuna işaret edilen raporda, “Dış rekabette ise, gıda sektörünün Türkiye’nin çevre ülkelere yönelik bir ihracat potansiyeli vardır. Sektör daha çok ekonominin dengede olduğu dönemlerde başarı şansını artırmaktadır. Sektörün güçlenmesini engelleyen faktörler temel ürünlerdeki korumacılık, kayıt dışı sektörü besleyen bölünmüş iç piyasa yapısı ile gıda sektörü ile tarımsal üretim arasındaki koordinasyon eksikliği olarak sıralanabilir” denildi.

Gıda sektörünün, bölgesel farklılıklar ve istihdam yaratma potansiyeli bakımından güçlü olduğu, sektörün geriye bağlantıları güçlü, ancak ileriye bağlantısı zayıf bir sektör niteliğinde bulunduğu kaydedildi.

TEKSTİL SEKTÖRÜ

Türkiye’nin büyük ve geleneksel sektörlerinden tekstil sektörüne de değinilen raporda, bu sektörün imalat sanayi içinde üretim ve istihdam bakımından en büyük sektör olduğu kaydedildi. Raporda, yüksek dışa açıklık oranına sahip olmamasına rağmen, ihracatın önemi nedeniyle tekstil sektörünün uluslararası rekabete açık olduğuna dikkat çekilerek, sektörde ilgili şu değerlendirmeler yapıldı:

“Küreselleşme Türkiye’de geleneksel olarak tekstil ile giyim imalatı arasında uzun yıllardır oluşmuş güçlü entegrasyonu zayıflatmaktadır. Ancak, tekstilin hazır giyim ile bağları zayıflarken özellikle çevre ülkelere ihracat yapma potansiyelinin artması yeni bir gelişmedir. Sektör çok fazla araştırma gerektiren bir alanda yer alan bir faaliyet olmasına rağmen, araştırma ve geliştirme konusunda diğer sektörlere göre daha zayıftır ve bu durum uzun vadede sektörün gelişimi açısından tehlike yaratma potansiyeli tanımaktadır. Bu sektörün alt sektörlerinden güçlü üretim potansiyeli ile dünyada önemli bir yere sahip olan tekstil terbiye sektörünün yenilikleri izlemekteki gecikmesi önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Enerji ve istihdam maliyetleri ile kayıtdışı istihdam bu sektör için sıralanan sorunlarda önde gelmektedir. Bölgesel dağılım açısından sektör değişik bölgelerde kümelenmelere sahiptir. Kümelenme tekstil için gerekli olmakla birlikte kümelenmelerin ve genel olarak tekstil üretiminin Türkiye’nin değişik bölgelerine yayılmış olması, sektörün bölgesel dağılımın düzeltilmesine katkı yapabileceğini düşündürmektedir.”

Raporda, giyim sektörüyle ilgili de şu tespitlerde bulunuldu:

“Sektör için ihracat önemlidir. Çok sayıda küçük firmanın üretim yaptığı bir piyasa yapısına sahiptir. Bu sektörün en önemli sorunları arasında üretim maliyetleri ve kayıt dışı üretim gelmektedir. Bölgesel olarak giyim sanayisinin İstanbul dışına kaymasının maliyetleri düşürebileceği düşünülmektedir. Böyle bir kaymanın bölgesel dağılım üzerine de olumlu bir etkisi olacaktır. Tekstil ve giyim sanayi arasındaki entegrasyonun çözülmesi küreselleşme ile artmakla beraber bu iki sektör imalat sanayi içindeki önemini bir süre daha sürdürmesi beklenmelidir. Zengin bir kültürel birikimin olması giyim sektörü rekabetini yükseltecek bir tasarım ortamının doğmasını kolaylaştırabilir. Ancak, burada eğitim ve tanıtımın (fuar gibi) iyileştirilmesi gerekmektedir.”

DERİ SEKTÖRÜ

Deri işleme sektörünün ise dikkate değer değişmelerin gerçekleştiği bir sektör olmadığı vurgulanarak, sektörün imalat sanayi içindeki payının çok büyük olmasına karşın geleneksel sektörler içinde varlığının önemli olduğu kaydedildi. Sektörün, alt sektörleri bakımından farklı bir yapıya sahip olduğunun belirtildiği raporda, “Ayakkabı iç piyasada daha rekabetçi bir sektörken deri işlemede az sayıda firma piyasada yer almaktadır. Enerji ve işçilik maliyetleri bu sektörde önemli sorunlardır. Bu sektörü bekleyen zorluklar arasında çevre yatırımları ve arıtma tesislerine ilişkin maliyetler yer almaktadır; bu yatırımlar bölgesel dağılımı etkileyecek kadar önem taşımaktadır. Sektörün alışılmış üretim merkezlerinin dışına çıkması nitelikli işgücü bulamama sorunu potansiyelini taşımaktadır. Sektörün karmaşık ve geleneklere dayalı yapısı bu sektöre yönelik önlemler için kısıtlı bir ortam yaratmaktadır” görüşlerine yer verildi.

TÜSİAD raporunda, ağaç ve mantar ürünleri imalat sanayi içinde küçük bir paya sahip olduğu, devlet 2000’li yıllarda üretici olarak sektörden çekilmiş olmasına rağmen, hammadde karşılamaktaki önemi nedeniyle Orman İşletmeleri’nin sektörün önünü açacak politikalarda nasıl bir rol alacağı önemi vurgulandı.

KAĞIT SEKTÖRÜ

Kağıt ve kağıt ürünleri sektörünün de özellikle üretim ve ihracatı artan diğer imalat sanayi ürünleri bu sektöre yönelik gittikçe artan bir talep yarattığı ancak, sektörün ciddi kapasite yetersizliği sorunu yaşadığı vurgulandı. SEKA’nın özelleştirilmesi selüloz hammaddesinin elde edilmesinde tıkanıklıklar yarattığının belirtildiği raporda, bu sektörün istihdam ve bölgesel dağılım açısından önemli bir konum alması beklenemeyeceği ancak, diğer sektörler açısından stratejik bir öneme sahip olduğuna işaret edildi.

BASIM YAYIN SEKTÖRÜ

Basım ve yayım sektörünün ise dışa kapalı bir sektör olarak nitelendirildiği raporda, “Piyasa yoğunlaşma oranları dikkate alındığında kayıtlı medya (plak, kaset, vb) ile gazete, dergi ve süreli yayınların yayımı alt sektörlerinde çok yüksek derecede; diğer basımla ilgili faaliyetlerde de yüksek bir yoğunlaşmanın olduğu görülmektedir. Sektörün sorunları arasında eski teknoloji makine ithalinin yarattığı kapasite fazlalığı; kalifiye işgücü eksikliğinin ithal edilen bu eski teknolojiye sahip makinelerin bile etkin kullanımında zorluk yaratması dikkat çekmektedir. Matbaacılıktaki küçük işletmelerde ham madde firesi ve işçilik kayıpları nedeniyle kalite ve verimlilik sorunları vardır. Günümüzde dijital medyanın giderek öne çıkması bu sektörün geleceği açısından dikkatli izlenmesi gereken bir gelişmedir” değerlendirmesi yapıldı.

KİMYA VE İLAÇ SEKTÖRÜ

İlaç dışında kalan kimyasal madde ve ürünlerinin imalatı imalat sanayisinin önemli bir ara malı sektörlerinden biri olduğu, yüksek bir dışa açıklık ve ithalat oranına sahip bulunduğu kaydedilen raporda, “İşgücü yoğunluğu düşük bir sektördür. Bu sektör de önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Kimyasal madde üretiminin yarattığı çevre sorunları bu sektörde yapılacak yeni yatırımlar için fabrika yeri bulunmasında sorun yaratmaktadır. Lojistik bu sektör için önemlidir. Enerji maliyetleri, kayıt dışı üretimin yarattığı haksız rekabet sektördeki diğer sorunlardır. Kümelenme politikaları bu sektörün yer bulma sorununu çözmek ve lojistikten kaynaklanan maliyetleri düşürmek açısından önemli bir politika olacaktır. Sektör birçok imalat sanayi için girdi sağlaması nedeniyle kritik öneme sahiptir” denildi.

Türkiye’nin ilaç üretebilen az sayıda ülkelerden biri olduğu, Türkiye’nin, eşdeğer ilaç üretiminde önemli bir kapasiteye sahip olduğu kaydedildi.

Türkiye sanayisinde yer alan ve önemli yere sahip sektörlerin incelendiği raporda, imalat sektörünün üretim ve ihracat artışında gösterdiği belirgin başarılara karşın, aşması gereken temel tıkanma noktalarının da bulunduğu gerçeğine yer verildi.

ÖNERİLER

Üretim ve ihracatta yüksek ve orta üst teknoloji grubuna giren malların payının giderek yükselmesine rağmen, düşük teknoloji grubuna giren geleneksel mallar önemini korumaya devam ettiğine işaret edilen raporda, “İşsizlik ve bölgesel farklılıklar gibi sosyal alanlarda katkı yapma potansiyeli yüksek olan bu geleneksel sektörleri ihmal etmemek ve mevcut durumlarını daha ileriye götürecek politika ve düzenlemelerle desteklemek kaçınılmazdır. Ancak, imalat sektörünün ekonomik büyümede temel itici güç olma özelliğinin daha da güçlenmesi, kalıcı ve hızlı bir büyüme çizgisinin sürdürülebilmesi için üretim komposizyonunun yüksek teknoloji grubuna giren mallar lehine değişmesi uzun dönemli strateji ve politikaların temel hedefi olmalıdır” denildi.

Raporda, Türkiye sanayisinin benimseyeceği sanayı politika sının tasarımında dikkate alınması gereken noktalar ise şöyle sıralandı:

“.sanayinin üretim ve yatırım maliyetlerinin düşürülmesi ve finansman koşullarının iyileştirilmesi,

.Sanayi için dışsallık yaratılması,

.Beşeri sermaye ve teknolojinin geliştirilmesi,

.İstihdam ve bölgesel dağılıma ilişkin dinamiklerin oluşturulması.”


TÜSİAD raporunda, tek bir sektöre ya da birkaç sektöre odaklanmak yaklaşımının Türkiye açısından anlamını yitirdiği, sektörlere yönelik önlemlerin, diğer sektörlere olası etkileri göz önünde bulundurularak ele alınması gerektiği vurgulandı. Raporda, politikalar ve strtaejilerin, sektörler ile ilgili sağlam bir bilgi sisteminde beslenmesinin önemine işaret edildi.


TÜSİAD’ın “Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış” raporunda, Türkiye’nin son dönemlerde gerçekleştirdiği ekonomik büyüme ve ihracat artışında temel itici gücünün imalat sanayii sektörü olduğu, sektörün başarılı bir büyüme performansı izlediği dile getirilerek, sektörün Türkiye’de uzunca bir süre daha temel itici güç olma özelliğini koruyacağı kaydedildi.

Esnafı dükkan kapatmaya götüren 5 önemli faktör

M. Rauf Ateş

Alışveriş yaptığımız esnaflardan gelen şikayetlerden son dönemde büyük sorunlar olduğunu biliyordum. Ancak, rakamlar tahmin ettiğimden daha ürkütücü çıktı.

TÜSİAD'dan hükümete 'popülizm' eleştirisi

Bakan Çağlayan'dan TÜSİAD'a yanıt

TÜSİAD’ın Marmara Üniversitesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Suut Doğruel ve Prof. Dr. Fatma Doğruel tarafından hazırlattığı “Türkiye Sanayisine Sektörel Bakış” raporda, Türk sanayisinin mevcut yapısından hareketle, sanayinin bütün sektörleri rekabet, yasal düzenleme, çevre, istihdam, bölgesel kalkınma, yüksek katma değer yaratma ve uluslar arası üretim süreçlerinin parçası olma açısından ele alındı.

Raporda, üretim gücü içinde de ülkelerin kalkınmalarının ilk aşamalarında tarım önemli olsa ve bazı küçük ülkelerde hizmet sektörü ön plana çıksa da, imalat sektörü Türkiye gibi büyük nüfusa sahip ülkeler açısından birincil öneme sahip olduğuna dikkat çekildi.

Hızlı bir verimlilik artışı, teknolojik ilerleme ve ekonominin geneline yönelik yarattığı diğer dışsallıklar ile imalat sektörü gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde kritik bir öneme sahip olduğunun vurgulandığı raporda, kalkınma sürecine etkisi olan diğer çok sayıdaki faktörün önemini yadsımadan, imalat sektörünü güçlendirmek ve rekabet potansiyellerini artırmak sürdürülebilir büyüme açısından temel bir hareket noktası olarak ortaya çıktığı kaydedildi.

İmalat sektörüne bütün olarak bakıldığında, katma değer ve istihdam bakımından 1970 yılından bu yana ekonomi içindeki payının yükseldiğinin görüldüğüne işaret edilen raporda, toplam ihracat içindeki payındaki artış ise daha belirgin düzeyde olduğu ifade edildi.

İMALAT SEKTÖRÜ UZUN SÜRE İTİCİ GÜÇ OLACAK

Raporda, kriz yılları dışında, imalat sektörünün yıllık büyüme oranları GSMH büyüme oranlarından daha yüksek olduğu dile getirilirken, Türkiye’nin son dönemlerde gerçekleştirdiği ekonomik büyüme ve ihracat artışında temel itici gücün imalat sektörü olduğunu kaydedildi. Sektörün başarılı bir büyüme performansı izlediği dile getirilirken, imalat sektörünün Türkiye’de uzunca bir süre daha temel itici güç olma özelliğini koruyacağı ifade edildi.

GIDA SEKTÖRÜ

Ağırlıklı olarak yurtiçine yönelik üretim yapan gıda sektörünün dışa açılma oranı çok düşük ancak üretim ve istihdam bakımından ise en büyük sektörlerden biri olduğunun vurgulandığı raporda, üretim ve istihdamda devletin payının özelleştirmeler sonucu hızla azalması ve sektörün doğrudan yabancı sermaye gelişinde üst sıralara çıkması sektörün önemli gelişmeleri arasında sayıldı.

Gıda farklı düzeylerde üretim teknolojilerinin birlikte var olduğu, kayıt dışı üretim ve istihdamın yaygın olduğu bir sektör olduğu kaydedilen raporda, bu yapı uzun vadede rekabet açısından sorun yaratmaya aday olacağı görüşüne yer verildi.

Raporda, özellikle kayıt dışı üretimin, gıda güvenliğinin kontrolünde yarattığı ve gelecekte yaratabileceği sorunlar nedeniyle iç piyasada halk sağlığı ve dış piyasalarda ise rekabet üzerine olumsuz etkileri açısından önemli olduğu belirtildi. Yerel gıda firmalarının, bulundukları bölgede yerel dağıtım ağı içinde başarılı olduğuna işaret edilen raporda, “Dış rekabette ise, gıda sektörünün Türkiye’nin çevre ülkelere yönelik bir ihracat potansiyeli vardır. Sektör daha çok ekonominin dengede olduğu dönemlerde başarı şansını artırmaktadır. Sektörün güçlenmesini engelleyen faktörler temel ürünlerdeki korumacılık, kayıt dışı sektörü besleyen bölünmüş iç piyasa yapısı ile gıda sektörü ile tarımsal üretim arasındaki koordinasyon eksikliği olarak sıralanabilir” denildi.

Gıda sektörünün, bölgesel farklılıklar ve istihdam yaratma potansiyeli bakımından güçlü olduğu, sektörün geriye bağlantıları güçlü, ancak ileriye bağlantısı zayıf bir sektör niteliğinde bulunduğu kaydedildi.

TEKSTİL SEKTÖRÜ

Türkiye’nin büyük ve geleneksel sektörlerinden tekstil sektörüne de değinilen raporda, bu sektörün imalat sanayi içinde üretim ve istihdam bakımından en büyük sektör olduğu kaydedildi. Raporda, yüksek dışa açıklık oranına sahip olmamasına rağmen, ihracatın önemi nedeniyle tekstil sektörünün uluslararası rekabete açık olduğuna dikkat çekilerek, sektörde ilgili şu değerlendirmeler yapıldı:

“Küreselleşme Türkiye’de geleneksel olarak tekstil ile giyim imalatı arasında uzun yıllardır oluşmuş güçlü entegrasyonu zayıflatmaktadır. Ancak, tekstilin hazır giyim ile bağları zayıflarken özellikle çevre ülkelere ihracat yapma potansiyelinin artması yeni bir gelişmedir. Sektör çok fazla araştırma gerektiren bir alanda yer alan bir faaliyet olmasına rağmen, araştırma ve geliştirme konusunda diğer sektörlere göre daha zayıftır ve bu durum uzun vadede sektörün gelişimi açısından tehlike yaratma potansiyeli tanımaktadır. Bu sektörün alt sektörlerinden güçlü üretim potansiyeli ile dünyada önemli bir yere sahip olan tekstil terbiye sektörünün yenilikleri izlemekteki gecikmesi önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Enerji ve istihdam maliyetleri ile kayıtdışı istihdam bu sektör için sıralanan sorunlarda önde gelmektedir. Bölgesel dağılım açısından sektör değişik bölgelerde kümelenmelere sahiptir. Kümelenme tekstil için gerekli olmakla birlikte kümelenmelerin ve genel olarak tekstil üretiminin Türkiye’nin değişik bölgelerine yayılmış olması, sektörün bölgesel dağılımın düzeltilmesine katkı yapabileceğini düşündürmektedir.”

Raporda, giyim sektörüyle ilgili de şu tespitlerde bulunuldu:

“Sektör için ihracat önemlidir. Çok sayıda küçük firmanın üretim yaptığı bir piyasa yapısına sahiptir. Bu sektörün en önemli sorunları arasında üretim maliyetleri ve kayıt dışı üretim gelmektedir. Bölgesel olarak giyim sanayisinin İstanbul dışına kaymasının maliyetleri düşürebileceği düşünülmektedir. Böyle bir kaymanın bölgesel dağılım üzerine de olumlu bir etkisi olacaktır. Tekstil ve giyim sanayi arasındaki entegrasyonun çözülmesi küreselleşme ile artmakla beraber bu iki sektör imalat sanayi içindeki önemini bir süre daha sürdürmesi beklenmelidir. Zengin bir kültürel birikimin olması giyim sektörü rekabetini yükseltecek bir tasarım ortamının doğmasını kolaylaştırabilir. Ancak, burada eğitim ve tanıtımın (fuar gibi) iyileştirilmesi gerekmektedir.”

DERİ SEKTÖRÜ

Deri işleme sektörünün ise dikkate değer değişmelerin gerçekleştiği bir sektör olmadığı vurgulanarak, sektörün imalat sanayi içindeki payının çok büyük olmasına karşın geleneksel sektörler içinde varlığının önemli olduğu kaydedildi. Sektörün, alt sektörleri bakımından farklı bir yapıya sahip olduğunun belirtildiği raporda, “Ayakkabı iç piyasada daha rekabetçi bir sektörken deri işlemede az sayıda firma piyasada yer almaktadır. Enerji ve işçilik maliyetleri bu sektörde önemli sorunlardır. Bu sektörü bekleyen zorluklar arasında çevre yatırımları ve arıtma tesislerine ilişkin maliyetler yer almaktadır; bu yatırımlar bölgesel dağılımı etkileyecek kadar önem taşımaktadır. Sektörün alışılmış üretim merkezlerinin dışına çıkması nitelikli işgücü bulamama sorunu potansiyelini taşımaktadır. Sektörün karmaşık ve geleneklere dayalı yapısı bu sektöre yönelik önlemler için kısıtlı bir ortam yaratmaktadır” görüşlerine yer verildi.

TÜSİAD raporunda, ağaç ve mantar ürünleri imalat sanayi içinde küçük bir paya sahip olduğu, devlet 2000’li yıllarda üretici olarak sektörden çekilmiş olmasına rağmen, hammadde karşılamaktaki önemi nedeniyle Orman İşletmeleri’nin sektörün önünü açacak politikalarda nasıl bir rol alacağı önemi vurgulandı.

KAĞIT SEKTÖRÜ

Kağıt ve kağıt ürünleri sektörünün de özellikle üretim ve ihracatı artan diğer imalat sanayi ürünleri bu sektöre yönelik gittikçe artan bir talep yarattığı ancak, sektörün ciddi kapasite yetersizliği sorunu yaşadığı vurgulandı. SEKA’nın özelleştirilmesi selüloz hammaddesinin elde edilmesinde tıkanıklıklar yarattığının belirtildiği raporda, bu sektörün istihdam ve bölgesel dağılım açısından önemli bir konum alması beklenemeyeceği ancak, diğer sektörler açısından stratejik bir öneme sahip olduğuna işaret edildi.

BASIM YAYIN SEKTÖRÜ

Basım ve yayım sektörünün ise dışa kapalı bir sektör olarak nitelendirildiği raporda, “Piyasa yoğunlaşma oranları dikkate alındığında kayıtlı medya (plak, kaset, vb) ile gazete, dergi ve süreli yayınların yayımı alt sektörlerinde çok yüksek derecede; diğer basımla ilgili faaliyetlerde de yüksek bir yoğunlaşmanın olduğu görülmektedir. Sektörün sorunları arasında eski teknoloji makine ithalinin yarattığı kapasite fazlalığı; kalifiye işgücü eksikliğinin ithal edilen bu eski teknolojiye sahip makinelerin bile etkin kullanımında zorluk yaratması dikkat çekmektedir. Matbaacılıktaki küçük işletmelerde ham madde firesi ve işçilik kayıpları nedeniyle kalite ve verimlilik sorunları vardır. Günümüzde dijital medyanın giderek öne çıkması bu sektörün geleceği açısından dikkatli izlenmesi gereken bir gelişmedir” değerlendirmesi yapıldı.

KİMYA VE İLAÇ SEKTÖRÜ

İlaç dışında kalan kimyasal madde ve ürünlerinin imalatı imalat sanayisinin önemli bir ara malı sektörlerinden biri olduğu, yüksek bir dışa açıklık ve ithalat oranına sahip bulunduğu kaydedilen raporda, “İşgücü yoğunluğu düşük bir sektördür. Bu sektör de önemli sorunlarla karşı karşıyadır. Kimyasal madde üretiminin yarattığı çevre sorunları bu sektörde yapılacak yeni yatırımlar için fabrika yeri bulunmasında sorun yaratmaktadır. Lojistik bu sektör için önemlidir. Enerji maliyetleri, kayıt dışı üretimin yarattığı haksız rekabet sektördeki diğer sorunlardır. Kümelenme politikaları bu sektörün yer bulma sorununu çözmek ve lojistikten kaynaklanan maliyetleri düşürmek açısından önemli bir politika olacaktır. Sektör birçok imalat sanayi için girdi sağlaması nedeniyle kritik öneme sahiptir” denildi.

Türkiye’nin ilaç üretebilen az sayıda ülkelerden biri olduğu, Türkiye’nin, eşdeğer ilaç üretiminde önemli bir kapasiteye sahip olduğu kaydedildi.

Türkiye sanayisinde yer alan ve önemli yere sahip sektörlerin incelendiği raporda, imalat sektörünün üretim ve ihracat artışında gösterdiği belirgin başarılara karşın, aşması gereken temel tıkanma noktalarının da bulunduğu gerçeğine yer verildi.

ÖNERİLER

Üretim ve ihracatta yüksek ve orta üst teknoloji grubuna giren malların payının giderek yükselmesine rağmen, düşük teknoloji grubuna giren geleneksel mallar önemini korumaya devam ettiğine işaret edilen raporda, “İşsizlik ve bölgesel farklılıklar gibi sosyal alanlarda katkı yapma potansiyeli yüksek olan bu geleneksel sektörleri ihmal etmemek ve mevcut durumlarını daha ileriye götürecek politika ve düzenlemelerle desteklemek kaçınılmazdır. Ancak, imalat sektörünün ekonomik büyümede temel itici güç olma özelliğinin daha da güçlenmesi, kalıcı ve hızlı bir büyüme çizgisinin sürdürülebilmesi için üretim komposizyonunun yüksek teknoloji grubuna giren mallar lehine değişmesi uzun dönemli strateji ve politikaların temel hedefi olmalıdır” denildi.

Raporda, Türkiye sanayisinin benimseyeceği sanayı politika sının tasarımında dikkate alınması gereken noktalar ise şöyle sıralandı:

“.sanayinin üretim ve yatırım maliyetlerinin düşürülmesi ve finansman koşullarının iyileştirilmesi,

.Sanayi için dışsallık yaratılması,

.Beşeri sermaye ve teknolojinin geliştirilmesi,

.İstihdam ve bölgesel dağılıma ilişkin dinamiklerin oluşturulması.”


TÜSİAD raporunda, tek bir sektöre ya da birkaç sektöre odaklanmak yaklaşımının Türkiye açısından anlamını yitirdiği, sektörlere yönelik önlemlerin, diğer sektörlere olası etkileri göz önünde bulundurularak ele alınması gerektiği vurgulandı. Raporda, politikalar ve strtaejilerin, sektörler ile ilgili sağlam bir bilgi sisteminde beslenmesinin önemine işaret edildi.

 

 Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu’nun (TESK) rakamlarına göre, 2004-2008 arasındaki dönemde işini ‘terk eden’, kapatan esnaf sayısı 825 bine ulaşmış. Aynı dönemde ‘yeni tescil’ edilen dükkan sayısı da 800 bini yakalamış. Genelde açılmanın, kapanmadan çok daha fazla olması gerekirdi. Burada tersi gerçekleşmiş.

Üzülerek tahmin ediyorum ki, esnafların sıkıntısı önümüzdeki dönemde de devam edecek. Bunu da sadece ekonomi ve piyasalardaki sıkıntıya http://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=5663081bağlamamak gerekiyor. Çünkü, etkenler daha fazla…

Esnafı sıkıntıya sokanlar

Uzunca süredir bu konuda çalışıyor, esnaf ve çeşitli kesimlerle konuşuyorum. Bana kızacaklar olacaktır. Ancak, esnafı sıkıntıya sokan nedenleri 5 başlık altında topluyorum:

1. Eleştirenler haklı. Ekonomi ve piyasalardaki sıkıntı, büyümenin olduğu yıllarda da vardı. Büyüme, hayatın bütün alanını aynı ölçüde kapsamadığı için, esnafın işleri yavaşladı. Hükümet de bu konuya duyarlı kalmadı.

2. Esnaf, artan organize perakendeciliğin kıskacına girdi. Çocukluğumuzun bakkal, manav, tuhafiyeci, hırdavatçı gibi esnafları, yeni dönemin devleri ile rekabette yalnız bırakıldı. Milyar dolarlık sermaye ile bin dolarlık sermayenin yarışına seyirci kalındı.

3. Ancak, esnaf da ‘çocukluğumuzdaki halini’ bir türlü bozmadı. Her şey değişti, esnafın önemli bölümü eski alışkanlıklarından vazgeçmedi. Satış, müşteri, finans ve tedarik konularında eksik kaldı. 

4. Esnaf odaları da, bence bütün yaşananlara seyirci kalıyor. Ulusal ve bölgesel düzeyde üyelerini eğitme, yeni döneme alıştırma ve mesleki bilgi verme gibi hedeflere yönelmiyor. Onlar da ‘seçimden seçime’ üyelerini hatırlıyor.

5. Her şeye rağmen ‘müşteri odaklı’ çalışan esnafın ömrü uzun, kazancı iyi olacaktır. Ben böyle bakkal, manav ve kasaplar biliyorum. İyi ürün, müşteri odaklılık ve hesaplı satış, eninde sonunda kar olarak dönecektir.

TESK’e göre, Türkiye’de 3.6 milyonu aktif, 2.2 milyonu pasif 5.8 milyon esnaf var. Bu kadar önemli bir kesime hem hükümetin hem de meslek birliklerinin daha özenli yaklaşması gerekiyor. Aksi takdirde daha çok kapanan kepenk görürüz.

KÜRESEL ISINMANIN BOYUTU CEO’LARI NEDEN KORKUTTU?

Geçen hafta içinde, dünyanın büyük bölümünün Şampiyonlar Ligi Final maçını izlediği saatlerde, bir grup CEO ve işadamı ile birlikte “Küresel Isınmayı” konuştuk. Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde kurulan CEO Club üyeleri, Avivasa Emeklilik ve Hayat’ın sponsorluğunda, bu alanda dünyanın en önemli isimlerinden Jim Leape’i dinlediler, ardından ‘küresel ısınmanın’ sektörlerine etkilerini birlikte tartıştılar.

Birçok CEO gibi ben de konuşmalardan sonra, tahmin ettiğimizden daha ‘yakın tehlikede’ olduğumuzu hissettim. Bunu, katılımcıların davranışlarından da görmek mümkündü… Çünkü, bir toplantıda hiç bu konuda CEO’nun soru sorduğuna şahit olmamıştım.

Çok önemli bir isim

World Wild Fund (Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Jim Leape, gecenin moderatörü ve CEO Club’ın başkanı Akın Öngör’ün tanımıyla, ‘bu alanda dünyanın en etkin’ kişilerinden biri… ABD’de çevre hukuku ve bazı önemli yasal düzenlemelerde önemli rol oynamış.

Leape, dünyanın büyük bir riskle karşı karşıya olduğunu, gerekli aksiyonların alınmaması halinde, 2050’ye kadar dünyanın milli gelirinin yüzde 20’sine mal olabileceğine dikkat çekti. Önlem alınması halinde ise bunun yüzde 1’e kadar ineceğini belirtti.

Peki hangi önlemler alınmalı?

Jim Leape’in ‘Acil önlemler ajandası’nda 6 başlık var. Bunların hızla ve etkin şekilde alınmasını ısrarla öneriyor:

1. Enerji etkinliği ve verimliliği hızla artırılmalı. Enerjinin talebinin yüzde 39’unu zengin ülkelerden gelecek. Bu nedenle öncelik onlarda olacak.

2. Ormanları yok etmeye son vermeliyiz. Özellikle de ‘tropikal’ ormanları…

3. Artık daha az ‘kömür’ daha az kömür tüketip, yerine doğal gazı kullanmalıyız.

4. ‘Düşük karbonlu’ enerji teknolojilerini büyütmeye yönelmeliyiz. 2050 yılında enerji talebinin yüzde 70’ini bu alandan karşılamak zorundayız.

5. Artık enerjiyi ‘depolama’ ve ‘taşıma’ teknolojilerine yatırım yapmalı, kullanmayı öğrenmeliyiz. ‘Esnek enerji’ kullanımı yaygınlaşmalı.

6. Her fosile dayalı yakıt üretim tesisinde, ‘carbon’ tutma ve depolama üniteleri oluşturulmalı.

ABD’DE DURGUNLUK OLASILIĞI AZALIYOR MU?

Son birkaç gündür piyasalar yeniden olumsuza döndü. Ancak, nisan ayından buhttp://preview.hurriyet.com.tr/preview/image.aspx?picid=5663080 yana başta ABD olmak üzere dünya piyasalarında ‘yükseliş’ havası vardı. Hatta bu olumlu havayla birlikte ‘durgunluktan’ (resesyon) çıkılıyor görüşü de yaygınlaşmaya başladı. 

Durgunluğun geleceğine yönelik görüşlerimi, önemli bir ekonomistin değerlendirmesiyle birlikte Salı günkü yazımda ele alacağım. Ancak, bugün, ABD’deki durgunlukla ilgili dikkati çeker bir grafiği paylaşmak istiyorum.

Durgunluk ticareti mi?

ABD merkezli ‘Intrade Prediction’ adlı bir kurum var. Bu kurumun internet sitesi üzerinden, çeşitli konulardaki gelişme ve eğilimler üzerine, geleceğe dayalı işlemler (futures) yapılıyor. Örneğin, ‘ABD’de durgunluk’ olasılığını alıyor ya da satıyorsunuz.

Siteye girdiğinizde, ‘Durgunluk’ için Sat ve Al fiyatları görüyorsunuz. Kullanıcıların ekonomiye yönelik beklentilerinden oluşan grafik, ABD ekonomisinin nereye gittiğini de ortaya koyuyor.

Bu grafik, Wall Street Jurnal ve benzeri yayınlar ile ekonomistler tarafından da kullanılıyor.  Buraya son grafiği aldım. En son değer 36 düzeyinde oluşmuş. Mart ve Nisan aylarında değer 80’e kadar çıkmış. Yani, katılımcılar ‘en kötünün’ geride kaldığına, durgunluk olasılığının azaldığına inanıyorlar…

 

Kuraklık vurdu, HES’lerin üretiminde sıkıntı var



Türkiye’de yaşanan kuraklık, tarımla birlikte elektrik üretimini de etkisi altına almaya başladı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, kuraklığın etkisiyle hidroelektrik santrallerinde (HES) üretilen elektrik miktarında sıkıntı yaşandığını bildirdi. Güler, dün Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen jeotermal konferansına katıldı. Konferans öncesi gazetecilerin sorularını yanıtlayan Güler, HES’lerde yaşanan su sıkıntısının hatırlatılması üzerine, şöyle konuştu:

Tedbir alıyoruz

"Evet, HES’lerde sıkıntı var. Kuraklığın etkisi bizim için de önemli. Ancak bu noktada aldığımız tedbirlerle bu durumu da inşallah yöneteceğiz. Hem üretimdeki, hem iletimdeki, hem de dağıtımdaki arkadaşlarımız bunun üzerinde çalışıyorlar, bunu da yöneteceğiz. Üretim miktarı belli. Şu anda bir sorun yok, ama kurarklık nedeniyle tedbirlerimizi alıyoruz."

Otomatik fiyatlandırma

Güler, 1 Temmuz’da başlatılması planlanan otomatik fiyatlandırmanın öne çekilmesiyle ilgili olarak ise ekonomi yönetimindeki bakanlarla bir araya geleceklerini söyleyerek, "1 Temmuz diye ilan ettik. Öne çekilme konusunda görüşmeler devam ediyor. Bugün de bir araya geleceğiz. Bakanlar Kurulu’nda enerji yatırımları konusunda bir bilgilendirme de yapılacak. Ekonomiden sorumlu diğer bakanlarla hesaplamalar üzerinde çalışıyoruz" dedi. Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in "Elektrikte yüzde 19 zam ihtiyacı var" sözlerinin hatırlatılması üzerine ise Güler, "Henüz kendisiyle görüşmedim. Fakat bu noktada kendisinin de bir yalanlaması, düzeltmesi oldu" dedi.

Petrol maliyeti etkiliyor

Elektrikte fiyatlandırma uygulamasının Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından düzenlendiğini ve denetlendiğini belirten Güler, "22 dolarla aldığımız petrol fiyatları 138 dolara çıktı. Bunların hepsi neticede maliyeti etkiliyor" dedi. Güler, Doğubeyazıt’taki doğalgaz boru hattında meydana gelen yangınla ilgili olarak da ilgililerin etüt yaptığını bildirerek, "Yangın kontrol altına alındı" dedi.

Öte yandan Güler, konferansta yaptığı konuşmada, jeotermalden üretilen elektrikte 10 yıl alım garantisi olduğunu hatırlattı.




 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 364 ziyaretçi (656 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol