More Cool Stuff At POQbum.com


BURCU MANDIRACI  
 
  20 Şubat Ekonomi Haberleri 15.03.2025 09:55 (UTC)
   
 

Sonsuza kadar Türkiye’deyiz



Koç’un Yapı Kredi Bankası’ndaki ortağı UniCredit’in Yönetim Kurulu Başkanı Dieter Rampl, "muhteşem bir başarı hikayesi" var dediği Türkiye’yi gelecekteki planları içinde çok önemli gördüklerini söyledi. CEO Alessandro Profumo da, "Uzun vadeli değil, burada sonsuza kadar yatırımcı olarak kalabiliriz" diye konuştu.

İTALYA dışında yönetim kurulu toplantısı Münih’ten sonra ilk kez İstanbul’da yapan UniCredit, Türkiye’ye güven mesajları verdi. 2002 yılından bu yana Koç’un finans sektöründeki ortağı olarak Türkiye’de faaliyet gösteren UniCredit’in Yönetim Kurulu Başkanı Dieter Rampl, "Türkiye’nin muhteşem bir başarı hikayesi var, bu heyecan verici hikayenin içinde bizimde yer almamıza izin verdiği için teşekkür ediyoruz" dedi. Rampl, Türkiye’yi gelecekteki planları içinde çok önemli gördüklerini söylerken CEO Alessandro Profumo, "Uzun vadeli değil, burada sonsuza kadar yatırımcı olarak kalabiliriz" diye konuştu.

ETKİLEYİCİ BAŞARI HİKAYESİ: Dün yapılan yönetim kurulu toplantısı öncesinde basın mensuplarıyla bir araya gelen UniCredit yöneticileri, Türkiye’de faaliyet göstermekten duydukları memnuniyeti anlattı. Yönetim Kurulu Başkanı Dieter Rampl, yönetim kurulu toplantısı İstanbul’da yapmalarının Türkiye’ye duydukları güvenin bir göstergesi olduğunu vurgularken, Türkiye’yi gelecekteki planları için de çok önemli gördüklerini söyledi. Türkiye’nin başarı hikayesinden etkilendiklerini, özelleştirme sürecinin başarısına ve artan yabancı sermaye tutarına değinerek anlatan Rampl, "Biz Türkiye’nin önemini ilk tanıyanlardan biriyiz. Türkiye’nin muhteşem bir başarı hikayesi var, bu heyecan verici hikayenin içinde bizim de yer almamıza izin verdiği için teşekkür ediyoruz. Türkiye’deki meslektaşlarımız bize çok şey öğretti. Koç olmasaydı başaramazdık" dedi. UniCredit olarak biz Avrupa’da 3’üncü, dünyada 10’uncu sırada olduklarını hatırlatan Rampl, Türkiye’nin yalnızca önemli bir iç piyasa değil, aynı zamanda gelecekteki planları için önemli bir ortak olduğunu söyledi.

DOĞRU SEÇİM YAPTIK: "Sanki 2002 yılından bu yana değil de, 30 yıldır birlikte çalışıyormuşusuz gibi geliyor bana" diye sözlerine başlayan UniCredit CEO’su Alessandro Profumo ise "En önemlisi de doğru seçim yapmış olduğumuzu bilmek" dedi. Profumo, 2002 yılında Koç ile ortaklık yaparken "Türkiye nereye gider" gibi bazı şüpheleri bulunduğunu söylerken, bu girişimin çok başarılı sonuçları olduğunu, o tarihten bu yana Türkiye ekonomisinde yaşanan beklentilerin üzerinde gelişmeler yaşandığını belirtti. "Uzun vadeli değil burada sonsuza kadar yatırımcı olarak kalabiliriz" diyen Profumo, Türkiye’nin grup içinde 7 milyonu aşkın müşteri portföyü ile İtalya ve Polonya’nın da önünde bir pazar olduğuna dikkat çekti. Profumo, 70 milyonluk genç nüfusa karşın düşük bankacılık penetrasyonun Türk bankacılık sektörünü çok cazip kıldığını dile getirirken, sektörün insan kalitesi, altyapısı ve ürün geliştirme kapasitesinden etkilendiklerini, Yapı Kredi birleşmesinden ve önemli bir büyüme kaydetmiş olmaktan duydukları memnuniyeti dile getirdi.

Şok olmazsa büyürüz

YAPI Kredi Bankası Genel Müdürü Tayfun Bayazıt, büyüme odaklı bir strateji izlediklerini anlatırken, 1000 şube hedefi ile liderliğe odaklandıklarını vurguladı. Uluslararası alanda yaşanan likidite sıkışıklığı ve kredi hacminde daralmanın sonucu büyümede bir yavaşlama olabileceğini kaydetti. Bayazıt, banka olarak risklerden kaçınmak ve en doğru pozisyonları almak için dış piyasalardaki gelişmeleri de yakından izlediklerini söylerken, Türkiye ekonomisine yönelik makro ekonomik beklentilerini de şöyle açıkladı: "Faizlerdeki düşüş eğilimi sürecek. İç talebin canlanmasıyla büyüme hızı yüzde 4.9 ile 2007 seviyesinin üzerinde gerçekleşek. Küresel bir şok olmaması halinde enflasyon yüzde 6.1’e inecek. Cari açık da GSYH’nin yüzde 7.5’i oranında istikrara kavuşacak."

Ekonomi ’olgunluk sınavı’ veriyor

KOÇ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, global ekonomik göstergelerin olumsuz yönde değiştiği ve piyasaların çalkantılı olduğu bir dönemde Türkiye ekonomisinin bir olgunluk sınavı verdiğini, vermeye de devam ettiğini dile getirdi.

POTANSİYELİ GÖRDÜLER: Avrupa’nın 3’üncü büyük bankacılık grubu UniCredit ile 2002’de ortaklığa imza attıkları dönemde Türkiye ekonomik şartlarının çok farklı olduğunu hatırlatan Koç, buna karşın UniCredit yöneticilerinin Türkiye’nin potansiyelini fark ettiklerini ve ortak bir vizyon oluşturduklarını söyledi. Koç, Türk bankacılık sektörüne yoğun yabancı sermaye ilgisinin olmadığı dönemlerde başlayan bu ortaklığın Yapı Kredi ile hedeflerini büyüttüğünü anlattı.

HER ALANDA LİDERLİK: Koç, şöyle devam etti: "Yapı ve Kredi Bankası’nı, Türkiye’de her alanda liderlik konumuna yükseltmeyi amaçlıyoruz. Bu doğrultuda emin adımlarla ilerliyoruz. Hamlelerimizi buna göre gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Yapı Kredi, Türkiye’nin en büyük 4’üncü özel bankası konumunda. Benzersiz rekabet avantajlarına sahip çok güçlü bir banka. 2008’de tamamen büyümeye odaklanmış olacak. Organik büyümenin yanı sıra önümüze bir fırsat gelirse değerlendiririz."

ORTA VADE ÇOK OLUMSUZ DEĞİL: Küresel belirsizliklere karşın Türkiye’de orta vadede belirtilerin çok da olumsuz olmadığını belirten Koç, faizlerin yavaş da olsa düşmesi ve iç talebin kısmen canlanmasıyla 2008 için yüzde 5 olan büyüme hedefinin gerçekleşmesini, finans sektöründe ise istikrarlı ve pozitif bir ortamın devamını beklediklerini aktardı.

RİSK ARTARSA TEDBİR ALIRIZ: ABD’de başlayan ve global ekonomiyi etkileyen etkileyecek durgunluk eğilimlerini son derece yakından takip ettiklerini belirten Koç, şunları söyledi: "Riskin arttığı dönemlerde gereken tedbirleri hemen alacak ve olası bir sarsıntıdan en az etkilenecek şekilde kendimizi konumluyoruz. Yurtdışı finansal piyasalardaki çalkantıya rağmen, kredi büyümesi, sağlam aktif kalitesi, sağlıklı gelir artışı, şube sayısındaki artış gibi olumlu gelişmeler iyimserliğimizi artırıyor. Önümüzdeki dönemde UniCredit ile birlikte büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum."

REFORMLARIN ÖNÜNE GEÇİLMESİN: Türkiye’de yapısal reformların önemli bir bölümü yapılmış olsa da, sosyal güvenlik reformu gibi yapılması gerekenler bulunduğunu dile getiren Koç, "Çünkü öteledikçe bu iş karşımıza ileride geometrik olarak büyüyen canavar olarak çıkacak. Bunu da finans sektörü ne şekilde karşılar veya kaldırabilir o da bir muamma" diye konuştu. Koç, türban tartışmalarına yönelik soru üzerine, "Son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden bazı gündemlerin bu reformların önünde blok veya engel oluşturmaması lazım" dedi.

5 milyar dolar açık var Migros parası rahatlatır

MİGROS’un satışından gelecek 1.97 milyar YTL’nin grubun bilançosunu önemli ölçüde rahatlatacağını belirtirken, şunları söyledi:

Bu belirsizlik ortamında Migros’u piyasa değerinin yüzde 10 üzerinde sattık. Buradan gelecek para Koç Grubu’nun bilançosunu önemli ölçüde rahatlatacak.

Koç Grubu’nun 5 milyar dolar açık pozisyonu bulunuyor. Toplam bilanço büyüklüğünde bu tutar yönetilebilir bir açık. Bunun dolar karşılığının da bulunuyor.

Böyle bir dönemde bir özel sermaye fonunun Migros’u alması çok önemli. Bu Koç Grubu’na ve Türkiye ekonomisine duyduğu inanç ve güvenin göstergesidir.

Tepedekiler gerileyebilir lider olma şansımız var

ALESSANDRO Profumo, ortağı oldukları Yapı Kredi Bankası’nın liderlik hedefini "Bugün tepede olanların gerilemesi söz konusu olabilir" sözleriyle açıkladı. Yapı Kredi’nin bugün sektör sıralamasında 3’üncü ya da 4’üncü sıralarda yer aldığını belirten Profumo, "Bu da daha fazla ilerleme şansımız olduğunu gösteriyor" dedi. Yapı Kredi’nin 160 tanesi bu yıl olmak üzere 1000 şubeye ulaşma hedefi bulunduğunu hatırlatan Profumo, "400 şube açarak çok büyük bir banka olarız. İki güçlü hissedarımız arkamızda. Zaman içinde lider olmayı hedefliyoruz, Yapı Kredi’nin verdiği büyüme kararını destekleyeğiz" diye konuştu. Profumo bu arada, Yapı Kredi’den kredi kartları, tüketici kredileri gibi korularda çok şey öğrendiklerini de dile getirdi.

Avrupa, rolünü ancak Türkiye ile oynayabilir

TÜRKİYE’nin son dönemlerde sosyal ve ekonomik gelişmelerde üstlendiği liderlik rolüyle Avrupa, Asya ve Afrika arasında da yeni bir bağlantı noktası oluşturduğunu söyleyen Dieter Rampl, şöyle konuştu: "AB katılma yolunda daha büyük adımlar atacak bir ülke göremiyorum. Türkiye’nin AB’ye, AB’nin de Türkiye’ye ihtiyacı var. Türkiye yalnızca Avrupa ve Asya arasında değil, dünün ve yarının Avrupa’sı arasında da bir köprü. Avrupa ancak Türkiye ile birlikte tarihin kendisine biçtiği rolü oynabilir. Bu rol kalıcı barışın, başarının ve dengelerin sağlandığı büyük bir aile haline gelmektir. Bu politik olarak zorlu bir yıl olabilir. Ben karamsar değilim. Bazı ülkeler bu konuda karamsar olabilir ama İtalya çok destekliyor. Desteğimizi sürdüreceğiz."

ABD’de resesyon söz konusu değil

ULUSLARARASI piyasalarda yaşananları bir "kriz" olarak adlandırmayan UniCredit yöneticileri, bunu daha çok ABD’nin sorunu gibi gördüklerini de aktardı. Dieter Rampl, "ABD’de bir resesyon var mı yok mu? Bence bir duraklama var. Bir baskı var, özellikle de tüketim üzerinde. Ama son rakamlar birçok analistin beklentisinden çok daha iyi çıktı. Kişisel olarak ABD’nin bir resesyona girdiğini düşünmüyorum, duraklama var ama resesyon hayır" diye konuştu. Alessandro Profumo, "dünya ekonomik krizi" denmemesi gerektiğini anlatırken, "Gerçekte ABD’de bir resesyon olup olmadığı halen tartışılıyor. ABD ekonomisi kendini toparlamakta çok hızlıdır. Bu ABD’ye özgü bir sorun. Bütün tahminciler bir yavaşlama olduğunu söylüyor ama dramatik bir yavaşlama söz konusu değil" dedi. Profumo, Türkiye ve pekçok ülkede büyüme beklentilerinin de devam ettiğine dikkat çekti. 


Ekonomiye sahte ürün darbesi

ANKA

Tüketicilerin daha ucuz olması nedeniyle "sahte mal"ı tercihi nedeniyle Türkiye ekonomisinde önemli boyutta üretim ve vergi kaybı yaşandığı belirlendi.

Marka Koruma Grubu (MKG)’nun sahtecilik ve kayıt dışı üzerine yaptığı araştırma sonuçlarına göre, ürün alma sırasında tüketicilerin sadece yüzde 20’si öncelikle markaya dikkat ediyor. Tüketicilerin yüzde 31’i sahte ve kaçak malları işportadan alırken, orijinal ürünün pahalı olmasından dolayı sahte malı tercih edenlerin oranı ise yüzde 58'e ulaşıyor. Türkiye ekonomisinde toplam 11.9 milyar YTL’lik üretim kaybına neden olan sahtecilik, 6.6 milyar YTL vergi kaybı ve 60 bin kişilik de istihdam kaybına yol açıyor.

Türkiye’deki sahtecilik ve kaçak sorunuyla mücadele için 16 firmanın bir araya gelmesiyle oluşan MKG konuyla ilgili bilincin oluşması amacıyla “Sahte ve Kaçak Ticari Malların Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri” adlı bir araştırma yaptı.

Araştırma sonuçları bir basın toplantısı ile açıklandı. Araştırmayı hazırlayan Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Cahit Güran sonuçları aktardı.

“SAHTECİLİK, ÜLKE İMAJINI DA ZEDELİYOR”

Güran, sahte ve kaçak malların tüketiciye kalitesiz ürün tüketimi, kaynak ve zaman israfı, sağlık problemleri, piyasaya ve markaya güven kaybı gibi maliyetlerinin olduğunu kaydederek, “Sahteciliğin devlete ve topluma maliyetleri ise, yasaların uygulama maliyetinin artması, vergi ve benzeri gelirlerde kayıplar, yeraltı ekonomisinin yaygınlaşması, kamu görevlilerinin etki altına alınma çabalarının ve yolsuzlukların artması, yatırımlar ve istihdamda ortaya çıkan kayıplar ile ülke imajı ve uluslararası ticaretin olumsuz etkilenmesi olarak sıralanabilir” diye konuştu. Güran, sahteciliğin hak sahiplerine maliyetinin ise, kâr ve satış hasılatında azalma, marka değerinin düşmesi, yenilikçi girişimlerin azalması ve piyasa dışı işlem maliyetlerinde artış olduğunu belirtti.

“SAHTECİLİK, TOPLAM DÜNYA TİCARETİNİN YÜZDE 5-7’SİNİ OLUŞTURUYOR”

Dünyadaki sahtecilik hakkında bilgi veren Güran, sahteciliğin, OECD verilerine göre dünya toplam ticaretinin yüzde 5-7’sini oluşturduğunu aktardı. Güran, AB’de sahtecilikte, yıllık ortalama yüzde 100’lük bir artış olduğunun ifade edildiğini kaydederek, “AB gümrük kayıtlarına göre sahte malların en çok geldiği kaynak ülkeler, Çin, Tayland, Hong Kong ve Malezya olarak tespit ediliyor. WTO ve ICC sahte mallar ticaretindeki artışın genel olarak ticaretin artış hızından daha yüksek olduğunu ifade etmektedir” dedi.

“TÜKETİCİLERİN YÜZDE 20’Sİ ÜRÜN ALIRKEN MARKAYA BAKIYOR”-

Güran, Türkiye’deki sahteciliği ele almak için yapılan Tüketici Algılama Anketi’ndeki amacın, tüketicilerin bakış açıları, sosyo-ekonomik özelliklerin etkisi ve sahteciliğin büyüklüğü hakkında bilgi edinmek olduğunu dile getirdi. Ankette ortaya çıkan ilk sonuca göre, tüketicilerin marka sadakatinin düşük olduğunu belirten Güran, tüketicilerin yüzde 41’inin malın kalitesini, 32’sinin fiyatını, 20’sinin markasını, 6’sının da orijinalliğini birinci derecede öncelikli olarak gördüğünü kaydetti.

“ORJİNAL ÜRÜNÜN PAHALI OLMASI TÜKETİCİYİ SAHTE ÜRÜNE YÖNLENDİRİYOR”

Tüketicilerin yüzde 31’inin sahte ve kaçak malları işportadan, yüzde 22’sinin semt pazarlarından, yüzde 16’sının da sosyete pazarlarından satın aldıkları yönünde görüş belirttiklerini söyleyen Güran, bu bulgular sonucunda sorunun kaynağında düzensiz piyasaların görüldüğünü vurguladı. Orijinal ürünün pahalı olması nedeniyle sahte mal tüketimine yöneldiğini söyleyenlerin yüzde 58 olduğunu bildiren Güran, 27’sinin sahte mallara erişimin kolay olmasından, 17’sinin ise sahte ile orijinal arasında fark olmadığını düşünerek sahte mala yöneldiği sonucunun ortaya çıktığını ve ekonomik nedenlerin sahte malların tercih edilmesine yol açtığını ifade etti.

“TÜRK TÜKETİCİLERİN YÜZDE 19’U SAHTE MALLARI İHBAR ETMEKTEN YANA”-

Güran, sahteciliğin suç olduğu ve cezalandırılması gerektiği hakkında yeterli bilincin olmadığını dile getirerek, “Tüketicilerin yüzde 61’i sahtecilik cezalandırılmalı, yüzde 18’i cezalandırılmamalı, yüzde 20’si ise kararsızım şeklinde fikir beyan etmektedir. Ayrıca “Sahte malları ihbar eder misiniz?” sorusuna, tüketicilerin sadece yüzde 19’u olumlu cevap vermektedir. Tüketiciler, sahte ve kaçak mallar hakkında bilgi talep ediyor. Tüketicilerin yüzde 82’si sahtecilik konusunda bilgilendirilmediğini düşünüyor, yüzde 36’sı üretici ve satıcıların, yüzde 34’ü tüketici derneklerinin, yüzde 28’i de devlet kurumlarının tüketicileri bilgilendirmesi gerektiğini düşünüyor” dedi.

“SAHTECİLİĞİN YOL AÇTIĞI ÜRETİM KAYBI 11.6 MİLYAR YTL”

Sahtecilik ve kaçakçılığın Türkiye’de ele alınan sektörlerde yarattığı vergi hariç üretim kaybının 2.6 milyar YTL, toplam ekonomi için de 11.9 milyar YTL olduğuna işaret eden Güran, vergi kaybının 6.6 milyar YTL, istihdam kaybının ise 60 bin kişi olarak görüldüğünü söyledi. Güran, yasaların yetersizliği, bürokratik süreç ve uygulamada karşılaşılan sorunlar, yüksek vergi oranları ve çok taraflı parçalı organizasyon yapısının sahteciliği arttırdığına dikkat çekerek, “Üretici-Gümrük İdaresi ve emniyet birimleri arasında entegre bir bilgi işlem sistemi kurulması, sahte-kaçak mal tespitlerinin gerçek zamanlı ve standart usullere dayalı olarak yapılması. Türkiye’nin ticari partneri olan ülkeler içerisinde sahte ve kaçak mal konusundaki ağırlığı bilinen Çin, Tayland gibi ülkelerden gelen ürünlerin gümrükleme sürecinde farklı bir izleme ve incelemeye tabi tutulması ve bu ülkelerden gelen malların yetişmiş personelin çalıştığı özel ihtisas gümrüklerinden ülkeye sokulması gibi önlemler alınmalıdır” dedi. 

Ekonomide kırılganlık sürüyor

ANKA

Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Türkiye ekonomisinin geldiği noktayı eleştirerek, ekonomide kırılma görülmemesinin nedeninin iyileşmelerden değil, hızlı yabancılaşmalardan kaynaklandığını söyledi.

Türkiye’deki ekonomik politikaların da gittikçe "yabancılaştığını" kaydeden Şener, Türkiye’nin küresel rekabet gücünün artırarak değil, kırılmalar yaşayarak yoluna devam ettiğini belirtti.

Abdüllatif Şener, Merkez Bankası’nın taşınması kararının Başbakan Recep Tayip Erdoğan tarafından bir soru üzerine alındığını söyleyerek, söz konusu kararın Acil Eylem Planı’nda yer almadığını hatırlattı.

Şener, Ankara Ticaret Odası (ATO), Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV) ve Ostim Sanayici ve İşadamları Derneği (OSİAD) işbirliğiyle düzenlenen “2008’de Türkiye Ekonomisinden Beklentiler” konulu toplantıya katıldı.

Şener toplantıda yaptığı konuşmada, 45 trilyon dolar olan dünya milli gelirinden en büyük payı 12.5 trilyon dolarla Amerika’nın aldığını belirterek, büyük ciroya sahip ülkelerin dünyaya yön verdiğini vurguladı. İslam Konferansı Teşkilatı üyesi 57 ülkenin dünya milli gelirinden aldığı payın sadece 2.7 trilyon dolar olduğunu dile getiren Şener, “Cirosu büyük olan ülkeler getirir burnunuzun dibine orduları diker, ama siz bir tır malı 2 ülke öteye götüremezsiniz” dedi.

Şener, 10 trilyon dolarlık toplam dünya ihracatı içerisinde İslam Konferansı Teşkilatı üyesi 57 ülkenin toplam payının 770 milyar dolar olduğunu, söz konusu payın 200 milyar dolarlık kısmının da Türkiye ve Malezya tarafından yapıldığını kaydetti. Şener, dünya rakamları içerisinde söz konusu payların “zekat değil, fitre oranı” kadar olduğunu söyledi. Türkiye’nin küresel rekabet gücünde kırılganlıklar yaşandığını dile getiren Şener, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü artırarak devam ettirmesi gerektiğini vurguladı. Şener, ara malı ithal girdilerin söz konusu kırılganlığın en büyük göstergesi olduğunu belirterek, gerekli tedbirlerin alınması çağrısında bulundu.

Türkiye’nin dış yükümlülükleri açısından ve rezerv bakımından zayıf bir ülke olduğunu söyleyen Şener, “İçerde yaşanan gelişmelere bakarak rezervler artmış diyebilirsiniz. Ancak bu sizin güçlü bir ülke olduğunuzu göstermez” dedi. Şener, yaşanan kur düşüklüğüyle birlikte de dış pazarlarda yer tutmanın zorlaştığını ve iç pazarlarında yabancılara bırakıldığını dile getirdi.

“KÜRESEL DALGALANMALAR TÜRKİYE’Yİ ETKİLİYOR”

Amerika’da yaşanan mortgage dalgalanmalarının birçok Avrupa ülkesiyle Türkiye’yi de etkisi altına aldığını söyleyen Şener, “Türkiye bu dalgalanmalardan fazla etkilenmez” diyenlerin konuyu yetirince göremediklerini savundu. Şener, 2008 yılı içinde en önemli sorunlardan birinin dış piyasalardaki dalgalanmalar olacağını, dalgalanmalar söz konusu olmasa dahi küresel rekabet anlayışının kaybedilmesinin Türkiye’yi olumsuz etkileyeceğini söyledi. Türkiye’deki büyüme hızının beklenenin altında geliştiğini belirten Şener, şöyle dedi:

“Büyümenin yüzde 4’lerde olması bir olumsuzluk yaratıyor. Bunun yanı sıra kur desteği verilmesine karşın enflasyon oranı da yüzde 8-9’ların altına düşmüyor. Yoksul vatandaşın yaşadığı enflasyon açıklanan rakamın çok üstünde. Ayrıca son birkaç aydır işsizlik rakamları da artma trendine girdi. İşsizlik konusu tehlike sinyalleri veriyor. İhracat artıyor deniliyor ama ihraç ürün içerisindeki ithal payı da artıyor.”

Türkiye’nin yüksek cari açığa sahip olduğunu vurgulayan Şener, açığa karşın dövizin bol olduğu ve kurun düştüğünü, ihracatın zorlaştığını ve kısır döngüye girildiğini dile getirdi. Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması konusuna da değinen Şener, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Acil Eylem Planı’nı açıklarken bir gazetecinin sorusu üzerine Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınacağını söyledi. Ancak bu karar aylarca üzerinde çalışılmış planda yer almıyor. Türkiye’de kararların soru soruldukça alınması en büyük risktir” dedi.

“UYARMAK FELAKET TELLALLIĞIYSA BEN TÜRKİYE’NİN FELAKET TELLALIYIM”

ATO Başkanı Sinan Aygün de konuşmasında, 2007 ekonomik genel sonuçlarının gündeme getirildiği gibi olmadığını, bunun rakamlara bakılarak görülebileceğini söyledi. Aygün, “Felaket tellalcısı gelen felaketi önceden haber verir. ‘Biz Türkiye iyiye gitmiyor’ dediğimiz zaman felaket tellalcısı olarak anılıyoruz. Eğer bu yakıştırma Türkiye’nin geleceği içinse ben bu yakıştırmayı kabul ediyorum. Biz uyarı görevi yapıyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin yüksek faiz ve düşük kur yüzünden yıllardır sıcak para cenneti haline geldiğini kaydeden Aygün, 2007’de yıllık ortalama yüzde 8.8 oranındaki faize karşın Türkiye’nin yüzde 18’in üzerinde faizle borçlandığını, döviz kurunun ise yüzde 16.7 oranında azaldığını söyledi. Türkiye’nin büyüme rakamı açısından iniş trendine girdiğini kaydeden Aygün, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Enflasyon hedeflemesi yüzde 100 şaştı ve tutmuyor. İşsizlik rakamı artışını sürdürüyor. ‘Cari açık karşılandığı sürece sorun değil’ deniliyor, peki karşılanmazsa ne olacak? Ülker Goddiva’yı alınca, manşetler bayram etti. Migros satılınca neden ağlamıyoruz? Yabancı sermaye geldi diye seviniyoruz, ülkeye yabancı sermaye gelmedi ki zaten o sermaye var burada, duruyor. Hazır şirketlerimiz gidiyor bizim, bu neden anlaşılmıyor? Bir tane örneğini verebilir misiniz bana, yabancı sermaye geldi, arsayı aldı, binayı dikti ve yatırım yaptı diye. Böyle bir örnek yok ki.”

“SÖZLER SÖYLEMDE KALIYOR”

TOSYÖV Başkanı Hilmi Develi de işveren üzerindeki SSK payının yüzde 5’e indirilmesinin 2009’a ertelenmesini eleştirerek, “Kar payı giderek düşüyor. Reel sektörün ve KOBİ’lerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için en önemli konu verilen sözlerin tutulmasıdır” dedi.

2007’nin reformlar açısından kayıp bir yıl olduğunu kaydeden Develi, yüksek olarak ilan edilen ihracat rakamlarını eleştirerek, “İhracat rakamları 106 milyar dolar deniliyor. İyi ama bu rakam içerisinde katma değeri yüksek olan ürün miktarı nedir? Gittikçe ithalata dayalı bir yapı oluşmaya başlıyor. Bu hormonlu büyümenin göstergesidir” diye konuştu. KOBİ’lerin ayakta kalabilmesinin şartının Ar-Ge olduğunu kaydeden Develi, bunun için gerekli yasanın oluşturulmadığını dile getirdi.

“LEASİNGDE YÜZDE 18 KDV BÜYÜK DARBE OLDU”

OSİAD Başkanı Nihat Güçlü ise konuşmasında, leasing sektöründe KDV oranının yüzde 18’e çıkarılmasının sektör için büyük darbe olduğunu söyleyerek, OSTİM’deki iş potansiyelinin yüzde 50 düştüğünü söyledi. Sektörün ekonomi alanındaki en küçük dalgalanmaları dahi hissettiğini belirten Güçlü, toplum olarak sağduyulu olunması gereken bir döneme girildiğini söyledi. Güçlü, “Çatışma için harcanan zamanın ülke kalkınması için kullanılması bir zorunluluk haline geldi” dedi. 



İhracatımızla övünüyoruz

A.A.

Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref Başkanı Rahmi M. Koç, “İhracatımız 107 milyar dolar oldu diye övünüyoruz. Fakat bunun için 170 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz” dedi.


El Maktum İETT için KDV muafiyeti istiyor



Dubai Şeyhi Maktum'un şirketi Sama Dubai, Maliye'ye Levent'teki İETT arazisinin 176 milyon YTL'lik KDV'sinden muaf olup olmadığını sordu.

Gişeleri İstanbul dışına, köprüler bedava

Çiğdem Toker

Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul’un trafik sorununu çözmek için Anadolu yakasındaki gişeleri İzmit, Avrupa yakasındaki gişeleri ise Trakya sınırına kaydıracaklarını, köprülerdeki gişeleri ise kaldıracaklarını açıkladı.


 Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref Başkanı ve Arçelik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi M. Koç, “İhracatımız 107 milyar dolar oldu diye övünüyoruz. Fakat bunun için 170 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz” dedi.

Arçelik'ten, 1.500 yetkili satıcı ve 600'ün üzerindeki yetkili servisin İstanbul'da bir araya geldiği toplantıyla ilgili yapılan yazılı açıklamada, "Arçelik Yetkili Satıcılar ve Servisler Toplantısı"na, Koç Holding Yönetim Kurulu Şeref Başkanı ve Arçelik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi M. Koç, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç ve Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir'in evsahipliği yaptığı, Merkez Bankası Eski Başkanı ve Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Süreyya Serdengeçti'nin de konuk konuşmacı olarak katıldığı aktarıldı.

Açıklamaya göre, toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye'ye sıfırdan yatırım yapacak ve istihdam sağlayacak yabancı sermayenin teşvik edilmesi gerektiğini vurgulayan Rahmi M. Koç, bunun için gerekli hukuki ve bürokratik düzenlemelerin hızla hayata geçirilmesi gerektiğine işaret etti.

Rahmi Koç, "İhracatımız 107 milyar dolar oldu diye övünüyoruz. Fakat bunun için 170 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz. Dolayısıyla ihraç ürünlerindeki katma değerin mutlaka artırılması gereklidir. Hükümetimizin, hadiselerin arkasından değil, önünden gitmesi ve gerekli kararları süratli bir şekilde alması kaçınılmazdır" görüşünü savundu.
2007'yi Koç Topluluğu açısından değerlendiren Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç ise, "2007'de ekonomik istikrarın güçlenmesinin, bize yatırımlarımız için sağlıklı koşullar sunduğunu görüyoruz. Konsolide ciromuz yüzde 12 artışla 38,8 milyar dolara ulaştı. Faaliyet karımız ise yüzde 40 artışla 2,9 milyar dolar mertebesine yükseldi" dedi.

Koç Toplul

uğunun, stratejik planı çerçevesinde bazı yapısal değişiklikler yapma kararı aldığına değinen Mustafa V. Koç, şunları kaydetti:
"Önümüzdeki dönemde küresel rekabet gücünü elimizde tutacağımız alanlar olan dayanıklı tüketim, enerji, finans ve otomotiv sektörlerine odaklanıyoruz. Dayanıklı tüketim alanında, 2007'de gerçekleştirdiğimiz gerek yurt içi ve yurt dışı yatırımları, gerekse elde edilen şirket ciroları ile sektör liderliğimizi sürdürmekteyiz."

Açıklamada, Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik A.Ş. Genel Müdürü Aka Gündüz'ün toplantıda şöyle konuştuğu belirtildi:
"Koç Topluluğu olarak, yapılan değerlendirmeler sonucunda, dayanıklı tüketim sektöründeki faaliyetlerimiz 2007 Koç Holding cirosunun yaklaşık yüzde 15'ini oluşturmaktadır. Bu değer; yaptığımız işin topluluğumuz için de ne kadar önemli ve stratejik olduğunun somut bir göstergesidir. 2007'de her ne kadar iç pazarda küçülme yaşanmış olsa da, biz markalarımızla beyaz eşyada satışlarımızı adetsel olarak son 5 yılda ikiye katladık. Uluslararası beyaz eşya satış performansımıza baktığımızda ise yine son 5 yılda adetsel olarak yurtdışı satışlarımızı 3 katına çıkarmayı başardık. Böylece ana iş stratejilerimizden biri olan yurt dışı satışlarımızın ciro içindeki payını en az yüzde 50 seviyesine yükseltme hedefimize, planlarımızdan da önce ulaşmış bulunuyoruz"

 

Sabah Gazetesi'nin haberine göre, geçtiğimiz yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) ait Levent'teki İETT arazisi ihalesini kazanan ama hâlâ parasını ödemeyen Dubai Şeyhi El Maktum'un şirketi Sama Dubai, yüzde 18'lik Katma Değer Vergisi'nden (KDV) muaf olup olmadığının yollarını araştırıyor. Şirket bunun için Maliye Bakanlığı'na da görüş sordu.

Sama Dubai'nin muafiyet alması halinde söz konusu arazi için ödeyeceği bedel 1 milyar 156 milyon YTL'den 176 milyon 400 bin YTL indirimle 980 milyon YTL'ye inecek.

HUKUKÇULAR BULDU

Sama Dubai KDV indirimini ise şirket hukukçularının vergi kanunlarında bulduğu bazı uygulamalardan yola çıkarak araştırmaya başladı. Buna göre belediye aktiflerine ait gayrimenkulların, belediyeye geçip iki yıl elde tutulduktan sonra satılması durumunda KDV istisnası uygulamasının geçmişte yapıldığı ortaya çıkarıldı. Sama Dubai, hukukçularının tavsiyesi üzerine Maliye Bakanlığı'na başvurarak kendisinin de bu muafiyetten yararlanıp yararlanamayacağını sordu.

Maliye Bakanlığı'nın şirkete henüz bir cevap vermediği belirtildi. Bu arada şirkete yakın kaynaklar Sama Dubai'nin herhangi bir ön talebi olup olmadığını, bu aşamada sadece kanunlarda yer alan bu muafiyet uygulamasından yararlanıp yararlanamayacağını öğrenmek istediğini belirtti.

Üzerinde ikiz kulelerden oluşan Dubai Towers projesini yapmak için 21 Mart 2007'de yapılan ihaleye giren Sama Dubai, KDV dahil 1 milyar 156 milyon YTL'ye birinci geldi. Ancak arazi ile ilgili davalar nedeniyle hukuki süreç sonuçlanana kadar ödeme yapmak istemediğini İBB'ye bildirdi. İBB, şirketin bu talebini kabul ederken ödeme de bugüne kadar yapılmadı. İhaleden bu yana geçen yaklaşık 11 aylık zaman içerisinde ise Sama Dubai'nin CEO'su Farhan Faraidooni sık sık Türkiye'ye gelerek temaslarını sürdürdü. Faraidooni en son Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Birleşik Arap Emirlikleri Ekonomi Bakanı Sheikna Lubna Bint Khaled Al Qasimi'nin geçtiğimiz hafta Ankara'da yaptığı görüşmede de yer almıştı.
 

 

Erdoğan, bu önemli açıklamayı, Nurettin Özdebir başkanlığındaki Ankara Sanayi Odası (ASO) heyetini basına kapalı gerçekleşen kabulü sırasında yaptı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’ın da katıldığı görüşmede, Merkez Bankası’nın taşınması konusu da gündeme geldi.

GİŞELERİ KAYDIRACAĞIZ

Erdoğan, taşınma tartışmasında İstanbul’un trafik sıkışıklığının da gündeme getirildiğini hatırlatarak, "Biz o konuyu bu şekilde çözeceğiz. Gişeleri kaydıracağız. Köprülerdeki gişeleri kaldıracağız. Çalışma yapıyoruz" dedi. Erdoğan, Merkez Bankası’nın taşınması konusunda kararlı olduklarını, "Yer bile seçtiklerini" söyledi.

FAİZLER ÇOK YÜKSEK

Erdoğan’ın görüşmede faizlerin yüksekliğinden yakındığı da öğrenildi. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini düşük tuttuğunu ve muhafazakar davrandığını söyleyen Erdoğan, "Faizleri çok daha düşük bir noktaya getirmemiz gerekiyor. FED bile indirdi. Ama şimdi ben söylersem ’müdahale ediyor’ denir. Bu sizin göreviniz, siz söyleyin" dedi. Özdebir ise Bill Gates’in de olumlu baktığı İstanbul’da kurulması öngörülen Bilişim Vadisi Projesi’ni Ankara için Ankara Sanayi Odası’na (ASO) kazandırılmasını talep etti. Erdoğan’ın da bu talebe, "Tek başımıza karar vermiyoruz. Bill Gates ile bir görüşelim" diyerek not aldığı öğrenildi.

CASTRO BİLE BIRAKTI

Ülkeye hizmet için çalıştıklarını belirten Erdoğan "Bu makamlar gelip geçicidir. Bir gün biz de gideceğiz. Bakın Castro bile bıraktı" dedi. Özdebir, çıkışta gazetecilere yaptığı açıklamada mikro reformların yapılması gerektiğini, ASO’nun eğilim anketleri hakkında Erdoğan’a bilgi verdiğini anlattı. ASO Başkanı, anketlerden sanayicilerin beklentilerinde yüzde 10’luk erozyon olduğu ve sipariş iptallerinde artışlar yaşandığının belirlendiğini Başbakan Erdoğan’a ilettiğini aktardı. Özdebir, Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması konusunda Erdoğan’ı kararlı gördüklerini de ekledi.

Karamsarlar kaybetti ekonomi sapasağlam

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, "Özgürlükleri geliştirdikçe, demokrasimiz evrensel kriterleri yakaladıkça, insan hak ve özgürlüklerinin kalitesi artıkça ekonomimiz daha da büyüyecek, gelişecek" dedi. Erdoğan, "önceliğimiz ekonomi" diyerek dünkü Meclis grup konuşmasının tamamına yakınını ekonomiye ayırırken, "Mali disiplin ve şeffaflıktan, mali öngörülebilirlik ve para politikalarındaki kararlılıktan asla taviz vermeyeceklerini" söyledi. Erdoğan, "Bugün, dünyanın hangi ülkesinde, hangi ekonomisinde olursa olsun, ekonominin istikrarlı şekilde büyümesi için iyimser bakış son derece önem arz etmektedir. Beklentiler ne kadar olumlu olursa, ekonomi de o kadar olumluya gidecektir. Türkiye ekonomisi sapasağlam yoluna devam ediyor" dedi.

      

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  DÖVİZ KURLARI

 

 

  MÜZİK ÇALAR
  HAVA DURUMU
  İL İL TÜRKİYE TANITIMI
Bugün 76 ziyaretçi (84 klik) kişi burdaydı!
website counter Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol